Okula dönüş dönemi, Türkiye'deki aileler için her zamankinden daha karmaşık ve maliyetli bir hal alırken, tüketicilerin dijitaldeki yolculuğu da köklü bir değişimden geçiyor. Artan fiyatlar karşısında daha bilinçli ve seçici davranan tüketiciler, satın alma kararlarını vermeden önce çok kanallı ve detaylı bir dijital araştırma sürecine giriyor. Bu yeni gerçeklik, markaları geleneksel pazarlama stratejilerinin ötesine geçmeye ve tüketici niyetini doğru anlayan teknolojilere yatırım yapmaya zorluyor.
Yapılan araştırmalar, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye'de eğitim harcamalarının bir önceki yıla göre yüzde 90'ın üzerinde bir artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Bu maliyet artışı, alışveriş alışkanlıklarını doğrudan e-ticarete yönlendiriyor. Örneğin, önde gelen e-ticaret platformlarının verilerine göre, kırtasiye kategorisindeki ürünlere olan talep bir önceki yıla kıyasla ortalama yüzde 80 artış gösterdi. Sektör geneline bakıldığında ise e-ticaretteki kırtasiye alışverişlerinin pandemi öncesine göre yüzde 60'lık bir büyüme sergilediği görülüyor.
Bu ekonomik tablo, tüketicileri en iyi değeri bulmak için dijital kanalları etkin bir şekilde kullanmaya itiyor. We Are Social tarafından yapılan araştırmalara göre, tüketicilerin yüzde 60'ından fazlası, bir ürünü satın almadan önce en az üç farklı dijital kanalda (sosyal medya, fiyat karşılaştırma siteleri, kullanıcı yorumları vb.) araştırma yapıyor. Bu durum, markaların sadece online varlık göstermesinin yeterli olmadığını, aynı zamanda her bir temas noktasında tutarlı, kişiselleştirilmiş ve anlamlı bir deneyim sunması gerektiğini gösteriyor.
Pazarlamanın yeni paradigması: Tahmine dayalı ve kişiselleştirilmiş etkileşim
Bu yeni tüketici yolculuğu, pazarlama profesyonelleri için hem zorluklar hem de fırsatlar barındırıyor. Geniş kitlelere yönelik, tek tip mesajların etkinliğini yitirdiği bu dönemde, başarının anahtarı her bir kullanıcının anlık "niyetini" doğru bir şekilde deşifre etmekten geçiyor. Bir kullanıcının sadece hangi ürünlere baktığını değil, bu davranışının arkasındaki gerçek motivasyonu anlamak, pazarlama iletişiminin etkinliğini katbekat artırıyor.
Bu derinlemesine analizi insan gücüyle anlık olarak yapmak imkansızken, yapay zeka ve özellikle Derin Öğrenme (Deep Learning) teknolojileri bu noktada devreye giriyor. Gelişmiş yapay zeka algoritmaları, kullanıcıların dijitaldeki ayak izlerini, davranış kalıplarını ve anlık bağlamı analiz ederek, onların gerçek niyetini yüksek bir isabet oranıyla tahminleyebiliyor. Bu sayede markalar, proaktif bir yaklaşımla doğru mesajı, doğru zamanda ve doğru kanalda sunarak, tüketicilerle daha derin ve anlamlı bir bağ kurabiliyor.
RTB House'dan akıllı çözümler: Derin Öğrenme ile güçlendirilmiş yeniden hedefleme ve IntentGPT
Pazarlama teknolojileri alanında küresel bir lider olan RTB House, markaların bu yeni dijital düzende başarılı olmalarını sağlayacak yenilikçi çözümler sunuyor. Şirketin Derin Öğrenme algoritmalarıyla güçlendirilmiş yeniden hedefleme (retargeting) teknolojisi, standart yeniden hedefleme yöntemlerinin çok ötesine geçiyor. Sadece siteyi terk eden kullanıcılara aynı reklamı tekrar göstermek yerine, her bir kullanıcının satın alma potansiyelini ve niyetini analiz ederek, onlara özel olarak hazırlanmış, dinamik ve kişiselleştirilmiş reklam mesajları sunuyor. Bu yaklaşım, reklam harcamalarının verimliliğini artırırken, dönüşüm oranlarında da gözle görülür bir artış sağlıyor.