Sözlerin uçup yapılanların kalıcı olduğu döneme giriş yapmamız gerekiyor

Medina Turgul DDB Kreatif Direktörü Ahmet Terzioğlu ile hedef kitlenin zor dönemlerde markalardan neler beklediğini ve ortak bir hedefe en verimli şekilde hizalanmak ve gerçek anlamda toplumsal fayda sağlamak için yaptıkları çalışmaları konuştuk.

2023 için yeni sene, yeni umutlar dedik... Pandemi öncesi yaşam koşullarına dönülemeyeceğinin kanıksanması, tüm dünyada halkın geleceğe yönelik beklentilerini alışılmadık şekilde farklılaştırmasıyla sonuçlandı. İlk çeyreğini geride bıraktığımız yılda; ekonomik refahın yok oluşu, deprem felaketinin unutulmayacak acısı ve pek çok etmenlerle mücadele edilen karamsarlığın hüküm sürdüğü tabloya bir de Türkiye’nin geleceği açısından kritik bir seçim eklendi. Dünya Mutluluk Raporu 2022 yılı araştırmasında ve son yıllarda yapılan tüm araştırmalar Türkiye’nin en mutsuz ülkeler listesinde başı çektiğini gösteriyor. Bununla beraber ülkedeki antidepresan kullanımındaki artış da dikkatleri çekiyor. Elbette küresel ve toplumsal sorunları bugünden yarına çözmek kolay olmasa da bir yerden başlamalı ve bu dönemde markalara çok iş düşüyor…Peki belirsizlik üzerine belirsizlik yaşadığımız böyle bir dönemde tüketiciler markalardan neler bekliyor? Medina Turgul DDB Kreatif Direktörü Ahmet Terzioğlu ile hedef kitlenin zor dönemlerde markalardan neler beklediğini ve ortak bir hedefe en verimli şekilde hizalanmak ve gerçek anlamda toplumsal fayda sağlamak için yaptıkları çalışmaları konuştuk. 

Sözlerin uçup yapılanların kalıcı olduğu döneme giriş yapmamız gerekiyor
6 Şubat’ta yaşanan acının etkisi, olası deprem felaketlerinin korkusuyla karışıp tüm toplumun üstünde bir travma etkisi yarattı. Herkes hayatını devam ettirmemekle etmek arasında bir yerde, gündelik bir Araf’ın içerisinde sıkıştı. Aynı şey markalar için de geçerliydi. Günün sonunda markalar da insanlardan mütevellit organizasyonlar. Nasıl ki 6 Şubat sonrasında hepimizin yaşamı durdu, markaların da durdu. Tabii ki yaşanan toplumsal travmanın etkisi kadar yanlış bir şey söyleme korkusu da tüm markaların iletişim süreçlerinde kılı kırk yarmalarına ve her şeyi durdurmalarında büyük bir paya sahipti. Bu sorun samimiyet probleminden kaynaklanıyor. Böylesi bir gerçeklik kırılmasından sonra markalar dahil herkes kendi samimiyeti üstüne düşünmeye başlıyor. Başlamalı da zaten. Marka amacı gerçekten bir amaç mı, verdiğimiz mesaj “markamızdan önce toplumu” düşünüyor mu? Şu anda bir şey söylemeli miyiz? Susmak aslında belki de önemli “bir şey söyleme yolu” olabilir mi? Susmak ve bir şeyler söylemek yerine yapmak... İçinden geçtiğimiz süreç tam olarak böyle bir süreç ve hâlâ da devam ediyor. Markaların bir şeyler söylemekle ilgili çekinceleri doğru. Çünkü bir şeyler yapmaları gerekiyor. Yıllardır da bu böyle aslında.

Markalar hikâye anlatmak yerine hikâye yapmalı
Bir şeyler anlatma çağını çoktan geride bıraktığımızı düşünüyorum. Markaların hikâyeler anlatmak yerine hikâyeler “yapmaları” gerekiyor. Storytelling yerine storydoing’in geçişinden söz ediyorum. İletişim dünyası bu mutasyonu yıllar önce yaşamıştı zaten dünyada. Hikâyeler yapmak bizde maalesef ufak tefek girişimler dışında çok yaygın bir tavır değil, ne markalar ne de iletişimciler arasında. Hikâye yapmaktan kastım basitçe şu; uzmanlık alanınızı, üretim yaptığınız sektöre dair bilginizi kendi hikâyenizi ortaya koymak için kullanmak. Gerçekten ortaya bir şey koymak.  “Mutasyonlar, kalıtsal materyalin normal kombinasyonunu değiştirmeyen, kalıtsal yapıda meydana gelen bütün değişikliklerdir. Buna sebep bazen dış, bazen iç etkiler olur.”  6 Şubat’ta büyük bir felaket yaşadık. Yeni çağa ayak uydurmak için iletişimciler olarak kendi mutasyonumuzu içsel olarak yaşamamız gerekiyordu yıllardır, ancak şu noktada dış bir etken, deprem bize bu mutasyonu “mecburen” yaşamamız gerektiğini hatırlattı. Hikâye anlatma devrinden yapmaya geçip “sözlerin uçup yapılanların” geride kaldığı döneme giriş yapmamız gerekiyor. Kimse artık anlattığınız hikâyeleri umursamıyor çünkü.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir