Yad Ellerde İlk Hafta: Batuhan Apaydın

Pazarlamasyon Dergi’nin ilk sayısında yer alan "Yad Ellerde İlk Hafta" bölümünde, bambaşka ülkelerde yeni bir hayat kurma çabasına girişmiş sektörden isimlerin, ilk bir haftalık sürece dair neler yaşadıklarını ve hissettiklerini öğrendik. Hayatın hep bir “trade-off” içerdiğinden bahseden Batuhan Apaydın'ın Amerika’da yaşadığı ilk haftayı dilerseniz birlikte keşfedelim.

2020’li yıllar itibarıyla yurt dışında okumak, çalışmak ve yaşamak Türkiye’de yaşayan özellikle birçok genç insanın hayali haline geldi. Davulun sesinin uzaktan hoş gelmesi her durum için geçerli, yurt dışına taşınanları gıpta ederek izleyenler için de. Bugünün sosyal medya iletişimi yalnızca ‘o an’ların ve en mutlu olduğumuz zamanların fotoğrafını kaydettiği için zannediliyor ki ‘yurt dışı’ sanki uzay ve zamanın büküldüğü, mutluluğun başka türlüsünün yaşandığı, hiçbir umutsuzluğun ya da kötü talihin bulunmadığı bir yer. 

Hayat, kalırsanız Türkiye’de bir macera, giderseniz yurt dışında bir macera. Hangi oyunu, hangi kurallarla oynamak istiyorsunuz ve bu değişim için neleri feda etmeye, neleri gözden çıkarmaya hazırsınız… Bütün mesele bu soruların cevabını verebilmekte gizli. Hayat, hep bir ‘trade-off’ içeriyor. Seçimlerimiz, vazgeçtiklerimiz ve sonuçları. Seçiyoruz, vazgeçiyoruz ve sonuçlarını yaşıyoruz. 

Ben 2018 yılında Türkiye’nin en iyi internet şirketlerinden birinde çalışırken maaşımı, hissemi, arabamı düşünmeden geride bırakarak ve bir işim ya da bana iş bulacak birisi olmadan, yalnızca kendime güvenerek ABD’ye taşındım. Ama daha da önemlisi, konforumu yani çalışma arkadaşlarımı, network’ümü, düzenimi ve alışkanlıklarımı geride bırakarak bu seçimi yaptım. Maceranın böylesini seçtim, yılların konforundan vazgeçtim, sonuçlarını yaşadım ve yaşıyorum.

Benim San Francisco’daki ilk 1 haftam ile 1 yılım arasında çok fark yok. Her sokak yeni, her sohbet ilk kez yaşanıyor, her tadılan farklı, yapılan her iş ya da proje beraberinde bir ‘acaba’ getiriyor. Yeni doğmuş bir bebek gibi attığım hiçbir adım tanıdık değil, izin verirsem her şey korkutucu.

Ama sonra bir vakit geliyor, gözlerinin dolu dolu olduğu ve yalnız başına oturduğun o anlar, herkesin seni unuttuğunu sandığın, hiçbir şeyi beceremediğini düşündüğün o karanlık anlar yerini yalnızca memleket ve aile/arkadaş özlemine bırakıyor. Yeni bir ‘sen’ buluyorsun, yeni arkadaşlar, yeni sokaklar, yeni yemekler, yeni başarılar bir bir seni buluyor. 

Sonunda şunu kabul ediyorsun: Sen artık iki farklı dünyaya aitsin, bunu hiçbir şey değiştiremez ve bu hayatta bundan daha büyük çok az zenginlik var. Seçimlerimiz, vazgeçtiklerimiz ve sonuçları.  

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir