Kabul edelim reklamcılık eskisi kadar eğlenceli bir meslek değil.
Yeni jenerasyon için çok daha eğlenceli meslekler var.
Samsung ve Morning Consult’ın 2024’te yaptığı bir araştırmaya göre Z jenerasyonunun gelecekteki kariyerleri için en çok ilgi duydukları veya gelecek vaat ettiğini düşündükleri sektörler sorulduğunda, katılımcılar sürekli olarak yenilik ve yaratıcılık merkezi olarak bilinen sektörlere odaklanıyor.
Katılımcıların yüzde 33'ü eğlence ve medya, yüzde 30'u teknoloji ve tasarım sektörlerine ilgi gösterirken, yüzde 24'ü sağlık sektörlerinde kariyer yapmak istediklerini belirtiyor. (Kalan yüzde 13 diğer meslekleri seçmiş) Aynı zamanda, yüzde 50'sinin girişimci olma veya kendi işini kurma arzusunu dile getirdiği ankette, Z kuşağının güçlü bir girişimcilik ruhuyla hareket ettiğini görüyoruz.
Bu mesleklerin teknoloji ve yapay zekâ odaklı hızlı bir gelişim içinde olduğunu belirtelim.
Evet Z kuşağı reklamcılığı artık yaratıcı meslekler arasında görmüyor.
Yeni jenerasyonlar ve reklam ajansları arasındaki temel problem, mesleğimizin iş yapma modelinin gelişim hızının çok yavaş olması ve zamanın maalesef gerisinde kalması.
Reklam ajansları için bu büyük bir tehlike, çünkü yeni kuşaklar reklamcılığı seçmezse ajansların geleceği tehlike altında demektir.
Ortada bir değişim talebi var. Bu talebi iki taraf da nasıl okumalı ve yönetmeli bunu biraz tartışmak istiyorum.
İşin hayatımızdaki anlamı değişiyor!
Yaşadığımız kuşak çatışması sadece reklam ajansları ve Z kuşağı arasında değil. Konu daha büyük, sistemsel bir sorun. Yaşadığımız sorun yeni jenerasyonun işle kurduğu ilişkisinin, üst jenerasyona göre farklı olması. Bu çatışmanın temelinde ise yeni ve eski iş yapma modelleri yer alıyor.
X, Y jenerasyonlarına göre iş, hayatı belirliyor, Z jenerasyonuna göreyse hayat, işi belirliyor.
X ve Y kuşakları işi bir amaç olarak görüyorlar, Z ise araç.
X ve Y kuşağı yaptıklarıyla, Z kuşağıysa yapmayı reddettikleriyle sistemi değiştirmeye çalışıyor.
Bu ayrımların olması çok normal. Çünkü her kuşağın bir hayatta kalma rehberi, iş yapma modeli ve çevresiyle kurduğu bir iletişim tarzı var.
Burada önemli olan reklam ajansları yeni dünyaya göre iş yapma modellerini, yeni jenerasyonun taleplerine göre gözden geçirebilecek mi?
Zamanın ruhunu yakalamak!
Son sürat hızla ilerleyen bu yenilik fırtınası içinde yavaşlar geride kalıyor. Hızlılar öne geçiyor. Üstelik ne kadar atik, çevik olsanız da güncel kalabilmek, çağın gerektirdiği gelişmelere uyum sağlayabilmek her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Sosyal medya ve internet sayesinde dünyaya entegre olan yeni nesil, gelişmiş işgücü piyasasında gördüğü gelişmeleri hızlıca reklam ajanslarına uyarlamak istiyor.
Z kuşağı’nın talepleri esnek çalışma saatleri, sosyal hayatına katkı sağlayan yan haklar, gerçekten rahat çalışma ortamı, eşit iş ilişkileri ve en önemlisi ideal maaş. Haklılar da!
Bu talepleri kritize etmek veya eleştirmek reklam ajanslarını maalesef daha cool yapmıyor. Zamanın ruhu kaçıyor.
Esnek misiniz kırılgan mı?
Ajansların ve şirketlerin en çok zorlandıkları konulardan biri de esneklik. Yeni jenerasyonların taleplerini dinlemek, bu konuda şirket kurallarını esnetmek verimli bir iş ortamı sağlamak açısından son derece önemli.
Uzaktan çalışma konusu ajansları en çok zorlayan konulardan biriydi. Şimdi kimsenin nerde yaşadığına bakmadan yetenekler işe alınıyor. Çünkü uzaktan çalışma modeli eskisi kadar korkulan bir durum olmaktan çıktı. Ajanslar bu konuda esneklik gösterdiler.
Uzayan mesailer, çalışılan hafta sonları gibi çok sıkı çalışma modelleri de esnetildi. Reklam ajansları artık her hafta sonu gidilen ve gece yarısı çıkılan yerler olmaktan çıktı (En azından çıkmak için çabalıyorlar.) Ajanslar bu konuda da esneklik gösterdi.
Para, para, para!
Çalışması keyifli bir reklam ajansı, birçok konuda esneklik gösteriyor, yenilikleri hızlıca uyarlıyor, buraya kadar her şey tamam. Ancak hak ettiğiniz kadar kazanmıyorsanız bu mutluluk bir yere kadar.
Dünya covid sonrası enflasyonla boğuşurken, olan yeni jenerasyona oldu. Ne deseler haklılar. İş hayatı gittikçe daha az kişiyle daha çok işin yapıldığı bir düzene döndü. Üstelik ücretler de işler gibi hızla artmıyor.
Bu durum henüz kariyerinin başındaki insanlara daha fazla sorumluluk yüklenmesine neden oldu. Gün sonunda “Bu paraya bu kadar çok iş yapılır mı?” sorusu akıllara geldi. Aynı zamanda ajansların da gelirleri azaldı ve mutsuzluk arttı. Sorun reklam ajanslarının çözemeyeceği kadar büyük bir soruna dönüştü.
Z kuşağı reklamcılığı değiştirebilir mi?
Z kuşağı için aynı zamanda dünyadaki en büyük tüketici kitlesi diyebiliriz. Bugün mobil telefonlarda kullandığımız birçok yeni uygulamayı, ürün ve hizmeti önce Z kuşağının beğenmesi gerekiyor. Müzikte, medyada, modada, hizmet sektöründe bu kuşak adeta bir benchmark noktasına geldiler. Haliyle reklamlar da bu kitlenin ilgi ve dikkatini çekebilmek için bir değişim içine girdi. Reklamcılık bu kadar değişmeye başlamışken reklam ajanslarının da iş yapma kültürleri bir değişime uğradı.
Ajans çalışma modelleri ve ajans kültürleri yeni neslin ilgisini çekebilmek ve onların istediği şekillerde çalışabilmek için yeni bir kültür yaratmanın peşinde. Bugün bildiğimiz reklamcılığın öldüğünü yeni bir reklamcılığın doğduğunu görüyoruz. Bu değişimde en büyük katkıyı şüphesiz ki Z kuşağının istek ve talepleri belirledi. Dünyadaki her kurum, ülke ve marka bu kitleye göre şekilleniyorsa reklamcılık ve reklam ajansları da onlara göre pozisyon alması yeni normalimiz olacak gibi.
Yeni bir kültür yaratmak
Sonuç, yeni kuşaklar mutsuz, ajanslar/şirketler yeni neslin isteklerini karşılamakta yavaş kalıyor, reklamcılık eskisi kadar tercih edilen bir meslek olmaktan çıkıyor. Ancak unutmayalım ki ajansları ve şirketleri yaratanlar yine bu kuşaklar. Yani memnun olmadıkları sistemi değiştirecek olanlar yine kendileri. Gün sonunda ajanslar yeni ve eski jenerasyondan gelen farklı insanların yarattıkları bir sistemler bütünü. Bu değişimin yeni kuşaklar tarafından başlatılması çok olası.
Bizimse amacımız bu sistemin içinde yaşanan çatışmanın en verimli şekilde işe dönüşmesini sağlamak olmalı. Eski çalışma biçimlerinin aynı zamanda deneyime bağlı hız çözme kabiliyeti olduğunu unutmamalı, bu deneyimi yeninin atikliği, vizyonu ile birleştirebilmeliyiz.
Dünyada bu çatışmayı, itici güce çeviren şirketlerin yarattıkları kültürü görebiliyoruz. Umarız ki ajanslar da içinden geçtikleri dar boğazdan, yeni jenerasyonları merkeze alıp onları söz sahibi yaparak çıkabilirler.