Armadan Markaya... Neden Hiçbir Spor Markamız Yok?

Marka değeri olmak ya da yaratmak... Dillere dolanmış bir istek. Bu istek spor alanında da karşılığını buluyor. Özellikle futbol takımları "marka" değeri yaratma konusunda çok konuşuyor. Futbolun markalaşması, futbol ekonomisi dışında da büyük etkilere sahip. Medya, tekstil, turizm ve daha pek çok sektörü etkiliyor. Değer yaratmaya bu kadar uygun bir konuda neden Türkiye'den bir marka çıkmıyor? Hatta gün geçtikçe değer kaybına uğruyor. İşin algı ve topluluk tarafına bakmadan önce rakamları görelim; Futbolun markalaşmada zirve yaptığı İngiltere'de Premier Lig yayın hakları 5.13 Milyar Pound (19.43 Milyar TL) karşılığında satıldı. Türkiye'nin 2015 yılı her şey dahil genel bütçesi 473 Milyar! Sadece bir futbol organizasyonu ile bir ülkenin 25'te 1'i kadar değer yaratabilmek... Üstüne düşünülmeli. İDO her 2 günde 1 İzlanda nüfusu kadar yolcu taşıyor. Bu İzlanda, planlı bir  futbol ekonomisi hareketiyle 2016 yazını domine etti. Şimdi Rusya 2018 için geliyorlar. İkon yaratma konusunda çok başarılılar. Marka değer olma konusunda ikonlar çok önemli. Balina sesini taklit ederek yaptıkları tezahüratlar ile sempati kazandılar. Aynı sesi Konya'da taklit eden milli takım seyircisi ise sadece ses çıkardı! Kendine ait bir içerik olmadan markalaşmanın zor olduğunun kanıtı. Dünyanın en pahalı 20 takımı arasında İngiliz, İspanyol ve Alman takımları ağırlıkta. Tek bir Türk takımı yok. Borussia Dortmund, Bundesliga iç saha maçlarında Türkiye Süper(!) Ligi'nin 5 şampiyon takımından fazla taraftar topluyor. Yani ligin adını süper koyunca, süper olmuyor. ABD'de Amerika Futbol Ligi Finali Super Bowl'un hasılatı 600 Milyon USD. Rakamlar Türk futbolu için karamsar. İşin algı tarafı da öyle görünüyor. Gerek kulüp bazlı, gerek milli takım seviyesinde taraftar (ki en değerli potansiyel müşteri) giderek soğuyor. Futbol markalaşması "Arma" değeri ve sevgisi üzerinden marka aksiyonlu olmak anlamına geliyor. Armanın markaya dönme potansiyeli çok yüksek. Ancak Türkiye'de işlememesinin tek nedeni bir standardının olmaması. Oyunda standart, yönetimde standart, adalette standart olmadığı için, siyaset futbolun içinde olduğu için Türk futbolu markalaşamıyor. Pazarlamaya ait her aksiyon rasyonel standartlar ile işleyeceği için markalaşma Türk sporuna uğramıyor. Bu yüzden İzlanda gibi sempatik ve samimi ülkeler dünyada değer yarattıkça, biz kişisel polemikler, egolar içinde kayboluyoruz.
Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir