Yerli Otomobil Satamıyorsak Hikaye Satalım!

Son yıllarda özellikle yerli araba üretimi ve satışı sık sık gündeme geliyor. Pazarlama profesyonellerinin büyük çoğunluğu yerli araba fikrine sıcak bakmıyor. Çünkü pazar oldukça doymuş durumda. Yani tam bir kırmızı okyanus şu an otomotiv pazarı. Bunun yerine ekonomiyi tekrar yükseliş trendine sokabilmek için kendimize mavi okyanuslar yaratmamız gerekiyor. Az sonra bahsedeceğim konu aslında bilmediğimiz bir konu değil ancak hem ekonomi hem de Türkiye markası üzerine oldukça yoğun çalışmaların yapıldığı bir dönemde ülke imajı açısından önemli. Bildiğiniz gibi özellikle son 5 yıldır Türk dizileri diğer Ortadoğu’dan başlayarak Güney Amerika’ya kadar oldukça revaçta. Geçtiğimiz yıl sonu itibari ile de ülkemiz dizi sektörü 350 milyon dolarlık bir ihracat hacmine ulaşarak dünyada ABD’den sonra 2. Sıraya yerleşti. Ancak malesef bu yükseliş yeterli değil. Çünkü bu tıpkı 1 liraya fındık ihraç edip 3 liraya Nutella ithal etmek gibi. Bunun yerine asıl yapmamız gereken “dizi” değil “hikaye” ihraç etmek ve bunu “transmedia storytelling” dediğimiz şekilde gerçekleştirebilmek. Nedir transmedia storytelling? Resmi anlamına bakacak olursak; farklı iletişim kanallarını kullanan, bu kanalların kullanılması sonucu potansiyel pazarlarımızı genişletebileceğimiz, kendine özgü hikayeler ile mesajın iletildiği, mesajın ulaştığı kişinin bu hikayenin tüketicisi-anlatıcısı ve üreticisi olduğu, uzun vadeli-etkili değer katan ve sosyal ortamlardan faydalanarak yayılan bir iletişim şeklidir. Kısaca söyleyecek olursak Hürriyet yazarı Selçuk Şirin’in de dediği gibi “Hayal ekonomisi” https://twitter.com/selcukrsirin/status/635008081957666816 Harry Potter örneğine detaylı olarak girmeden önce transmedia'nın neden önemli olduğunu biraz daha açıklayalım. Artık özellikle dijital iletşimle birlikte hedef kitle tanımı ortadan kalkıyor. Hedef kitleler yavaş yavaş küçülerek hedef bireylere dönüşüyor. Giderek bölünen ve spesifikleşen ilgi alanlarına sahip insanlara ortaya çıkıyor. Kısacası Gamer'lar, Youtuber'lar çağında insanları hala hedef kitle olarak görmek pazarlamanın en büyük yanlışlarından biri olur. Böyle olunca markaların çok farklı ilgi alanlarına sahip insanları yakalamaları zorlaşıyor. Transmedia sayesinde 15 yaşındaki Gamer'a da, 35 yaşındaki ebeveyne de, 50 yaşındaki turiste de aynı hikayeyi satabiliyorsunuz. Çünkü hikayeyi aktardığınız mecra hangisi olursa olsun merkezinde hikayenin alıcısı var. transmedya Şimdi kısaca Harry Potter'ın yaratığı ekonomiye göz atacak olursak ne demek istediğim daha net anlaşılacak. Harry Potter'ın ilk kitabı 1997 yılında yayımlandı. Bunu 6 tane daha kitap takip etti. Kitaplarla birlikte sinema filmleri de yayınlanmaya başlamıştı. Kitapların ve filmlerin toplam geliri yukarıda görüldüğü gibi neredeyse 25 milyar dolara yakın. Türkiye'nin en büyük ilk 100 markasının toplam değerinin 34 milyar dolar olduğunu düşündüğümüzde konunun önemi daha iyi anlaşılıyor. Üstelik bu sadece kitap ve filmlerin geliri. Çünkü transmedia konusu film ve kitapla sınırlı değil. Harry Potter ekonomisinin içinde ayrıca Harry Potter bilgisayar oyunları, imitasyonları, action figürleri, promosyon malzemeleri ve en önemlisi Harry Potter müzesi de var. oyunlar

Harry Potter Müzesimüze2

müzeee Ayrıca bunlar dışında o dönem Pottermore projesi yapıldı. Hala hikayenin peşinde olan hayranları kitabın yazarına mektuplar yollamaya devam ediyorlardı. Bu sebeple yazar bu projeyi hayata geçirmeye karar verdi. Projeye göre isteyen herkes bu portala girip kendi Harry Potter hikayelerini yazabilecek, yani içeriği okuyucular oluşturacaktı. Yazarın kendisinin de bulunduğu portalda daha önce okuyucularla paylaşmadığı Harry Potter’a dair bilgileri paylaştı. Ayrıca Harry Potter kitaplarının dijital ve sesli versiyonları da bu portal üzerinden satışa çıktı. Ayrıca burada kullanıcılar bir online oyunda Hogwarts öğrencisi olarak yer alıyordu. Burada artık onlar da birer büyücüydu. Hogwarts’taki 4 bölümden birine atanıyorlar ve bölümler arasındaki rekabetin bizzat içinde yer alıyorlardı. Oyun Sony işbirliğiyle gerçekleştirildi. pottermoreGördüğünüz gibi tek bir hikayeyi pek çok farklı platformda farklı hedef kitlelerle buluşturmanın mükemmel örneği. Bugün hangi marka hem çocuklara, hem Gamer'lara, hem turistlere, hem de ebeveynlere aynı anda seslenebilir? Biz de ülkemiz için bunun gibi pek çok örnek hikaye yaratıp pazarlayabiliriz. Ne de olsa bu topraklarda hikayeden bol bir şey yoktur. Muhteşem Yüzyıl bunun başlangıcı olabilirdi. Şu an onlarca ülkede izlenen bu dizi bazı kesimler tarafından sevilmese de ülkeye yarattığı ekonomi yadsınamaz. Geçtiğimiz dönemlerde Muhteşem Yüzyıl müzesi açılmıştı hala hizmet veriyor mu bilmiyorum ancak bu müzenin dizinin yayınlandığı diğer ülkelerde de tanıtımının yapılması gerektiği aşikar. Böylece politik nedenlerle özellikle önümüzdeki yıllarda turizmde yaşayacağımız sıkıntıları da bir nebze olsun hafifletebiliriz. Diğer yandan ülkemizde giderek gelişen oyun sektörü de buna el atabilir ve bir Muhteşem Yüzyıl oyunu çıkarabilir. Kısacası yaratılan hikayenin bir şekilde izleyicinin de içine çekilerek devam ettirilmesi gerekiyor. Ve bu toprakların hikayelerinin daha iyi dünyaya pazarlanabilmesi.
Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir