Akbank Marka ve İletişim Başkanı Beril Alakoç: "Müzik ve spor enerjimi yüksek tutmamı sağlıyor"

Rutin işlere bağlı kalmadan hobilerinin peşinden giden sektörün değerli isimlerini ağırladığımız Mesai Dışı serimizin yeni konuğu Akbank Marka ve İletişim Başkanı Beril Alakoç...

İş hayatını hobileriyle dengeleyen, Akbank Marka ve İletişim Başkanı Beril Alakoç’un spor ve müziğe olan ilgisi çocukluğuna dayanıyor. “Hayatımın merkezine tek bir konuyu koymaktansa farklı birçok alana odaklanmayı tercih ediyorum. Birçok çarkı olan bir sistem gibi meslek ve özel hayatım bir uyum içinde işliyor.” diyen Alakoç’un ilham dolu hikâyesi sizlerle... 

İnsanın tek bir hayatı var, ne istiyorsa onu yaşar
25 yıla yakın bir kariyer hayatım var. Tam pazarlama dalının popülerleştiği, hızlı tüketim sektörünün yıldızlaştığı, markalara anlam yükleyerek, müşteri iç görüsünün uzun vadeli marka yatırımlarının odağına alınmaya başlandığı bir dönemde ben de pazarlama alanında master programı yapmaya karar verdim. Pazarlama dalında uzmanlaşmayı seçerken beklentim çok daha özgür, yaratıcı, renkli, hareketli, daha hayatın içinde bir çalışma ortamı idi. Hayattan, gerçek dünyadan kopmamak, kurumsal hayatın içinde kaybolmamak benim için öncelikliydi. Değişim, gelişim, renk, farklılıklar, hareket ve dinamizm benim için mutlu bir kariyerin önemli unsurları.  Meslek seçimim de bununla çok uyumlu oldu. “Meslek ve özel hayat dengesi” diye ayrı iki hayat olmadığına çok inanıyorum. İnsanın tek bir hayatı var, ne istiyorsa onu yaşar. Benim hikâyeme gelince:

Hayatımda birkaç önemli dönüm noktam oldu. Şansıma o yaşadığım dönüm noktalarının, hemen olmasa bile bir süre sonra, hep farkında oldum ve hiç “keşke” dedirtmeyecek bir hayat yaşama isteği ile her zaman çok ilgi duyduğum spor ve müziği hayatımın bazen merkezinde, bazen kenarında, ama her zaman içinde tutmayı başardım. Hiç kaderci bir insan olmadım. Ama kader beni gerçekten çok ilginç şekilde ait olduğum yere getirdi.

Yüzmede hedefim dünya sıralamasında ilk 10'a girmek

Yüzme maceram 10 yaşında Mersin’e taşınmamızla başladı. Sitemizin havuzunda yüzme derslerine başladım ve ömrüm boyunca minnettar kalacağım, bana yüzmeyi ilk öğreten Mustafa hocam bende ciddi bir yetenek olduğunu görerek beni Mersin Türkocağı Kulübü’ne aldı. İmkânları kısıtlı bir kulüp, o kadar ki kendi havuzu bile yok! Sitenin havuzunda sadece yazları antrenman yapabiliyoruz, kışları pas geçiyoruz. Bu şekilde iki sene kulüpte yüzdüm, yazları yarışlara katıldım, yaş gurubumda birçok madalya kazandım. Sitenin havuzunu antremanlarımız için kullanmaya izin verilmeyince antrenmanlarımız iptal oldu… Benim de yüzme serüvenim tam olarak başlayamadan bitti… Çocuktum, çok seviyordum yüzmeyi. Kaybetmeyi sevmeyen bir karakterim var, hırslı da olduğum için yarışlar tam bana göreydi. Yarışamadığım için üzüldüm ama kaçırdığım potansiyelin de açıkçası pek farkında değildim.

14 yaşında İstanbul’a taşındık. İlk durak “İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü” ama gel gör ki, iki senedir hiç antrenman yapmadığım için yaşıtlarım, tabiri yerindeyse, “uçarken” ben hiç gelişememiştim. Oradaki hoca “kusura bakmayın” dedi ve beni takıma almadı… Ne kadar üzüldüğümü tarif etmem mümkün değil. Bu benim hayatımda bir dönüm noktası oldu. Profesyonel bir yüzücü olabilirdim, olamadım…

Yüzmeye olan ilgim ve sevgim hep devam etti. Hep havuzlara üye olup sabahları işe gitmeden önce uzun uzun yüzdüm, yazları tatillerde erkenden kalkıp koydan koya kulaç attım. İstanbul Boğaziçi yüzme maratonlarına katıldım, Çanakkale Boğazı maratonlarına katıldım, kendimce bu hobimi hep sürdürdüm.

Bundan 9 yıl önce ise Corporate Games’de yüzme yarışına katıldım ve Türkiye’nin en önemli maraton yüzücüsü Kemal Alsaran yarış çıkışı yanıma geldi. Master yüzme takımları olduğunu, yarışmak istiyorsam Han Batur Master yüzme takımına beni alabileceklerini söyledi. Tam olarak 27 yıl sonra tekrar lisans çıkardım ve takıma girdim. Kader demiştik… Han Batur ise, beni 14 yaşımda İstanbul Yüzme İhtisas Kulübüne almayan hocanın ta kendisi idi!  Han hocam şimdi “Ben seni nasıl kaçırmışım o zaman diyor” ve birlikte gülüyoruz. Bu sene Master yüzmede 9. senem. Şimdiye kadar on bir kere İstanbul Boğazı’nı, üç kere Çanakkale Boğazı’nı geçtim, iki kere Kaş-Meis ve birçok açık su maratonunu tamamladım. Daha da güzel dereceleri havuz yarışlarında elde ettim. Yaş grubumda onlarca Türkiye şampiyonluğum var. 800 mt kısa kulvar 45-49 yaş serbest kategorisinde Türkiye rekoru sahibiyim. İki kere Avrupa (en iyi derecem 13.’lük), bir defa da Dünya (en iyi derecem 27.’lik) Master Yüzme Şampiyonalarına katıldım. Eski profesyonel yüzücü sayılmam, hâlâ kendimi amatör görüyorum ama küçükken Mustafa hocam ve şimdi de Han hocam bana müthiş bir teknik alt yapı verdiler. Başarılarım da bu teknik altyapı, çok emek ve çalışma sayesinde oldu. Haftada dört kez yüzüyorum, iki kez de kara antrenmanı yapıyorum. Derecelerimi iyileştirmek ve kendimi geliştirmek için bu işi ciddiye alıyorum, ve mutlaka bir hedefe doğru hazırlanıyorum. Han Batur Master Yüzme takımının kaptanıyım. Hedefim ömrüm yettiğince yüzmek ve bir gün yaş grubumda dünya sıralamasında ilk 10’a girmek. Bu çok zor bir hedef, ama erişilemez değil!

Kendi albümümü çıkarmak istiyorum

Bambaşka bir hobim de müzik. Çocukluğumda 8-10 yaşlarım arasında Türkiye’nin en seçkin korosu olan Ankara Çocuk Korosu’ndaydım. Rahmetli dedem müzik öğretmeniydi, ailemde herkesin müziğe yatkınlığı vardı. Beni de, yetenekli görmüş olacaklar ki, ailem konservatuara yazdırmayı planlıyormuş. Yine bir dönüm noktası, Mersin’e taşınmamızla bu düşüncelerinden vazgeçmişler. Profesyonel bir müzisyen olabilirdim, olamadım.

Taşındığımız yeni evimizde bir piyano vardı. Piyano dersi alsın, hobi olarak müzikle uğraşsın diye düşünmüş ailem. Böylece uzun yıllar klasik piyano çaldım. Her zaman okul korolarındaydım. Yetişkinliğimde de piyano derslerine tekrar başladım, gitar çalmayı öğrendim. Müzik her zaman hayatımın içindeydi. 40 yaşında sitemize açılan bir müzik okulunda Deniz Arcak ile tanıştım ve bir heves, ondan şan dersleri almaya başladım. Yine kader bizi karşılaştırmış; çünkü sonra fark ettik ki, biz ta çocukken Ankara Çocuk Korosu’nda meğer beraber şarkı söylemişiz. Birlikte 30 yıl öncesinden fotoğrafımız bile var!

Deniz Arcak, benim müzik tutkumu bambaşka bir boyuta taşıdı. Şarkının ağızla değil, tüm vücutla söylendiğini ve ne kadar çok teknik çalışma gerektiğini gösterdi. Zamanla ses rengim, tonum tamamen değişti. Deniz şan dersi vermekle kalmadı, öğrencileriyle toplu albümler de çıkardı. Atölyehane Şarkıları’nın “Derken” isimli 4. albümünde “Cesur Bence” ismiyle benim de bir şarkım var! Sözleri ve yorumu bana ait şarkının bestesi Deniz Arcak’a ait. Benim için müthiş bir deneyim oldu. Bunun gibi birkaç şarkı daha yapıp kendi albümümü çıkarmak istiyorum, neden olmasın!? 

Pekçok farklı alana odaklanmayı tercih ediyorum 
Küçük oğluma okulda öğretmeni 3 yaşındayken annenin mesleği ne diye sormuş. “Reklamcı, yüzücü, şarkıcı” demiş oğlum. Öğretmen çok şaşırmış tabii ama çocuk haklı. Hobilerime nasıl vakit ve enerji bulduğum çok konu oluyor. Mutluluğu ve motivasyonu tek yerde aramıyorum. Çok yoğun bir iş hayatım var, birçoğumuz gibi... İş hayatı bazen zorlayıcı, stresli olabiliyor. Özellikle böyle dönemlerde müzik ve spor, enerjimi ve moralimi yüksek tutmak için çok faydalı oluyor. Hayatımın merkezine tek bir konuyu koymaktansa farklı birçok alana odaklanmayı tercih ediyorum. Birçok çarkı olan bir sistem gibi meslek ve özel hayatım bir uyum içinde işliyor. Haftada 6 gün sabahları antrenmanım var. Bu antrenmanlar bana mutluluk hormonu pompalıyor, sonrasında kendimi dinç ve enerjik hissediyorum. Müzik dersim de Cumartesi sabahı; hafta sonuna çok tatlı bir geçiş oluyor dersler. İnsan bir şeyi çok severse ve gerçekten isterse, vakit de buluyor. O iç motivasyonu bulmak için mutlaka bir hedef gerektiğine inanıyorum. Benim hem yüzmede, hem de müzikte hedeflerim, hayallerim var. Bugün bulunduğum yeri 10 yıl önce söyleseler inanmazdım. Hayal ettim, çalıştım, çok emek verdim ve bugün tam istediğim yerdeyim.  Yarın için ise hedeflerimi yükselterek çalışmaya devam ediyorum.

İş hayatı ile hobiler arasında çok büyük paralellikler olduğunu düşünüyorum. Bir kere, hayaliniz olmalı, buna bağlı hedefleriniz olmalı. Hedeflerine ulaşmak için mutlaka ve mutlaka teknik bir donanım olmalı. Benim yüzme antrenman ve müzik derslerimin büyük çoğunluğu teknik çalışmadır. Mesleğimde de teknik bilginin çok önemli olduğunu söyleyebilirim. Bazen daha yavaş ve teknik çalışmalısın ki daha sonra çok hızlanabilesin.

Tek başına söylenen şarkı bile bir takım işi

Yetenek çok önemli ama tek başına yetersiz. Ailemizde eşim çocukları hep bu şekilde uyarır: “Yetenekli kişi çok çalışmazsa, çok çalışan yeteneği olanı yener.”Aralarda mutlaka verimsiz ya da başarısız dönemler olacaktır. Bu dönemleri olduğu gibi kabul edip, çalışmaya devam ederek uzun vadeli hedeflerimizden şaşmamak gerekir.  Bu sporda bir sakatlık dönemi olabilir, müzikte sesiniz bir süre hastalanabilir, iş yerinde de rakibinize yenildiğiniz dönemler olacaktır. Bunun uzun vadeli bir yolculuk olduğunu unutmayıp, hayallerimiz ve hedeflerimizle iç motivasyonumuzu bulmak gerekir. Moralim bozulduğu her an buna tutunuyorum ben.

Hedefine ulaşmak için alabileceğin yardımları kime soracağını bilmelisin. Bireysel spor, tek başına söylenen şarkı bile bir takım işi. Doğru kişi ile çalışmak, samimiyetle eksikliklerinizi tamamlamak, sizi geliştirmek için çabalayacak, sizinle birlikte bu işe gönül vermiş kişilerle hayallerinizi paylaşmanız lazım. Spor ve müzikte olduğu gibi, kendi iş arkadaşlarımı da seçerken yüksek enerjili, pozitif, işini seven, kendiyle barışık arkadaşlarla hayatımı paylaşmayı tercih ediyorum. O zaman yaşanan tecrübenin keyfi, o uzun yolculuk gerçekten de paha biçilemez bir haz veriyor.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir