Yapı Kredi Kurumsal İletişim Yönetimi & Marka Yönetini Direktörü Özge Bakırçalı: "Bi’anda art, klasik bir beyaz yakalı hobisi olmaktan öte bir öz keşif hikâyesi benim için"

Yaptığımız işlerde çoğu zaman stres ve en iyi olma baskısı bizlerle beraberdir. Rutin işlere bağlı kalmadan, keyifli bir aktivite yapmak için kendimize ayırdığımız vakitler de hayat standardımızı artırmanın etkili yollarından biri. Biz de bu değerli anları dinlemek adına, sektörün değerli ismi Yapı Kredi Kurumsal İletişim Yönetimi & Marka Yönetini Direktörü Özge Bakırçalı'ya "Mesai Dışı"nda yapmaktan keyif aldığı aktiviteyi sorduk.

"Bi’anda art, klasik bir beyaz yakalı hobisi olmaktan öte bir öz keşif hikâyesi benim için."

Çocukluğumdan itibaren ellerimi kullanarak ortaya yeni bir şeyler ortaya koymayı, var olanları yenilemeyi ve değiştirmeyi hep sevdim. O gün bugündür, yaratım süreci bana ait her şey benim bu dünyaya bıraktığım izler gibi ve ben bu duyguyu çok seviyorum. 

Üniversitede, İstatistik gibi oldukça analitik bir bölüm okurken bir yandan da Plastik Sanatlar dersi alıyor, sadece o derse girebilmek için kampüsler arası uzun yollar katediyordum. Ortalamayı tutturmak için bir fırsat olarak gördüğüm bu ders, adeta kendimi hep bir şeyler çözmek zorunda hissettiğim matematik gerçeğimden kopuş gibiydi. Güzel Sanatlar okuyan öğrenciler gibi resim dosyasıyla, kağıtlarla, kalemlerle gezmeye bayılıyordum. Bizim bölümde bunu yapan tek kişiydim sanırım, çok havalıydı. :)

Özellikle üniversiteden sonra, yurtdışında gezdiğim şehirlerde mutlaka ünlü ressamların eserlerinin bulunduğu müzeleri gezer, onlara ait kitaplar ve hikâyelerle eve dönerdim. Rembrandt ve Salvador Dali en etkilendiğim ressamların başında geliyor. Van Gogh, Picasso, Gustav Klimt, Edvard Munch ve İtalyan üstadlar Da Vinci, Caravaggio gibi orijinal eserlerini görme şansı yakaladığım birçok isim sayabilirim. Tabii ki Türk ressamları da yakından takip ediyordum. Özellikle; ekspresyonizm, sürrealizm, modernizm ve geometrik soyutlama dikkatimi çeken akımlardı. Bu ressamların hayat hikâyelerini okumak, izlemek, ruhlarını ve zihinlerini resmederken yaşadıklarını düşünmek müthiş keyif verir ve hep onlardan biri olduğumu hayal ederdim.

Resimle ilgili uzun süreli teknik bir eğitim alma fırsatım olmadı ama zaman zaman sanat tarihi gibi online dersler alarak kendimi beslemeye çalıştım. Bir gün televizyon karşısında zaman geçirirken masada duran kağıt ve kalemi elime aldım ve bir şeyler çizmeye başladım. İşte bu başlangıç benim için gerçekten ‘bir an’da oldu. Önce karakalem ile başladım, bir süre bununla ilgili teknik kitaplar karıştırıp kendimi geliştirmeye çalıştım. Yaptıklarımı beğenip isteyen arkadaşlarım oluyordu. Bir de tabii canım oğlum :) Sevdiği süper kahramanları çizmemi istedi sürekli. Sadece kağıt olmak zorunda mı dedim ve evimin bir duvarına büyükçe bir karakalem çalışması yaptım, sonra tabakları denedim.

Anlayacağınız boş ve temiz gördüğüm her alan yaratmak için müsaitti. Sonra boyalara geçtim, suluboyayı denedim, atölyelere katıldım. Akrilik boyaları ve kalemleri birlikte kullanmayı denedim. Öyle bir dünya ki bu, hayal gücünüzle birlikte sınırsız bir alana doğru adım atmış gibisiniz. İçine girdiğinizde o boyaları, fırçaları kullanmanın sonsuz biçimi olduğunu keşfediyorsunuz. Her bir fırçanın her bir boyaya verdiği tepki ve bu tepkilerin kağıtlar ya da çeşitli malzemeler üzerinde bıraktığı izler sürekli farklı. Sonsuz kombinasyon hakkınız var. Örneğin bir süre ebru boyasını kağıt üzerinde ve su yerine ebru kitresiyle birlikte kullandığım bir teknik buldum. Resim sanatı öyle bir şey ki sürekli yeni keşifler içindesiniz. Sınırınız ancak kendiniz olabilirsiniz, ortaya koyulan her bir eser ‘tek’. Bir dokunuşunuzun diğeriyle aynı olması mümkün değil.

Bir süre sonra, arkadaşlarımın teşviki ve beğenileriyle zihnimin resmettiğini paylaşmak istedim ve hayal dünyama bir isim koydum. İşte bu şekilde ‘Bi’anda art’ ismen doğmuş oldu.

Yakın bir geçmişte karma sergilere katılma fırsatım oldu, bu müthiş bir heyecandı. Yarattığınız bir şeyin başkaları tarafından keşfedilmeye başlanması ve hatta başka evlerin duvarlarında farklı hayatlara eşlik ettiğini bilmek harika bir duygu. Şimdi tekniğimi geliştirmek ve kendime katkı sağlamak için uzun dönemli bir kursa da başlamak üzereyim.İçinde yaratma duygusunu taşıyan herkesin mutlaka yapabileceği bir şeyler olduğuna inanıyorum. Resim yaparak kalıplara sığmaya çalışmadan, zihninizin ve ruhunuzun götürdüğü her yere farklı malzemelerle gidebilirsiniz. Bu bir gün kağıt parçası olur, bir gün yaprak parçası.

Kendini resimle ifade etmek isteyenlere tavsiyem, hangi tekniklere ilgi duyuyorlarsa başlangıç için izleyebilecekleri yayınları online platformlardan takip etmeleri. Yeter ki isteyin...

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir