Sodexo Türkiye CEO’su Ahmet Zeytinoğlu, iş dünyasının yoğun temposuna rağmen doğayla bağını koparmayan isimlerden. Çocukluğundan beri yeşillikler içinde büyümenin avantajını yaşayan Zeytinoğlu, bu tutkusunu sadece bir hobi olarak görmüyor; aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliğe katkı sunmanın bir yolu olarak değerlendiriyor. 2018’den bu yana yaklaşık 2 bin fidan yetiştiren Zeytinoğlu, doğayla iç içe olmanın kendisine hem mental yenilenme hem de uzun vadeli bir vizyon kazandırdığını söylüyor. Atatürk’ün diktiği çam ağaçlarının kozalaklarından yeni fidanlar yetiştirmek ise ona ilham veren en anlamlı duygulardan biri. Zeytinoğlu’nun doğaya dönüş hikâyesi sizlerle…
Atatürk'ün diktiği ağaçların kozalaklarından fidan yetiştirmek, bambaşka bir keyif
Doğaya dönüş hikâyemin aslında çocukluğumdan başladığını söyleyebilirim. Her zaman doğayla iç içe olmaktan keyif aldım. Şanslıyım ki Antalya’da yeşilliklerle çevrili bir ortamda büyüdüm, bu ayrıcalık bana doğanın değerini anlama fırsatı verdi. Ağaçların çevremizde nasıl bir denge yarattığını ve ne kadar kıymetli olduklarını fark ettim. Tüm bu duygular bir noktada kişisel hobime daha da önemlisi bir birey olarak çevresel sürdürülebilirliğe katkı sunma yolculuğuna dönüştü.
2018 yılında çıktığım bu yolculukta bugüne kadar yaklaşık 2 bin fidan yetiştirdim. Ne mutlu ki hem ruhuma hem de doğaya iyi gelen bir hobim var diyorum. Fidan yetiştirmek için kolları sıvadığım her an bana mental olarak yenilenme fırsatı yaratıyor. Buna ek olarak bu uğraş kaynakları sınırlı olan dünyamız için sadece kendi kapımı süpürmekle sınırlı kalmadığımı, küçük de olsa kalıcı etkiler bırakabileceğimi bana hatırlatıyor.
Çam fidanlarını, Atatürk’ün diktiği ağaçların kozalaklarından yetiştiriyorum
Fidan yetiştirmek benim için hem dinginleştiğim, hayatın koşturmasından uzaklaştığım bir hobi hem de çevreye kendimce fayda sağlayabildiğim bir uğraş. Bu uğraşın içerisinde; vizyonuna, aklına hayran olduğum Atatürk’ün mirasına dokunan bir nokta olması bambaşka bir gurur. Yılda yaklaşık 200-250 çam fidanı ve 200 palamut fidanı üretiyorum. Çam fidanlarını Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilk yıllarında Edremit Körfezi’ne ektiği çamların kozalaklarından yetiştiriyorum.
Yılda yaklaşık 200-250 çam fidanı ve 200 palamut fidanı üretiyorum. Çam fidanlarını Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilk yıllarında Edremit Körfezi’ne ektiği çamların kozalaklarından yetiştiriyorum.
Fidana dönüşmesini ve sonra toprakla buluşup ağaç olmasını sağladığım kozalakların bundan yıllar önce Atatürk’ün elleriyle diktiği ağaçlardan geldiğini bilmek bambaşka bir keyif. Bu fidanların toprakla buluşması benim için Atatürk’e duyduğum saygıyı ifade ettiğim manevi bir araç niteliği taşıyor.
Yetiştirdiğim fidanları elbette ticari bir amaçla kullanmıyorum. Çoğunlukla bağışlıyorum ya da sevdiğim insanlara hediye ediyorum.
Emek vermek dengemin anahtarı
Fidan yetiştirmek ile bir şirketi büyütmek, başarılarla yoluna devam etmesini sağlamak aynı temel değeri gerektiriyor. Bir işin başarılı olmasının arkasında istikrarla çalışan insanların yarattığı değer var. Her ne kadar günümüz iş dünyası hızlı kararlar almayı gerektiren, belirli başarı kriterleri ile ölçümlense ve sonuç odaklı bir yapısı olsa da bizi o rakamlara ve sonuçlara ulaştıran şey aslında yıllar boyu sunduğumuz emeklerin ve deneyimlerin toplamı. Yani çok farklı gibi görünseler de aslında fidan yetiştirmek ile iş dünyasında başarılı sonuçlar yaratmak çok benzer diyebiliriz.
Benim kişisel hayatımda yarattığım iş yaşam dengesinden bahsetmem gerekirse bu anlamda şanslı olduğumu söyleyebilirim. Öncelikle yaptığım işi çok seviyor, her gün ekip arkadaşlarımla ortak bir hedefe ulaşma çabası göstermekten büyük keyif alıyorum. Böyle olduğunda iş yaşam dengesini yakalamak da sanıyorum daha kolay oluyor. İş dışında sahip olduğum hobilerim dışında aileme ve çocuklarıma ayıracağım zaman benim için vazgeçilmez. Sektörümüz için yeni yeteneklerin gelişmesine katkı sağlamayı da çok önemsiyor, üniversitelerde öğrencilerle buluşma fırsatlarını kaçırmamaya çalışıyorum. Tüm bunlara baktığımda hayatımın her alanında dengeyi sağlayan özelliğimin emek vermekten çekinmemek olduğunu düşünüyorum.
Doğanın döngüsüne tanıklık etmek, geleceğe umut da aşılıyor
Son dönemde yaşanan küresel gelişmeler, hepimiz için stres yönetimini daha da önemli hale getiriyor. Bu noktada doğayla iç içe olmak benim için büyük bir denge unsuru. Toprakla uğraşmak, doğanın döngüsüne tanıklık etmek ve bir şeyleri büyütüp yeşertmek, bana sadece huzur vermekle kalmıyor, aynı zamanda geleceğe dair umut da aşılıyor.
Bilimsel olarak da toprağın stres seviyesini azalttığı biliniyor. Toprağa dokunmak, emek vermek ve günün sonunda filizlenen bir fidanı görmek, motivasyonumu artırıyor. Doğada geçirdiğim zamanı yürüyüşlerle destekleyerek hem zihinsel hem de fiziksel olarak güçlenmeye odaklanıyorum. Bu süreç bana enerji verirken aynı zamanda daha sağlıklı ve dengeli bir bakış açısı kazanmama da yardımcı oluyor.
Fidanları yetiştirirken, onların yıllarca bu dünyaya nefes olacağını hayal ediyorum
Ektiğim fidanların yıllar sonra ormana dönüşmesini düşlemek çok keyifli… İnsanı en motive eden başarılardan biri emek verdiği parçaların bir bütün oluşturduğunu görebilmektir.
.jpg)
Bu hissi çocuklarımızı büyütürken hissederiz. Onların bebekliklerinden itibaren verdiğimiz emek kendi başlarına ayakta durabildiklerini gördüğümüzde yerini saf sevince bırakır. Ya da şirketimizi büyütmek için sürdürdüğümüz çalışmaların başarılarla taçlandığını görmek gibi… Fidan yetiştirirken elbette onların ulu ağaçlar olarak yıllarca bu dünyaya nefes olacaklarını hayal ediyorum. Ben kişisel olarak başarının en temel gerekliliğinin istikrar olduğunu düşünüyorum. Uzun yıllardır görev yaptığım Sodexo’da da bu yaklaşımla çalışmalarımı sürdürüyorum. Bununla birlikte ekip çalışmasının değerini her zaman savunuyorum. Elbette emeklilik günlerimde geriye dönüp baktığımda “iyi iş çıkardım” diyebilmeyi isterim. Kişisel hayatımda da iş hayatımda da takip ettiğim rota bu. Emin adımlarla, istikrarla her gün olduğum yerden bir adım ileriye ulaşmaya çalışıyorum.