Samsara NöroSanat: Sanatın duygularla dansı

ThinkNeuro CEO'su Yener Girişken: "Türkiye Araştırmacılar Derneği (TÜAD) tarafından düzenlenen Baykuş Ödülleri’nde jüriden en yüksek skorlardan birini alan bu çalışma, sanat ve nöro araştırmaların kesişim noktasında ışık tutuyor."

“İnsan vücudu megahertz (MHz) olarak ölçülebilecek biyolojik frekansa sahiptir.” Washington  Eastern State Üniversitesi’nde Dr. Bruce Tainio, yaptığı araştırmayla gün içinde insan vücudunun frekansının 62-72 MHz olduğunu göstermiştir. Bu titreşim kadın, erkek, ırk ve fiziksel yapıdan bağımsız olarak her insanda aynıdır. Bu konuda Nikola Tesla’nın çalışmaları, sağlıklı ve normal bir insanın frekansı olan 62-72 MHz aralığının negatif duygularla düşebildiğini ortaya koymuştur. Sanat, insanı etkiliyor mu, etkiliyorsa nasıl etkiliyor? İnsanı sanatla karşı karşıya getirdiğimizde duygusal sisteminde ne tür dalgalanmalar oluyor? Bu soruların cevabı sanatın insan üzerindeki etkisinin ortaya konabilmesi bakımından son derece önemliydi. İnsanın duygularını anlama söz konusu olduğunda beyan yöntemiyle araştırmaktansa nöro yöntemleri kullanmak ve doğrudan sanata maruz kalanın beyin dalgalarını ölçmek yolculuğumuza ışık tutacaktı.  Bu yolculukta ölçümün yapılabilmesi için multidisipliner bir bakış açısıyla, Türkiye’nin önde gelen ressam, heykeltıraş, müzisyenleri tarafından oluşturulan dev bir sanat enstalasyonu gerçekleştirildi.

Samsara projesinde sözü geçen enstalasyon, ses, görsel ve dokunmayı içine alan bir uyaran setini temsil etti. Amaç belirli bir zaman aralığında insanlar, bu uyaran setine maruz kaldığında duygusal rezonanslarını beyin dalgalarıyla ölçümlemekti. Enstalasyonun ses verisi için, bir piyanist  farklı frekansları da ele alarak bir eser besteledi. Heykeltraş ise bu müziğin frekanslarını temsilen doğal materyallerle heykeller oluşturdu. Örneğin: 482 MHz görüntüsünü temsilen bir heykel oluşturuldu ve bu heykelin bulunduğu alanda bu hertzde sesler duyulması sağlandı... Daha sonra Türkiye’nin önde gelen sanat fotoğrafçılarından biri, Samsara’da kullanmak üzere Samanyolu’nu tam görüntülü zaman diliminde kaydetmek için üç ay boyunca uzun aralıklı çekim (time lapse) tekniğiyle gçrüntüledi. Bu görüntüler dünyayı temsil etti. Daha sonra BomontiAda’nın sergi alanında yer alan dev soğutma bacası, yüksek çözünürlüklü ses ve görüntü sistemleriyle kara delik görünümünde bir oda olarak tasarlandı. Buradaki amaç hem farklı disiplinleri bir araya getirmek hem de teknoloji ile sanatın birleşiminin insanlarda yarattığı duygusal etkiyi nöro yöntemle ölçümlemekti.

Bu enstalasyona katılan 16 gönüllü deneğin sanat deneyiminin nöro ölçümü gerçekleştirildi. Ziyaretçilerin sergide sanat eserlerine ilgileri ve duygusal reaksiyonları bu deneyim sırasında nöropazarlama şirketi ThinkNeuro tarafından saniye saniye ölçümlenebildi. Sergi sırasında izleyicilere takılan görsel odaklanma (mobil eye tracking cihazı) ve beyin görüntüleme (mobil EEG cihazı) cihazlarıyla, ziyaretçilerin sanat eserlerini deneyimledikleri sırada beğenileri, tepkileri ve ilgileri kayıt altına alındı. Sonrasında her bir katılımcıyla, beyin dalgaları üzerinden yükseliş ve alçalışların nedenlerinin konuşulduğu nöroskor bazlı derinlemesine görüşmeler gerçekleştirildi.

Bu sergi Türkiye’de bu alanda yapılmış ilk bilimsel-sanatsal çalışma olmuş oldu. Böylelikle elde edilen sonuçlar ile sanatın etkileri bilimsel olarak da kanıtlayıp, insan üzerindeki izdüşümlerini kaydedebilmek, anlık değişimleri görmek ve bu değişimleri sanat ekonomisi alanında da anlamlı verilere dönüştürmek mümkün olabildi. Bu sayede duyguların saniye saniye değişimleri kaydedilip, sanatın duygulara nasıl süzüldüğü ilk defa ölçümlendi. 

Katılımcıların, multidisipliner sanat deneyimini yaşarken ne hissettikleri beyin dalgalarıyla; nereye odaklandıkları ise göz takibi cihazıyla senkronize biçimde kaydedildi. Aynı zamanda canlı performans sergileyen sanatçılar eserlerini icra ettikleri sırada beyin dalgaları kaydedildi. 

Daha sonra ölçüme katılan kişilerin beyin dalgalarıyla, göz takibi videoları senkronize edildiğinde ve o videoları kişilerle birlikte izlenip yorumlandığında üç temel bulgunun şekillendiğini görmek mümkün oldu.

1. Sanatı icra ederken de sanatı deneyimlerken de müziğin ritminin (hertz) yükselmesi kadar ritmin düşmesi de etkiyi artırıyor. Bu bulguyu beyin bilimleri açısından değerlendirdiğinizde güçlü bir içgörünün ortaya çıktığını söylemek mümkün: İnsan beyninin temel fonksiyonu ne düşünmek, ne karar vermektir. İnsan beyni tek bir işe odaklanmıştır, o da hayatta kalmak. Hayatta kalmaya programlanmış beyin ise insanları sürekli güvenli alanda tutmaya çalışır. Bu durum ise insanları monotonluğu sürükleyebilir. Dolayısıyla yeni bir sanatsal deneyim, yeni bir marka deneyimi, ya da sanatta değişen (azalan ya da artan) ritm, insanları monotonluktan uzaklaştırmaya namzettir. Bu içgörünün pazarlamaya etkisi ise marka hikayesini anlatırken ya da pazarlama iletişimi sırasında ritmi yönetmenin insanların duygularını yönetmek olduğudur… 

2. Sanat eserlerini deneyimleyen kişiler deneyimin nöro analizini gördüklerinde yaşadıkları heyecanın gözle görülür olmasından çok etkilenmişlerdir. Nöro araştırmaya katılan kişiler, yaşadıkları deneyimin gözlerindeki bir gözlükle kaydedilmesini ve beyin dalgalarıyla senkronize edilmesi sonucunda kendilerini tanıma ve kişisel farkındalık süreçlerine olumlu katkıda bulunduğunu ifade etmişlerdir. Keza, nöro ölçümlerin pazarlama alanındaki yansımasında da tüketicilerin kendilerinin bile farkında olmadığı duyguları ölçümleyerek şirketilerin pazarlama ve pazarlama iletişimi kararlarını optimize etmek mümkün olabilmektedir.

3. Multidisipliner deneyim sanatseverin multisensorial (çoklu duyu) sistemine etki ediyor. Örneğin sanatsever bir heykeli, samanyolunu çağrıştıran dev bir fotoğraf arka planıyla görürken aynı zamanda kainattaki hiçliği betimleyen müzikle deneyimlediğinde birçok duyu organı aynı anda beyne işaret veriyor. Bu durum, hafızayı çok güçlü biçimde etkiliyor. Beyin bilimlerine ait literatürde de birden çok duyunun aynı anda tetiklenmesinin nöroplastisiteye etki ederek beyinde bir dönüşüme yol açtığı ifade ediliyor. Bu durumun pazarlama yansıması da daha önce nöro yöntemlerle ölçümlenmiş ve pazarlama iletişiminde izleyenin farklı duyu organlarını tetikleyen içeriklerin tüketicinin hafızasına kazınması bulgusudur...

Tüm bu bulguların ışığında, duyguların öçümlenmesinin sadece pazarlama araştırmalarında değil aynı zamanda sanat deneyiminde de oldukça önemli olduğunu söylemek mümkün. Ölçümlenen duygularla birlikte sanat eserinin etkisi önceden tespit edilebiliyor. Böylelikle bir serginin ya da enstalasyonun ölçümler ışığında optimize edilmesi mümkün. Aynı zamanda nöro ölçümler, sanatın insan duyguları üzerinde yaptığı iyileştirici etkiyi de sayılara dökebilmesi ve beyni adeta monotonluktan çıkararak hayata motive ettiğini göstermesi bakımından önemli. Çalışma bilimsel ölçümlere dayandığından sanatın olumlu etkisi görece kavramından çıkıp, objektif biçimde ölçülebilir, yorumlanabilir ve geliştirilebilir aşamaya gelmiştir. 

Samsara projesi, geniş medya yansımalarından sonra İBB ile işbirliği yapılarak bir platforma dönüştürüldü. Artık etkinlikler bir kültür politikası olarak toplumsal istekleri konu ederek devam edecek. Bünyesine sanatçıları kayıt edecek. Yakın bir zamanda,bilimsel sonuçların olduğu akademik makele yayımlanacak ve nöro ölçümler yapılarak sanatın nörobilimle buluştuğu bu noktada ar-ge çalışmaları devam edecek.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir