Pazarlamanın iki “zıt kardeşi”: Sally Rooney ve Taylor Swift

Stratejik İletişim Danışmanı Mete Gürkan yazdı: "Günümüzde pazarlamanın çok boyutlu yönlerinden ikisini alanlarında müthiş işler çıkaran Taylor Swift ve Sally Rooney üstünden inceleyelim..."

mete gürkanBir tarafta neredeyse attığı her adımı bir pazarlama tool’una dönüştürülen, üstelik bu çok öncesinden strateji çerçevesinde belirlenen Taylor Swift. Bir tarafta ise esasında modern dünyanın normlarını, normallerini sorgulayan, sisteme karşı durup ama sistemin içinden “İstemiyorum ama ister istemez PR yapıyorum”cu bakış açısıyla Sally Rooney. Günümüzde pazarlamanın çok boyutlu yönlerinden ikisini alanlarında müthiş işler çıkaran iki kadın üstünden inceleyelim...

Wall Street Journal gazetesinde geçtiğimiz aylarda bir makale yayınlanmıştı. Başlığı “İş hayatında Taylor Swift gibi nasıl başarılı olunur” idi. Sayısız Grammy sahibi bir şarkıcı olan Taylor Swift, ama bir yandan da artık iş dünyasının örnek aldığı bir rol modeli, bir pazarlama mucizesi de. Özellikle Eras turunun yarattığı gündem ve bilet satışlarına yansıması sayesinde Swift, hem artık sayılı zenginlerden hem de Yılın İnsanı seçilecek kadar prestij sahibi. Swift'in bu kariyer yolu tabii kısa süreli etkilerle örülmüş bir yol değil. Adeta her anı, bir pazarlama stratejisi çerçevesinde düşünülmüş bir kariyerden bahsediyoruz. 

O artık bir Swift imparatorluğu

Pop yıldızı (gerçi son albümlerinde folk ve country’e de ciddi biçimde evrildi) Taylor Swift, tabii bu stratejilerini hayata geçirme yolunda çok da mücadele etti. Şarkı hakları için müzik sektörü yöneticileriyle, teknoloji devleriyle adeta savaştı. Rekor sayıda albüm satarken, hayranlarıyla hep doğrudan iletişim kurma yolunu seçti.  Bir yandan Rihanna başta olmak üzere dünyaca ünlü diğer yıldızlar müzik dışında da iş dünyasının bazı kavşaklarına sapsalar da, Swift büyük imparatorluğunu kurarken genelde müzik üstünden gitti, albümler, konserler, bilet satışları üstünden. Swift’in bu büyük imparatorluğunu çevresinde güvendiği az sayıda kişiyle yönettiği dillendirilen bir başka konu. 

Anlatılanlara göre, Taylor, daha 11 yaşındayken, yaşadığı şehirde kapı kapı dolaşıp, plak şirketlerinden karaoke şarkılarından oluşan CD'lerini dinlemelerini istermiş. Bu yönde pek sonuç alamayınca eline  12 telli bir gitar almış, her gün saatlerce pratik yapmış, pes etmemiş yani. Kendi şarkılarını arka arkaya yazmaya başlamış. Bu çabaları RCA Records ile bir geliştirme anlaşması yapmasına ön ayak olmuş. 

Sosyal medyayı hep çok iyi yönetti

Swift, her aşamada sosyal medyayı da iyi yönetmiş bir isim. Önce Myspace'te, ardından Tumblr'da, daha sonra Instagram ve TikTok'ta hayran kitlesini büyüttükçe büyüttü Swift. Bu platformlardan, hayranlarına etkinlikler, canlı konserler aracılığıyla sıkça ulaştı. Sanatçının plak şirketi ve yayıncısı Universal Music Group'un CEO'su Lucian Grainge, bir demecinde Swift için, "Hayranlarıyla otantik bir bağ kurmak için teknolojiyi kullanma biçimi birçok açıdan modern müzik endüstrisini tanımladı" diyordu. Swift’in kişisel bağlantılara çok önem ve de değer veren bir isim olduğu da söyleniyor. Swift'e yakın bazı kaynaklar, Swift'in ya da ekibinden birinin insanları hatırlamaya yardımcı olmak için notlar aldığını ve Swift'in tekrar bir araya gelmeden önce bunları gözden geçirdiğini, hazır olduğunu söylüyor. 

Swift hiç öngörülemeyen biri, sürprize hep açık

Swift, hep de aynı kalan sıkıcı bir isim değil. Yani bir albümü diğerinden farklı olabiliyor. Tekdüze gitmiyor. Şovları, konserleri, klipleri de öyle. Swift 2018'de Universal ile kaydettiği tüm müziklerin mülkiyetini kendisine veren bir anlaşma imzaladı. İlk altı albümü bağımsız plak şirketi Big Machine'de kaldı, ardından iki kez satıldı. Müziğinin haklarını satın almayı deneyen Swift başarısız olunca, albümü kendi versiyonları olarak yeniden kaydetmeye karar verdi, Taylor’s Version şeklinde. Bu modelin de müzik dünyasında bazı denge ve ezberleri değiştirdiğini söyleyebiliriz.  Journal'ın yaptığı bir analize göre, Fearless ve Red albümlerinin yeniden kaydedilmiş versiyonlarının, orijinal versiyonlarından 3'e 1 oranında daha fazla dinlendiği belirtiliyor. 

Swifties’lere sadece istediklerini vermiyor, dönüştürüyor da

Taylor Swift'in başarısının ardında yatan pazarlama stratejileri, markalar için çok kıymetli çıktılar sunuyor. Yeniden kayıt stratejisi, hayranlarla etkileşime dayalı tutumu rol modelleri yaratıyor. Adeta bir marka sadakati yaratılıyor, bir fan base’den öte. Swift’in bir sonraki albümde, bir sonraki turda ne yapacağı tam kestirilemiyor, bu sürprizlere açık yönü ona ilgiyi diri tutuyor. Lansmanlar, duyurular da sürprize açık ve öngörülemez. Mesela “The Tortured Poets Departmanı” adlı yeni albümünün duyurusunu, The Eras Tour konserlerinden birinde yapmıştı. Bu duyuru, bir heyecan dalgasını hem stadyumda hem sosyal medyada yaratmıştı. Bir sürpriz de, her Taylor Swift konserinde, alışılmış set listesinde yer almayan ve genellikle acapella veya akustik olarak sunulan birkaç şarkı bulunması. TikTok uygulamasında The Eras Tour tarihinde çalınacak sürpriz şarkıyı tahmin etmeye yönelik bir filtre oluşturulmuştu ve bu da ciddi etkileşime sebep olmuştu. Swifties’ler, yani Taylor Swift’in fanları, onu çok seviyor, her anını takip ediyor. O da Swifties’lere sadece istediklerini vermiyor, onları dönüştürüyor da. 

Swift, aynı zamanda iyi bir storyteller. Bu müziğinin içeriğini zenginleştirirken, aynı zamanda pazarlama için de fırsatlar sunuyor. Hiç kuşkusuz, hikâye anlatımı bir marka oluşturmanın en önemli ayaklarından biri. Swift, anlattığı hikâyelerle zaman içinde feminist bir ikona da dönüşmüş durumda. 

Sally Rooney: Modern zamanların PR’ı yapılan Salinger’i mi

Müzikten sanatın başka bir dalına geçelim, çok da uzak olmayan bir alana. Edebiyata. Edebiyat dünyasının son yıllarının en popüler isimlerden biri olan Sally Rooney’den bahsedeceğiz. Sally Rooney, sistemin dışından, en azından sistemi sorgulayan bir isimken ve bu yönde pazarlamaya uzak dursa da, onun çevresinde yaratılan fenomen ise bazı pazarlama tool’larının kullanımını içermesiyle bu yazının bir konusu oluyor. 

Belki istemese de o artık bir fenomen

Sally Rooney günümüzün en çok okunan, sevilen ve de esasında en çok da tartışılan yazarlarından biri. Sally Rooney, 1991’de İrlanda, Castlebar’da doğdu. Dublin Trinity Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi alan Rooney, aynı üniversitede Siyaset Bilimi alanında yüksek lisans eğitimine başlamış ama bitirememiş. Onun yerine yüksek lisans derecesini Amerikan edebiyatı alanında almış. Şu an matematik öğretmeni olan eşi John Prasifka ile doğduğu kasaba olan Castlebar’da yaşıyor Rooney. Buraya kadar hikâye normal ve mütevazi. Ama Rooney’in edebiyat dünyasında geldiği yer artık çok çok farklı ve artık mütevazi bir hikâye değil, bir fenomenleşme hikâyesi. Yazar olmadan önce restoran işletmeciliği yapan yazarın ilk romanı Arkadaşlarla Sohbetler (Monokl Yayınları, 2019) 2017’de yayımlandı. Tüm dünyada yankı uyandıran ve büyük başarı yakalayan, diziye de uyarlanan Normal İnsanlar (Can Yayınları, 2019) ise ikinci romanı oldu. Güzel Dünya, Neredesin? (Can Yayınları, 2022) 2021’de yayımlandı. Son kitabı ise Intermezzo oldu, popüler yazarın.

Anlatılan şehirli insanların, bizim hikâyelerimiz

Sally Rooney’in yeni romanı İntermezzo ise özellikle yayınlanmasından önce, edebiyat dünyasının hatta kültür-sanat gündeminin global çapta ana gündemlerinden biri oldu. Kitap, hem dünyada hem de Türkiye’de merakla beklendi. Şu da bir gerçek, merak yaratan başarılı bir pazarlama kampanyası da yürütüldü. Peki Rooney, kitaplarında nelerden bahsediyor, nedir onun yazınını bu kadar çekici kılan. Rooney’in başlıca temaları arkadaşlık, iletişimsizlik, düzensizlikler, karmaşık ilişkiler, tutkuyla harmanlanan seks, depresif haller, travmalar, yalnızlık, aileyle sorunlar, gelecek kaygıları, kararsızıklar, doldurulmaya çalışılan boşluklar. Yani esasında bugününü yaşamak isteyip geleceğinden emin olamayan, belirsizliklere hapsolmuş, sıradan ve normal insanların hikâyesi. Hem çok yerel hem çok evrensel di mi. Adeta hepimizin hikâyesi anlatılan. Küçük dünyalarımızdaki bitmek bilmeyen döngüler. Rooney’nin edebiyatının temelinde, modern diye tanımlanan büyük şehir insanlarının iletişim problemleri de var. Bir yandan apolitiklik de yok, politika, bilinç, felsefe de var. Ama her şeye sızmış bir diyalogsuzluk da hakim. Tüm bu temalar, Z’den Y’ye ve X’e kadar her harfli kuşağı çekiyor kendine. O yüzden Rooney seviliyor, takip ediliyor, bir sonraki kitabı merakla bekleniyor. Bir yandan onun yazısını basit de bulanlar var ve bu da edebiyat polemiklerine neden oluyor. 

Ne içindeyim sistemin ne de büsbütün dışında

Rooney’in kitapları için pazarlama stratejilerine de baktığımızda, esasında iletişimsizliğin de bir iletişim biçimi olabileceği gerçeğini görüyoruz. Belki ilk anından bir fenomen stratejisyle örülmüş bir şey değil Sally Rooney fenomeni, ama fenomenliğe giden adımda, pazarlamanın nimetlerinden yararlanma da es geçilmedi bu kesin. Düzenlenen lansmanlar, okuma günleri, sokağa taşan kitabevi kuyrukları. Bir yandan çok ortada olmak istememeyi, modern dünyanın normlarını eleştirip bir yandan da sistemin içinde nimetleri de inkar etmemeyi içeriyor. O yüzden Sally Rooney, Snapchat jenerasyonunun veya TikTok neslinin Salinger’ı olarak da tanımlanıyor sıkça. Değişik bir karışım.

Son kitabı, Intermezzo romanı postlarda en çok paylaşılan kitaplardan oldu. Bookstagram profillerinde, BookTok’larda paylaşıldı. Sarah Jessica Parker, romanı okurken post paylaştı, milyonlarca etkileşim yarattı. Belletrist adlı online okuma kulübünün kurucusu, ünlü oyuncu Emma Stone, romanın çıkmasını kutlayan bir partinin ev sahipliğini yaptı. Şu bir gerçek, Intermezzo romanı bir infial yarattı, rüzgar gibi esti geçti.  Türkiye’de de durum farklı değildi. Mavili beyazlı kapağı kitap çıktığından beri vitrinlerde ve sanal dünyada sürekli görüyoruz.  

Böylesine bir fenomene dönüşen Rooney’nin Time’ın 100 kişilik listesinde yer alması da artık şaşırtıcı bir şey değil. Rooney esasında kısa da sayılabilecek bir sürede birkaç romanıyla, büyük yazar statüsüne girdi artık. Yakın geleceğin Nobelli yazarını konuşuyoruz belki de kimbilir. 

Sokaklarda da var, apolitik değil

Rooney, kendini bir marksist ve feminist olarak tanımlıyor. İsrail’e yönelik protestolarda da onu aktif şekilde gördük. Yani Rooney, Salinger’e benzetilse de onun aksine hayatın daha da içinde, aktif bir profil bir yandan. Edebiyat dünyasında bir fenomen haline gelince, tabii ki yazarın geleceğe dair atacağı her adım da hem merakla hem de büyük bir beklentiyle bekleniyor. Bir yandan Sally Rooney’inin, yeni kitaplarını yazma sürecinde sosyal medya hesaplarını dondurup yeni kitabı üzerine bazen aylarca çalıştığını söyleniyor. O da Taylor Swift gibi, esasında ben de sizden biriyim diyor, onu seven, takip eden, merak eden insanlara.

Bu iki fenomenin, Taylor Swift’in ve de Sally Rooney’in gidişatlarına birlikte tanık olacağız. Bizi neler bekliyor, bu iki harika kadına dair, şimdiden öngörmek biraz zor. 

 

 

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir