Yaratıcı ajans Fitzroy, yeni uluslararası parfüm markası Christian Alexander için yalnızca bir lansman değil, baştan sona düşünülmüş bir anlatı inşa etti. Marka; strateji, ambalaj ve kampanya dahil tüm temas noktalarında “Own Imperfect” (Kusurluluğunu Sahiplen) yaklaşımını merkezine alarak parfüm dünyasındaki yerleşik estetik ve anlatı kalıplarını sorgulayan bir çıkış yapıyor.
.png)
Christian Alexander’ın çıkış noktası, kokunun kategorize edilemeyen bir deneyim olduğu fikri. Marka, parfüm dünyasında uzun süredir süregelen kadın - erkek ayrımını bir varsayım olarak ele alıyor ve bu varsayımı yeniden düşünmeye davet ediyor. Provocateur, Palm Royale, Cozy ve Zesty isimli dört parfüm, belirli bir cinsiyet tanımı yerine kişisel tercihlere ve duygusal çağrışımlara alan açıyor. Parfümler, Paris’teki L’École Supérieure du Parfum mezunu parfümör Andrea de Lessus ile birlikte geliştirildi.
Fitzroy’un marka stratejisinde dikkat çeken nokta, kusursuzluk fikrinin bilinçli olarak geri plana itilmesi. Ajans, parfüm endüstrisinde sıklıkla karşılaşılan pürüzsüz yüzler, simetrik kompozisyonlar ve “ideal” estetik anlatılar yerine, daha ham ve insani bir ifade dili benimsiyor. “Own Imperfect” bu anlamda bir slogan değil; tasarımdan görsel dile kadar tüm yaratıcı kararları yönlendiren bir çerçeve olarak ele alınıyor.

Bu yaklaşım, ambalaj tasarımında da kendini gösteriyor. Christian Alexander şişeleri, kategorinin alışıldık minimal ve rafine estetiğinden uzak duruyor. İnce ve kalın çizgilerin bir arada kullanıldığı, bilinçli olarak düzensiz görünen renk geçişleri, markanın “kusuru” bir problem değil, bir karakter unsuru olarak ele alışını yansıtıyor.
Kampanya dili de aynı düşünce üzerine kurulu. Fitzroy, genellikle elenen ya da düzeltilen anları merkeze alıyor. Görsellerde, çoğu kampanyada görmezden gelinen detaylar bilinçli şekilde öne çıkarılıyor ve her bir kare, neden “kusurlu” haliyle seçildiğini anlatan metinlerle destekleniyor. Böylece kusur, saklanan bir detay olmaktan çıkıp anlatının ana unsuru haline geliyor.
Görsel üretim sürecinde ise Amsterdam merkezli fotoğrafçı Linda Stulic’in çekimleri temel alındı. Bu fotoğraflar, yapay zekâ destekli hareketlerle dijital mecralar için yeniden yorumlandı. Hareketlendirmeler, fotoğrafları dönüştürmekten çok onların dokusunu ve hissini genişleten bir araç olarak kullanıldı. Fitzroy, yapay zekâyı nihai sonucu belirleyen bir teknoloji değil, yaratıcı süreci destekleyen bir katman olarak konumlandırıyor.
Ortaya çıkan çalışma, parfümü bir “ürün” olarak anlatmaktan ziyade, kimlik, bireysellik ve estetik algısı üzerine kurulu bir yaratıcı duruş sunuyor. Christian Alexander, kusursuz olma iddiasından bilinçli şekilde uzaklaşarak, parfüm dünyasında farklı bir anlatı alanı açmayı deniyor.