Sitare Sezgin: "Kariyer yolculuğu hem çok bireysel hem de çok etkileşimli bir yolculuk"

Sektörün değerli isimlerine bugünkü başarılarının kilometre taşlarını sorduğumuz serimizin yeni konuğu Teknosa Genel Müdürü Sitare Sezgin...

“İş hayatında mutlu ve başarılı olmanın yolu; sevdiğin ve seni heyecanlandıran işi yapmaktan geçiyor.” diyen Teknosa Genel Müdürü Sitare Sezgin, kariyer yolculuğunu ve tecrübelerini tüm samimiyetiyle paylaştı.

İlk iş tecrübem...
İş hayatıma yönetim danışmanlığı yaparak başladım. Bu mesleği seçmem de aslında tesadüf eseri oldu. İngiltere’ye yüksek lisansım için giderken ki niyetim, uzun dönemli yurtdışı stajı yaptığım Procter & Gamble şirketinde pazarlama alanında kariyerime devam etmekti. Danışmanlık yapmayı düşünmemiştim ama hocalarımın yönlendirmesi ve mezuniyetime yakın bir sınıf arkadaşımın kendi CV’sini yollarken benimkini de Bain & Company İstanbul ofisine yollaması ile yönetim danışmanlığı kariyerime başlamış oldum. Sonrasında The Boston Consulting Group’ta Kıdemli Danışman olarak iş hayatıma devam ettim. O dönemde ağırlıklı olarak finans ve perakende sektöründeki önemli oyuncuların inovasyon ve büyüme projelerinde danışmanlık yaptım. 

Yönetim danışmanlığı benim kariyerimde bugün geldiğim yerde gerçekten son derece etkili oldu. Danışmanlığı bir nevi öğrenciliğin devamı olarak görüyorum, sürekli yeni sektörler, şirketler ve fonksiyonlar ile ilgili projeler yapıyorsunuz. Sürekli yeni şeyler öğreniyorsunuz, aynı zamanda sorgulayıcı ve analitik bakış açısı ve büyük resmi kolayca görebilme yetkinliklerine kavuşuyorsunuz. Bunların hepsinin iyi bir üst yöneticide olması gereken özellik ve yetkinliklerden olduğunu düşünüyorum. Ardından 2004 yılında Sabancı Topluluğu’na katıldım. Buraya geçişimin de yine tesadüfi bir hikâyesi var. Bu kez de babamın yakın bir tanıdığının o zamanki Sabancı Holding CEO’suna benden bahsedip, telefonumu vermesi ve benimle iletişime geçilmesi ile başlayan ve hâlâ   devam eden Sabancı yolculuğumu büyük bir şevkle sürdürüyorum.


Eğitim hayatımın kariyerime etkileri...
Eğitim konusunda şanslı bir insan olduğuma inanıyorum. Ama elde ettiğim fırsatları da iyi değerlendirdim. Çok çalıştım ve hep hayallerimin peşinden koştum. İzmir Amerikan Koleji’ni dereceyle tamamladıktan sonra Bilkent Üniversitesi’nde burslu olarak Bilgisayar Mühendisliği’ne dereceyle girdim. İlk yıl hayalimdeki mesleğin bu olmadığına karar verdim. Ben karakter olarak dışa dönük ve sosyal yönleri yüksek biriyim ve insanlarla bir arada olmayı çok seviyorum. Analitik bir zekâm olmasına rağmen beni daha iyi tanımlayacak ve özdeşleşecek mesleğin bu olmadığına karar verdim. Ailemi, hocalarımı ve çevremi son derece şaşırtan zor bir kararla kaydımı dondurarak tekrar sınava girdim ve bu kez de Bilkent İşletme bölümünü yine burslu kazandım. Çok da severek, isteyerek büyük bir öğrenme arzusuyla okudum. Eğitim hayatım boyunca birçok hocamın benim üzerimde çok emeği ve katkısı oldu. İzmir Amerikan Koleji’nde geçirdiğim 7 sene, benim hayatımın şekillenmesinde gerçekten ailem kadar etkili oldu. Kolej yıllarımdaki hocalarımız bizleri kendine güvenli, haklarını bilen ve savunan, öğrenmeye tutkulu, insanlara, doğaya saygılı, demokratik, çağdaş birer dünya vatandaşı olarak yetiştirdiler. Üniversite yıllarımda da çok değerli profesörlerden eğitimler alma şansını yakaladım. Çağın çok ötesinde teknolojik imkânlarla New York Üniversitesi’nde online dersler bile almıştık. İşletme son sınıftayken Corporate Finance hocamın bana söylemeden adıma yaptığı başvuru sayesinde İngiltere’de UMIST-Manchester Business School karma programında geri ödemesiz tam burs kazanarak Finans ağırlıklı İşletme Yüksek Lisansı yaptım. Aslında liseden sonra ailemden uzak yaşamaya başlamıştım ama yurt dışında okuma tecrübesi gerçekten bana çok şey kattı, vizyonumu ve kendimle ilgili hayallerimi büyüttü. Gerçekten kozmopolit bir ortamda yaşama, okuma fırsatı beni çok daha dayanıklı ve ortamlara daha kolay uyum sağlayabilen gerçek bir dünya vatandaşı yaptı.

Kariyerimdeki kilometre taşları...
Benim kariyerimde çok önemli iki nokta var. Birincisi, hep kadın liderlerin yön verdiği kurumlarda çalıştım. İkinci olarak da hep yenilikçi, geleceği parlak kurum ve girişimlerin yönetiminde rol aldım. Kariyerimin daha başında Sabancı Holding, Boyner ve Akbank gibi güçlü kadın liderlerin olduğu kurumlarda görev aldım ve kadınların işyerinde nasıl dönüştürücü rol oynayabildiklerini ilk elden gördüm. Cinsiyet eşitliğine inanan ve uygulayan şirketlerde ve kadına hak ettiği değeri veren, kadın yöneticilere şans tanıyan, eşitliğe ve çeşitliliğe son derece önem veren Haluk Dinçer ve Cem Boyner gibi liderlerle çalıştım. Evet, şanslıydım ama hedeflerimi gerçekleştirmek ve geldiğim noktaya varmak için de çok emek verdim.

Motivasyon kaynağım...
Ben oldukça şanslı bir kariyer hayatı geçirdim, gerçekten ciddi bir sorunla karşılaşmadım. Dediğim gibi insana, kadına değer veren şirketlerde ve yöneticilerle çalıştım. Ama danışmanlık yıllarımda nadiren de olsa hizmet verdiğimiz bazı müşterilerimiz karşılarında ne yazık ki genç bir kadın görünce sizden mi danışmanlık alacağız şeklinde ön yargılı tutumlar sergilemişti. Tabii ki bu tür sığ ve ön yargılı bakış açısına sahip kişilerin sayıca az olması, yöneticilerimin beni bu tür konularda her zaman desteklemesi ve arkamda durması motivasyonumu asla kaybetmememi sağladı.

Ailemin hayattaki seçimlerime etkileri...
Ailem hayattaki en büyük şansım. Sevgi dolu bir ailede büyüdüm. Annem, bir kadın olarak daima rol modelim. Babam çocukluk dönemlerimizde mesleği gereği çok yoğundu ama hem ablama hem de bana sevgisini, emeğini hiç eksik etmedi. Ailecek bağlarımız çok güçlüdür. Kulağımda her zaman onların şu sözü vardır: ‘Ne yaparsan yap kendi istediğin ve inandığın için yap kızım.’ Ailem hem eğitim hem iş hayatım boyunca hep yanımda oldu. Tüm iniş çıkışlarımda, başarılarımda, başarısızlıklarımda ailemi hep yanımda buldum. Annem babam beni destekledi ama hiçbir zaman beni sıkboğaz etmedi, tercihlerime, aldığım kararlara her zaman saygı duydular. Ama aynı zamanda bana sorumluluk bilinci aşıladılar. Şimdi geriye dönüp baktığımda bunun ne kadar önemli bir şey olduğunu daha da iyi anlayabiliyorum.

Çocukluk kahramanım...
Çocukluk yıllarımda da şu anda da kitap okumayı çok seviyorum. Özellikle ilkokul yıllarımda ‘Gizli 7’ler çetesi’ kitaplarını nefes almadan okurdum. Oradaki çete lideri Pete kahramanımdı. Onun kıvrak zekâsı ve sürekli maceradan maceraya koşar halini çok seviyordum. Biz de kendi 5’li çetemizi kurmuştuk, sürekli bir gizem peşinde koşardık. Gençlik yıllarımda ise hem tarih hem de macera tutkumu en iyi yansıtan Indiana Jones en büyük kahramanımdı diyebilirim.

İlk sunum heyecanım...
İlk sunumumu sonrasında uzun yıllar direkt bağlı çalışacağım sayın Cem Boyner’e yapmıştım. Aslında ben projede danışman olarak çalışıyordum, tabii ki ana sunumu projenin lideri yapsa da bana da kendi yaptığım analizleri anlatma fırsatı verilmişti. Oldukça heyecanlıydım ama Cem Bey her zamanki sıcakkanlılığı ile beni çok rahatlatmıştı.

İlk maaş heyecanım...
İlk maaşımla kendime uzun yıllar çok beğenerek kullandığım bir siyah iş çantası almıştım. Ama bu çok sevdiğim ve benim için çok yüksek manevi değere sahip çantamı ne yazık ki bir mağazanın giyinme odasında çaldırdım. Hâlâ çok üzülürüm.

Bulunduğum noktada...
Öğrencilik yıllarımdan bu yana hayallerimin peşinden koşan, koşabilen bir insan oldum. Şu anda geldiğim noktaya baktığımda da kendimi çok sevdiğim bir şirkette, heyecan duyduğum bir yerde görüyorum. Demek ki bütün çabalarıma değmiş.

Bugünkü işim yerine...
Benim her zaman en büyük tutkum Tarih ve Arkeoloji oldu. Hatta gönüllü kazılara bile katılmışlığım var. Aslında Türkiye’de yaşamayı düşünmesem mutlaka Arkeolog olurdum. Ama sahada çalışmayı tercih ederdim. Biraz aile ve hocalarımın yönlendirmesi ve ne yazık ki ülke gerçekleri nedeniyle bu alanda eğitim almadım. Fakat Türkiye ve dünyada sürekli ören yeri ve müze gezmeye, bu konuda sürekli okumaya ve öğrenmeye şevkle devam ediyorum.

İş hayatımda unutmadığım anlardan...
Tüm eğitim hayatımı İngilizce olarak okudum ve iş terimlerinin Türkçelerini doğal olarak ilk işe başladığım staj programlarında bilmiyordum. Üniversite 3. sınıfta Arthur Andersen’da staj yaparken bir banka denetimine gittiğimiz ilk gün dokümanlarda gördüğüm ‘mevduat’ kelimesinin deposit olduğunu anlamamış ve sormaya da çekindiğim için tüm gün kıvranıp durmuştum.

Motivasyon kaynaklarım...
Birincisi çalıştığım şirketin değerleri ve kültürü; ikincisi beraber çalıştığım ekip arkadaşlarım ve bağlı olduğum yöneticiler; üçüncüsü de tüketiciye ve çalışanına yakın olmak, sahada olmak.

Mesleğin ilk yıllarındaki Sitare Sezgin'e vereceğim tavsiye... 
Kariyer yolculuğu hem çok bireysel hem de çok etkileşimli bir yolculuk. Kişisel özelliklere ve kariyer hedeflerine göre mutlaka değişiklikler gösteriyor ama bir kural hiç değişmiyor: ‘İş hayatında mutlu ve başarılı olmak istiyorsan mutlaka sevdiğin, seni heyecanlandıran işi yap.’ Elbette maddi gelir, toplumdaki statü de önemli. Ancak şu da var ki, gittiğin yol ruhunu daraltıyorsa, seni bir kafese kapatıyorsa, maddi kazancın bunu karşılaması mümkün olmuyor. Ayrıca ve belki de en önemlisi insan kazanmak. Bunun değeri hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Bu noktada yıllar önceki kendime “iletişime, iyi ilişkilere ve yeni insanlar tanımaya her zaman öncelik ver. Daima sevdiğin, seni heyecanlandıran işi yap. Hayallerinden asla vazgeçme ve hayatı ıskalama” derdim.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir