Liderin konfor alanı ve kurumsal aktivizm

İletişim Aktivisti K. Gönenç Atakan: "Liderin konfor alanı ve kurumsal aktivizm"

2021 yıl sonu verilerine göre NBA’deki takımların marka değeri 77,5 milyar dolar. Tabii ki 2022 için bu sayı daha yüksektir ve yükselmeye de devam ediyordur.

NBA ile ilgili çok daha fazla veri paylaşılabilir fakat gerek yok çünkü bazen marka değerini sayılar değil, bir süre sonra o yapının kalitesi belirler. (hem olumlu hem de olumsuz anlamda.) NBA de şu an Super Bowl vb gibi, dünyada artık dillere pelesenk olmuş birkaç organizasyondan biri. 

Böylesi bir yapının içinde sağ kalmak için çok dikkatli olmanız gerekiyor. Sağ kalmaktan kastımız şunlar: Çok çalışmak, herkesten çok çalışmak, takım çalışmasına önem vermek, kurum kültürüne ve değerlerine sahip çıkmak, kendine dikkat etmek, söylediklerine dikkat etmek ve söylediklerinin arkasında durup bunlara sahip çıkmak. Çünkü böylesi oluşumlar içinde çok kuvvetli aktörler vardır ve belli başlı dinamiklerden de bağımsız işlemezler. Mesela politika, mesela bahis, mesela hisse senedi vs… Dolayısıyla, herhangi birinden değil, NBA tarihine adını yazdırmış ve şu anda da koçluk yaparak kariyerine devam eden etkili isimlerden biri çıkıp gündeme yönelik, kendi konusundan bağımsız ancak hayata göbeğinden bağlı bir konuda çıkış yapınca ya da yapabilince, içinizden şunu diyorsunuz: Herkes konfor alanını terk edemez!

Öncesini bilmek lazım
Malcolm H. Kerr. Orta Doğu ve Arap dünyası konusunda uzmanlaşmış bir üniversite profesörüydü. 1984 senesinde öldürülene kadar Beyrut Amerikan Üniversitesi’nin başkanlığını yaptı. Malcolm Kerr’ün özel yaşamına dair yalnızca bir bilgi verelim çünkü buradan asıl bağlama döneceğiz.

Oğlunun adı Steve Kerr ve Kerr, NBA tarihinin en önemli figürlerinden biri. Michael Jordan ile şampiyonluklar kazanan, yüzde 50’nin üzerinde üç sayı oranıyla oynayan bir isim. Hepsinden öte babası öldürülen bir çocuk ve çocuklar söz konusu olunca sözünü esirgemeyen bir baba… NBA’de Golden State Warriors’un koçluğunu yapıyor ve mayıs ayı sonlarına doğru ABD’de bir okula yapılan silahlı saldırıdan sonra dünya medyasının gündemine yerleşti. Yerleşmesini sağlayan sözleri de şunlardı:

"Okul saldırılarına ve süpermarket saldırılarına karşı hiçbir şey yapmayan tüm senatörler, size şunu soruyorum; koltuğunuzu koruma isteğinizi çocuklarımızın ve yaşlılarımızın önüne mi koyacaksınız? Çünkü şu an öyle gözüküyor. Washington'daki 50 senatör tarafından esir tutuluyoruz. Bu senatörler bizim, yani halkın isteğine rağmen bu konuda oylama bile yapmıyorlar. Çünkü koltuklarını kaybetmek istemiyorlar. Bu acınası! Bıktım!"

Konfor alanından çıkabilmek
Bıktım! Evet çok kuvvetli bir kelime hatta cümle. Bazen bir kelime koca bir cümledir ve o kadar çok anlamlı hale gelebilir ki… Kerr’ün buradaki durumu, bazı durumların değişmesini yürekten isterken, bu isteğin kendi hayatında yol açacağı (olumlu-olumsuz) değişikliklerin de hesabını yapmadan, en derinlerinden gelen ve herkese dokunan gerçek bir liderin isyanı olarak okunmalı, görülmeli ve takdir edilmelidir.

Neden samimi diyorum? Çünkü bazı figürler bu vb durumları (kendi geçmiş travmalarını da işin içine katarak) tamamen popüler bir kültür malzemesi haline getiriyorlar. Hatta daha da ileri giderek, ne kadar kitle iletişim aracı varsa, hepsinde boy gösterip, işin suyunu çıkarına, en samimiyetsiz hale getirene ve izleyeni de artık “hadi canım sen de o kadar da değil” dedirtene kadar devam ediyorlar. Buradaki durum çok farklı. Bıktık! Yeter dedikten sonra elini-yumruğunu masaya vurup, böyle bir kariyere ve bulunduğu ortama sahip birinin basın toplantısında bu hareketi yapabilmesi için, gerçekten bıkması gerekir.

Sezgisel liderlik
Kerr’ün göstermiş olduğu liderlik örneği (isteyerek ya da istemeyerek) teoride aklımıza doğrudan şunu getiriyor:

- Influencer - etki sahibi - olması belki o ana kadar değildi ancak çevresel dinamikleri yani medyayı, içinde bulunduğu yapıyı, yaşananları hesaplı ya da hesapsız kullanabilmesi ve bunu politik isimlerden tutun da herkesin sorumluluk alması gerektiğini belirterek düşünülmesini sağlaması; sezgisel liderliğin içte bekleyen ve vakti gelince ortaya çıkması gereken bir vasıf olduğunu kanıtlıyor.

İlave olarak, bunun kurumsal bir yapı altında reaksiyona dönüşmesi kaçınılmaz olarak kurumsal aktivizm ve aktivistlik kavramlarını beraberinde getiriyor. Annenberg Communication School Kurumsal Aktivizm Raporu bu durumu biraz olsun aydınlatıyor.

Rapora göre, yetişmekte olan nesil önceki nesillere göre sosyal konulara çok daha duyarlı ve sorunların çözümü olabilmek adına daha yoğun bir aktivist ruh taşıyorlar. Bu anlamda yeni nesil yöneticiler ve liderler, mesleklerini topluma katkılarıyla değerlendirecek ve kariyerlerini yaratabilecekleri değişimle ölçecekler ve bence böyle de ölçülecekler. Kurumsal aktivizmin arttığı bir çağda, gelecek nesil iletişim profesyonellerinin bu ortamda başarılı olabilmesi için sahip olmaları gereken özellikler şöyle sıralanmış:

  • Eleştirel düşünce
  • Alanıyla ilgili derinlemesine bilgi
  • İyi bir yargılama yeteneği
  • Krizlere hazır olma
  • Sosyal olarak bilinçli olma
  • Medya okuryazarı olma
  • Veri tabanlı hareket edebilme
  • Sosyal medya meraklısı olma
  • Politik olarak aktif olma

Son maddeyi de ben ekleyeyim:

“Gemiyi en son kaptan terk eder ancak konfor alanını önce lider terk etmelidir.”

K.Gönenç Atakan
İletişim Aktivisti

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir