Markaların uzun ömürlü olmasının sırrı, yalnızca zamana dayanmak değil; değişimi doğru okumak ve ona cesaretle yanıt verebilmekte saklı. Tüketici beklentileri ve toplumsal değerler her dönem evrilirken, kalıcı markalar bu değişimleri önceden sezebiliyor, krizleri fırsata çevirebiliyor ve tüketiciyle duygusal bir bağ kurmayı asla ihmal etmiyor. Peki, yıllara meydan okuyan markalar değişen beklentilere ve toplumsal dönüşümlere nasıl yanıt veriyor? Sadakat ve duygusal bağın ötesinde, yenilikçi stratejilerle tüketiciyle kurulan iletişim nasıl şekilleniyor? Türkiye’deki benzersiz deneyimleri global perspektifle nasıl harmanladıklarını, bu uzun yolculukta hangi stratejilerle ayakta kaldıklarını; Anadolu Sigorta Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilirlik Koordinatörü Berna Semiz Ergüntan, Otokoç Otomotiv Pazarlama Lideri Esra Başer, Çilek CEO’su Muzaffer Çilek, Getir CMO’su ve Pazaryeri Genel Müdürü Yasemin Şişik Çelikboy, Hopi Pazarlama Direktörü Selvi Talipoğlu, Logo Grup CMO’su Begüm Arş Türk, Teknosa CEO’su Sİtare Sezgin’den dinledik.
Anadolu Sigorta Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilirlik Koordinatörü Berna Semiz Ergüntan: "100 yıllık mirasımızı geleceğe yön veren bir güç olarak konumlandırıyoruz"
Zamansız markalar, yalnızca ürün ya da hizmet sunmaz; değer vadeder. Bu tür markaların arkasında güçlü bir amaç, tutarlı bir duruş ve değişime ayak uydurabilen bir kültür bulunur. Geçmişin deneyimini geleceğin iddiasıyla birleştiren markalar, zamanın ötesinde bir anlam kazanır. Müşterilerinin beklentilerini öngörebilen ve yeniliği sorumlulukla buluşturan şirketler, nesiller boyu tercih edilir olmayı başarır. Biz de 100 yıllık tarihimiz boyunca sigortacılığı sadece bir iş değil, topluma verilmiş bir söz olarak kabul ettik. Sigortalılarımızla güvene dayalı ilişkiler kurduk; müşterilerimizi, çalışanlarımızı ve paydaşlarımızı dinleyerek birlikte değer üretmek için çalıştık. Tüm bunların yanı sıra köklü mirasımızdan güç alırken yeniliği kucaklayan, sürdürülebilir değer üreten ve toplumsal faydayı odağına alan vizyonumuz sayesinde geleceğe uzanıyoruz.
Anadolu Sigorta olarak, 100 yıllık birikimimizi korumakla kalmıyor, aynı zamanda bu mirası geleceğe yön veren bir güç olarak konumlandırıyoruz. Değişen müşteri beklentilerini, teknolojik dönüşümü ve toplumsal ihtiyaçları dikkatle takip ederek ürün ve hizmetlerimizi sürekli geliştiriyoruz. Dijitalleşme, yapay zekâ, sürdürülebilirlik ve veri odaklı çözümler, stratejik önceliklerimiz arasında yer alıyor. Sigortacılığı sadece bir güvence değil, yaşamı kolaylaştıran, insanlara dokunan bir deneyim olarak yeniden tanımlıyor; gelecek nesiller için daha dayanıklı, kapsayıcı ve yenilikçi bir sigortacılık anlayışını inşa ediyoruz.
Sürdürülebilirlik odağında yürüttüğümüz Ormanın Gözleri, Anadolu Sigorta Kütüphaneleri, Kurtaran Araç gibi projelerimizle, yalnızca sigorta sektöründe değil, sosyal yaşamda da pozitif etki yaratıyoruz. Kadın liderliği, eşitlik ve çeşitlilik gibi alanlara somut yatırım yaparak geleceğin iş dünyasına yön veriyoruz. Sağlıklı yaşamı ve çevre bilincini desteklemek için yer aldığımız spor organizasyonlarımız, gençlerle bir araya geldiğimiz üniversite işbirliklerimiz, kültür-sanat alanındaki adımlarımız, kısaca toplumsal değer yaratmak için ortaya koyduğumuz her proje sayesinde Anadolu Sigorta, ikinci yüzyıla güven veren teknoloji, ilham veren liderlik ve değer üreten bir gelecek anlayışıyla giriyor. Değişen beklentilere adapte olurken değişmeyen ilkeleriyle sektörde sadece takip eden değil, yön veren olmaya devam ediyor.
Otokoç Otomotiv Pazarlama Lideri Esra Başer: "Teknoloji ve veri odağımızla yarım asırdır, yarına hazırız"
Aradan geçen yıllara ve değişen trendlere rağmen bir markanın, hep tercih edilir kalmasını sağlayan temel unsurlar, köklü değerler üzerine inşa edilmiş ve kendini sürekli yenileyebilen bir yapıdan yükselir. Ülkemizin ilk kurumsal araç kiralama markası olarak 1974'te yola çıkan Avis Türkiye’yi zamansız kılan faktörlerden biri, paydaşlarımızı "yol arkadaşı" olarak görme anlayışımız. Bu felsefe, 50 yıllık yolculuğumuzda attığımız her adımda güveni ve deneyimi merkeze alarak birlikte kurduğumuz bağı sürekli büyütmemizi sağladı. Müşteri memnuniyeti skorlarında uzun yıllardır süren küresel liderliğimiz de bu yaklaşımın bir sonucu. Bu, başarının yanı sıra müşterilerimizle kurduğumuz derin bağın ve beklentilerini aşma taahhüdümüzün bir yansıması. Uluslararası ölçekte genişleyen hizmet ağımız, yaklaşık 120 bin araçlık filomuz ve profesyonel ekibimizle sadece büyümekle kalmadık; aynı zamanda müşterilerimizin hayatına dokunan, deneyimlerine değer katan bir şirket olduk. Bugün Otokoç Otomotiv olarak 9 ülkede faaliyet gösteriyor, Koç Topluluğu’nun köklü değerleriyle ilerliyoruz.
Mobilite tanımının sürekli yeniden şekillendiği, dijitalleşmenin iş modelleri üzerinde belirleyici etki yarattığı günümüzde, bu dönüşüme proaktif ve stratejik bir perspektifle yaklaşıyoruz. Kendimizi bir araç kiralama şirketinin ötesinde, "mobilite sağlayıcısı" olarak konumlandırıyoruz. Bu vizyonla geleneksel araç kiralama hizmetlerimizin sınırlarını aşarak müşterilerimize entegre ve esnek mobilite çözümleri sunmayı hedefliyoruz. Yunanistan gibi yurt dışı yatırımlarımız, büyüme stratejimizin ve uluslararası yetkinliğimizin önemli bir parçası. Hizmet modelimizde öncelik verdiğimiz temel dönüşüm alanları oldukça çeşitli ve kapsamlı. Dijital çözümlerle müşteriye kolay, hızlı ve temassız deneyimler sunuyoruz. Müşterilerimize, kısa dönem araç kiralamadan uzun dönem araç kiralamaya farklı uygulamalar sağlıyoruz. Anlık ihtiyaçlara uyumlanan esnek araç kiralama seçenekleriyle mobiliteyi daha erişilebilir ve cazip hale getiriyoruz. Yatırımlarımızda çevre dostu çözümleri önceliklendirerek elektrikli araç filomuzu genişletiyor ve sürdürülebilir mobilite ekosistemine katkı sağlıyoruz. Şarj altyapısı yatırımlarımızla da elektrikli dönüşümü aktif olarak destekliyoruz. Müşteri deneyimini baştan sona tasarlıyor ve hatırlanacak deneyimler sunuyoruz. "Drive Your Story" mottosu, her bir bireyin ve kurumun kendi hikâyesini yazma gücünü simgeliyor. Güçlü ekip ruhumuz, insana verdiğimiz önem, teknoloji ve veri odağımızla Yarım Asırdır, Yarına Hazırız.
Çilek CEO’su Muzaffer Çilek: "30 yıldır çocukların dünyasına özel yaşam alanları tasarlıyoruz"
Bir markanın zamana meydan okuması, yalnızca uzun ömürlü olmasıyla değil; köklü değerlerini korurken değişen dünyaya uyum sağlayabilmesiyle mümkündür. Zamansız markalar; güvenilirlik, tutarlılık, kalite ve duygusal bağ kurma yetenekleriyle öne çıkar. Tüketicinin değişen ihtiyaçlarını anlayarak yenilik üreten, ama bunu kendi kimliğinden ödün vermeden yapan markalar her zaman tercih edilir olmayı başarır. Özünü koruyan ama çağın ruhunu yakalayabilen markalar, yalnızca bir ürün değil, bir değer sistemi sunar. Gerçek zamansızlık; sürdürülebilirlik, inovasyon, kullanıcı deneyimi ve marka sadakati gibi unsurların dengeli birlikteliğiyle mümkündür.
Çilek olarak, 1996 yılından bu yana çocukların gelişim dönemlerine uygun, güvenli, fonksiyonel ve hayal kurmaya teşvik eden yaşam alanları tasarlıyoruz. 30 yıllık yolculuğumuz boyunca sadece mobilya üretmedik; çocukların dünyasına saygı duyan, onların ihtiyaçlarını önceliklendiren ve bu değerleri tasarımla bütünleştiren bir marka kültürü oluşturduk. Bugün 700 çalışanımızla, 50 bin m²’lik son teknolojiyle donatılmış üretim tesisimizde, üç vardiya 24 saat çalışıyor; yılda 500 bin modül üretim kapasitemizle sektöre yön veriyoruz. Yenilik ve sürdürülebilirlik, markamızı geleceğe taşıyan iki temel dinamik. Ciromuzun yüzde 3’ünü Ar-Ge’ye ayırıyor, 2,2 milyon USD’lik yatırımla kurduğumuz Ar-Ge Merkezimizde, yüksek katma değerli ürünler geliştiriyoruz. Yapay zekâdan kompleks yazılım entegrasyonlarına kadar birçok alanda çalışan ekibimiz, sektördeki en güncel teknolojileri yakından takip ediyor. Üretimde kullandığımız malzemelerin tamamını AB standartlarında, insan sağlığını gözeterek seçiyoruz. Elektrik ihtiyacımızın yüzde 100’ünü yenilenebilir kaynaklardan karşılıyor, yılda 6.600 ton karbon salımını önlüyoruz. Çilek olarak geçmişimizin mirasını bugünün ihtiyaçları ve gelecek vizyonuyla yeniden şekillendiriyor; çocukların dünyasına değer katan tasarımlarımızla geleceğe sağlam adımlarla yürüyoruz.
Getir CMO’su ve Pazaryeri Genel Müdürü Yasemin Şişik Çelikboy: "Getir Bi Mutluluk bizim için sadece bir slogan değil, bir marka vaadi"
Yıllar içinde tercih edilmeye devam eden bir marka, değişime karşı gösterdiği çeviklikle ve en çok da duygusal bağ kurabilme becerisiyle var oluyor. Getir’in yolculuğu da bu anlayış üzerine kuruldu. Kurulduğumuz ilk günden bu yana kullanıcılarımızın gündelik hayatlarına kolaylık ve hız kazandırırken, onlara her siparişte küçük ama gerçek bir mutluluk anı yaşatmayı hedefledik. “Getir Bi Mutluluk” sloganı, bizim için bir iletişim tercihinden öte bir marka vaadiydi. Bugün de “Getir Geldi” dedirttiğimiz her an, kullanıcıların yüzünde beliren tanıdık tebessümle karşılık buluyor. Getir, teknolojik altyapısıyla büyüyen, yenilikçi hizmetleriyle gelişen bir şirket. Ama asıl başarımızı, bu teknolojiyi insanların hayatına değer katan çözümler haline getirebilmemiz sağladı. Sipariş kümelendirmeden rota planlamasına, stok yönetiminden kampanya optimizasyonuna kadar her adımı yapay zekâ destekli sistemlerle yönetiyoruz. Dakikaların önemli olduğu bir dünyada, zamanında ulaşan her teslimatın arkasında bu sistematik ve veriye dayalı yapı bulunuyor.
Bu yıl kutladığımız 10’uncu yılımızda geldiğimiz noktada, Getir artık günlük ihtiyaçları karşılayan bir platformdan çok daha fazlasını ifade ediyor. Market alışverişi, yemek siparişi, araç kiralama ve bireysel finans gibi farklı alanlarda sunduğumuz hizmetlerle kullanıcılarımızın yaşamının doğal bir parçası haline geldik. Bu bütünsel yaklaşım, bizi teknolojiyle duyguyu aynı potada buluşturan bir yapıya dönüştürdü. Önümüzdeki dönemde, kullanıcı deneyimini daha da kişiselleştiren çözümler, sürdürülebilir lojistik modeller ve farklı yaşam tarzlarına uygun hizmetler geliştirerek büyümeye devam edeceğiz. Her gelişmeyi, her yeni özelliği aynı soruyla karşılıyoruz: Bu hizmet, kullanıcıya gerçekten iyi gelecek mi? Getir’in geçmişinde bu sorunun cevabı hep ‘evet’ oldu. Geleceğinde de öyle olacak. Çünkü biz teknoloji geliştirirken, insanların gündelik hayatlarına sevinç ve kolaylık katmayı hep öncelik olarak görüyoruz.
Hopi Pazarlama Direktörü Selvi Talipoğlu: "Teknoloji ve güvenle geleceğin alışveriş dünyasını yaratıyoruz"
Bir markanın tüketicisini her açıdan anlayabilmesi, zamansız ve sürdürülebilir olabilmesinin de en kritik unsuru. Kullanıcısını tanımak, dinlemek, onun dilinden konuşmak ve değişen ihtiyaçlarına göre kendini sürekli yenileyebilmek, bir markanın yıllara meydan okuyan gücünü net biçimde gösteriyor. Hopi, markaları kullanıcılarıyla buluşturan; her iki tarafa da avantaj sunan çok güçlü bir ekosistem. Attığımız her adımda, hayata geçirdiğimiz her kampanyada temel odağımız kullanıcıyı anlamak, tüketim eğilimlerini analiz etmek ve bu içgörüleri aksiyona dönüştürmek. Kullanıcılarımızın alışveriş davranışları, hareketleri ve lokasyonları, onları daha iyi tanımamızı sağlıyor. Bu sayede 19 milyon Hopilinin her biri için kişiselleştirilmiş yol haritaları oluşturabiliyoruz. Bugün Hopi’de 3 bini aşkın mikro segment için ayrı iletişim dili ve kampanya stratejileri geliştiriyoruz. Böylece her kullanıcımıza, ilgilendiği markalardan kendisine özel teklifleri sunabiliyor; ihtiyaçlarını karşılarken satın alma gücünü artırıyoruz. Her Hopili, 19 milyonluk büyük bir topluluğun avantajlarıyla alışveriş yapmanın gücünü yaşıyor. Bu güç, partner markalarımız için de markalarından alışveriş yapma potansiyeli yüksek müşteri anlamına geliyor. Hopi olarak hem müşterilerimiz hem de markalar için veri ve pazarlama gücüyle hem bugünün hem de yarının en çok tercih edilen uygulamalarından biri olmayı sürdürüyoruz.
Geleceğe hazırlanmanın en sağlam yolu bugünü doğru analiz etmekten geçiyor. Biz de kullanıcılarımızdan gelen içgörüleri ve iş ortaklarımızın dinamiklerini yakından izliyoruz. Örneğin bir kampanyamız, çocuklu bir anneye de 20 yaşındaki bir üniversite öğrencisine de hitap ediyorsa, her ikisine farklı dilde içerikler oluşturuyoruz. Çünkü artık farkı, standart mesajlar değil; mikro hedeflemeler yaratıyor. Bu 10 yıllık dönüşüm hikâyesi, Hopi’nin tüketicinin alışveriş deneyimine, markaların müşteriyle iletişim kurma biçimine ve genel alışveriş kültürüne kattığı değeri de ortaya koyuyor. Gelecekteki hedefimiz; mevcut güçlü ekosistemimizi daha da derinleştirirken, yeni dikey alanlarda da büyümek. Bunu da sektörün ilk ve tek müşteri teknolojileri şirketi olma vizyonumuzla başarıyoruz. Bu yolculukta en büyük gücümüz ise 19 milyon üyemizin alışveriş alışkanlıklarına, demografik yapısına ve ilgi alanlarına dayanan zengin veri havuzumuz. Hopi olarak, veriyi odağımıza alıyor; kullanıcılarımızın yalnızca bugünkü değil, gelecekteki ihtiyaçlarını öngörerek çözümler sunuyoruz. Kısacası Hopi, geçmiş 10 yıldan gelen güveni, alışkanlığı ve teknolojik altyapıyı; geleceğin hiper kişiselleştirilmiş, veriye dayalı ve kullanıcıyı güçlendiren dijital alışveriş dünyasıyla buluşturuyor.
Logo Grup CMO Begüm Arş Türk: "40 yılı aşkın kurumsal değerlerimizle dijital bir türkiye için değer üretiyoruz"
Türkiye’nin en büyük yerli iş yazılımı şirketi Logo Yazılım’ın kuruluş yılı olan 1984, bir şirketin temellerinin atılmasının ötesinde, ülkemizin dijital geleceğini şekillendirecek bir yolculuğun başlangıcını ifade ediyor. Logo Yazılım’ın Türkiye’de teknoloji üretilebileceğini kanıtlandığı bu yolculuk, yazılımın ülkemizde bir sektör haline gelmesine de öncülük etti. Logo Yazılım’ın ilham verici yolculuğunu genç nesillere aktarmak amacıyla “Hayalden Gerçeğe: Logo Yazılım’ın 40 Yılı” sergimizi ziyaretçilerle buluşturduk. Logo Yazılım’ın kurum kültürünün köklerine uzanan sergimizde ziyaretçiler; teknoloji, azim, insan odaklılık ve etik değerler ekseninde şekillenen bir yazılım firmasının gelişimine tanıklık etti.
Teknoloji alanında köklü bir geçmişe sahip olmak; güven inşa etmekle, insanı odağa almakla ve değişimi doğru okuyup hızlı bir şekilde adapte olmakla mümkün. Çalışanlarımız, iş ortaklarımız, müşterilerimiz ve tüm paydaşlarımızla kurduğumuz güçlü ve sürdürülebilir ilişkiler, oluşturduğumuz güven zemininin en önemli unsurlarından. Bu zeminin oluşmasında paydaşlarımızın yalnızca ürün ve hizmetlerimize değil, aynı zamanda kurumsal değerlere, toplumsal faydamıza ve gelecek vizyonumuza duyduğu güven vazgeçilmez bir rol oynuyor. Logo Yazılım olarak bugün 1.000’i aşkın iş ortağımızla 60’ın üzerinde ülkede müşterilerimizin büyüme yolculuğuna eşlik ediyoruz. Böylesine büyük bir yapının bu kadar uzun süre başarılı ve sürdürülebilir olması için gereken bir diğer unsur da müşteri deneyimi. Farklı alanlardan müşterilerimizin ihtiyaçlarına göre çözümler sunmak ana stratejimizi oluşturuyor. Müşteri ihtiyaçlarına en uygun ve hızlı şekilde cevap verebilmemizin altındaki en büyük gücümüz ise Ar-Ge kapasitemiz. Türkiye’nin en fazla Ar-Ge yatırımı yapan yazılım şirketi konumundayız. Bulut altyapısı ve uygulamaları, ERP ve kurumsal iş yazılımlarını tek seferlik yatırım yapılacak bir programdan sürekli hizmet gerektiren bir ihtiyaç haline getiriyor. Biz de bu değişime paralel olarak servisleşme stratejimiz kapsamında bulut portföyümüzü genişletiyoruz. Türkiye son dönemde ekonominin dijitalleşmesi açısından önemli bir yol katetmekle birlikte, KOBİ segmentinde önemli bir potansiyel olduğu da görülüyor. 40 yılı aşkın süredir kurumsal değerlerimizle, Ar-Ge gücümüzle, ihtiyaca uygun çözümlerimizle binlerce emeğin ve hayalin ortağı olduk; iş yapış biçimlerini dönüştürdük. Köklü geçmişimizden aldığımız güç ve ilhamı gelecek vizyonumuzla birleştirerek dijital bir Türkiye için değer üretmeye devam edeceğiz.
Teknosa CEO’su Sitare Sezgin: "25 yıl önce ‘Herkes İçin Teknoloji’ dedik; hâlâ aynı inançla ilerliyoruz"
Bir markanın tüketicinin gönlünde yer edinmesi için her şeyden önce cesur olması gerekiyor. Kendi kimliğini yitirmeden, değişimin ritmini belirleyebilen markalar zamansız olmayı başarabiliyor. Müşterisini anlamaya çalışan, onunla bağ kurmayı bilen markaların değeri zamanla daha da artıyor. Bugün hangi ürünü sattığınızdan çok, o ürünle insanlara ne kattığınız önemli. Hangi sektör olursa olsun güven arayışı hep ilk sırada. Trendler değişebiliyor, kanallar dönüşebiliyor ama güven, samimiyet, uzmanlık her dönemde aynı etkiyi yaratıyor. İnsanlar artık sadece bir markayla değil, onun temsil ettiği değerlerle ilişki kuruyor. Bu yüzden sürdürülebilirlikten müşteri deneyimine, dijitalleşmeden sosyal duyarlılığa her alanda kararlı ve tutarlı bir duruş sergilemek çok önemli. Markalar için zamansızlık geniş kitlelere ulaşmakla değil, yıllar boyunca anlamlı kalabilmekle ilgili. Bunun yolu da tüketiciyle her dönemde ‘Benim markam’ dedirten derin bir bağ kurabilmekten geçiyor.
Biz, Sabancı Topluluğu’nun vizyoner bakış açısıyla kurulan bir şirketiz. 25 yıl önce ‘Herkes için Teknoloji’ diyerek yola çıktık ve o günden bu yana teknolojiyi daha erişilebilir ve yaygın hale getirmek için çalışıyoruz. Türkiye’yi teknoloji marketi konseptiyle tanıştıran ilk markayız. Bu açıdan organize perakendenin gelişimine de öncülük eden bir yanımız var. Teknosa olarak sunduğumuz deneyimi benzersiz kılmak için müşteri yolculuğunun farklı temas noktalarına dokunan birçok aksiyonu hayata geçiriyoruz. Çoklu kanal stratejimiz doğrultusunda, online kanal ve mağazalar arasındaki geçişleri daha güçlü ve akışkan kılmaya çalışıyoruz. Sadece bugünü yönetmiyoruz, aynı zamanda geleceği tasarlamak için çalışıyoruz. Veriyle, yapay zekayla, çoklu kanal stratejilerimizle müşteri ihtiyaçlarını öngörmeye ve bu ihtiyaçlara çözüm üretmeye odaklanıyoruz. Günümüzde pusulası müşteriyi göstermeyen hiçbir şirketin başarılı olamayacağını biliyoruz. Bu yaklaşımla teknolojiyi insanların hayatına anlamlı ve faydalı bir şekilde entegre eden deneyim anlayışını odağımıza alıyoruz. Teknosa’nın 25 yıllık mirası bize yalnızca ilham vermekle kalmıyor, geleceği inşa etme kararlılığımızı da pekiştiriyor.