Sürdürülebilirlik artık kurumsal stratejilerin bir parçası

Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel: "Sürdürülebilirlik kavramının kapsamı genişliyor. Dijital erişimden kapsayıcılığa, çalışan ilişkilerinden şeffaflığa pek çok kavram sürdürülebilirlik çatısı altında toplanıyor. “

Dünyanın kaynakları hızla tükeniyor. Bilim insanları tüketimin bu hızla devam etmesi durumda, 2050 yılında dünyadaki tüm kaynakların tükenebileceğine işaret ediyor. Bugün “sürdürülebilirlik” kavramı çerçevesinde tartışılan küresel ısınmayı gündeme ilk getiren Birleşmiş Milletler, 2030 yılına kadar gezegeni korumak ve tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını sağlamayı hedefliyor. İklim koruma konusunda şu andaki politikaların değiştirilmemesi durumunda 28 yıl sonra, yani 2050 yılında dünya nüfusunun yarısından fazlasının “çok yüksek su riski” olan bölgelerde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalabileceğine dikkat çekiliyor. 

Peki sürdürülebilirliğe yaklaşımımız ve ortak değer yaratmak için stratejiler neler olmalı? Son zamanlarda en çok telaffuz edilen sürdürülebilirlik kavramıyla ilgili, Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel ile görüştük. 

Sürdürülebilirlik artık kurumsal stratejilerin bir parçası
Hasan Süel, "21'inci yüzyıl; ekonomik ve toplumsal gelişmelerle beraber, yaşam biçimleri ve iş yapma modellerinin her geçen gün farklılaştığı hızlı bir değişim dönemi. Şirketlerin de bu değişimde topluma ve gezegene karşı sorumluluklarını yeniden düşünmesi gerekiyor. Bugün bir şirket, müşterisi olsun olmasın, toplumun ihtiyaçlarına duyarlı olmalı ve bu ihtiyaçları karşılayacak çözümler geliştirebilmeli. Çünkü, günümüz tüketicisinin bir markayla olan ilişkisini sadece kalite ve fiyat belirlemiyor; tüketici o markayla duygusal bağ da kuruyor. Tüketiciyle böyle bir bağ kurmanın yolu “güven markası” olabilmekten geçiyor. “Güven markası” olabilmek içinse uzun soluklu ortak değere odaklanan çalışmalar yapmak gerekiyor.

Bu ortamda yatırımcılar başta olmak üzere paydaşların da akıl haritası değişiyor. Kârlılık hâlâ çok önemli olsa da adil, çevreye duyarlı ve sürdürülebilirliği önemseyen bir yaklaşıma sahip olmak; şirketin çalışanları, müşterileri, iş ortakları ve yatırımcılar açısından daha fazla önem kazanıyor. Bununla birlikte, 3 yıl önce konuştuğumuz sürdürülebilirlik gündemi ile bugün konuştuğumuz gündem aynı değil. Sürdürülebilirlik artık kurumsal stratejilerin bir parçası. Çünkü şirketlerin uzun vadede var olabilmesini sağlayacak ana etmenlerden biri paydaşlarıyla olan ilişkileri. Bu ilişkiyi belirleyen en önemli etmen de şirketlerin sürdürülebilirlik yaklaşımı. Şirketlerin tedarikçilerden müşterilere kadar geniş bir paydaş ekosistemi içinde faaliyet gösterdiklerini düşünürsek, sürdürülebilir başarı için, tüm paydaşları kapsayan, ortak değer yaratan politikalar izlenmesi gerekiyor. Diğer yandan, sürdürülebilirlik kavramının kapsamı da genişliyor. Eskiden sürdürülebilirlik denince akla ilk gelen çevresel konulardı. Şimdiyse dijital erişimden kapsayıcılığa, çalışan ilişkilerinden şeffaflığa pek çok kavram sürdürülebilirlik çatısı altında toplanıyor. Bunun bir sonucu olarak, bugün birçok şirket, sürdürülebilirlik kavramı yerine Çevresel, Sosyal ve Yönetişim unsurlarından oluşan ÇSY kavramını kullanıyor. ÇSY, şirketler açısından gelirin ve yatırımın ardından üçüncü sırada konumlanıyor.

Çevresel, Sosyal ve Yönetişim kriterleri, sosyal farkındalığı yüksek yatırımcıların, bir şirketin operasyonlarını değerlendirirken kullandıkları standartları ifade ediyor. Başta yalnızca sorumlu üretim ve hizmeti gözeten yatırımcılar, artık Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na yapılan katkı yoluyla çevre ve toplum üzerinde yaratılan etkiyi de dikkate almaya başladı. Öyle ki 2020 yılında yatırımcılar, sadece ÇSY kriterlerine uygun yatırım yapan fonlara 51,1 milyar dolar net yeni kaynak aktardılar. Bir önceki yıla oranla iki kattan daha fazla bir artış söz konusu ve bu trendin artacağı öngörülüyor.

Vodafone olarak, geleceği ÇSY’den bağımsız düşünemiyoruz.Yeni bir dünya inşa etmede ÇSY önemli bir kaldıraç olacak. Günümüzde finansal gücü pekiştirmenin, kurumsal itibarı artırmanın, müşteri ve çalışan bağlılığını sağlamanın yolu etkin ÇSY yönetiminden geçiyor. Artık, yalnızca hizmet üreten ve sunan şirketler değil aynı zamanda ortak değerler üreten ve paylaşan şirketler rekabet avantajı elde ediyor. Bu nedenle ÇSY konusunda atılacak adımlara “olmazsa olmaz” olarak bakmak gerek. Bu konuyu önceliklendiren ve bu konuya maddi manevi yatırım yapan şirketler gelecekte bir adım önde olacak."

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir