Yusuf Dikeç, kendine özgü atıcılık duruşuyla dünya çapında bir fenomen haline geldi. Spor ve fikri mülkiyet hukuku dünyalarını birbirine bağlayan bir hamleyle Dikeç, ilgi çeken bu pozu markalaştırmaya çalışıyor.
Yusuf Dikeç, umursamaz bir duruşla karakterize edilen şut tekniğini yarışma sırasında denge ve istikrarı artırma yöntemi olarak kullandığını söylüyor. Popüler haline gelen bu poz ise pek çok sporcu tarafından kullanıldı ve kullanılmaya devam ediyor.
Yusuf Dikeç'in pozu spor camiasının dışında ticari bir boyut da kazanıyor. Dikeç'in ikonik pozunu içeren izinsiz ürünler; tişörtlerden kupalara, oyuncaklardan telefon kılıflarına kadar uzanıyor. Ürünlerin hızla arttığını fark eden Dikeç, proaktif bir şekilde Türk Patent ve Marka Kurumu'na bir marka başvurusunda bulundu. Bu karar, antrenörü Erdinç Bilgili tarafından da doğrulandığı üzere, izinsiz olarak imajından yararlanmaya yönelik sayısız girişimden kaynaklandı.
Bir fiziksel poz, marka yasası kapsamında korunabilir mi?
Hukukçuları, marka korumasının, mal veya hizmetlerin kaynağının ayırt edici bir göstergesi olarak hizmet ettikleri sürece kelimeler, sloganlar, tasarımlar ve hatta fiziksel pozlar dahil olmak üzere çeşitli unsurlara kadar uzanabileceğini belirtiyorlar. Çabasız görünüşüne rağmen Dikeç'in duruşu kişiliğiyle ilişkilendirilen ayırt edici bir unsur haline geliyor. Bu da duruşu potansiyel olarak marka koruması için uygun hale getiriyor.
Yusuf Dikeç'in hamlesi sporcu markalaşmaları hakkında tartışmalara da sebep oluyor. Viral anlar hızla ticari fırsatlara dönüşebildiğinden, sporcular giderek artan bir şekilde kamusal kişiliklerini koruma ve paraya dönüştürme yolları arıyorlar. Dikeç'in marka başvurusu ilerledikçe, sosyal medyanın egemen olduğu bir çağda sporcuların imajlarını nasıl koruyabilecekleri konusunda bir emsal teşkil etmesi muhtemel görünüyor.