Ne saçımı keserim ne de sesimi

Araştırmacı ve Yazar Evrim Kuran: "Ben oyunbozan bir kadınım. Ben itirazı olan bir kadınım. Erkekliği maçoluk sananlara, kadınlığı muhtaçlık sananlara, nezaketi zayıflık sananlara, iyiliği enayilik sananlara, zenginliği banka hesabı sananlara, unutmayı affetmek sananlara, sevmeyi sahip olmak sananlara, cüreti cesaret sananlara, ahlakçılığı erdem sananlara, sabrımızı sonsuz sananlara itirazım var."

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi raporlarına göre mevcut ilerleme hızında, ulusal yasama organlarında cinsiyet eşitliği 2063'ten önce sağlanamayacak. Yani küresel olarak yasa koyucu hala erkek. Bu sebeple ağır adımlarla ilerliyoruz. Ama ümitsiz değilim çünkü bunlar belki ağır ama kesinlikle emin adımlardır. Özellikle genç nesildeki eşitlikçi bilincin yükseldiğini gözlemliyorum. Dünyada da Türkiye’de de kadın hareketinin toplumsal değişimin öncü gücü olduğuna inanıyorum. Bu kadar rahatsızlık verme sebebimiz de bu.

Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından 2006 yılından itibaren düzenli olarak yayımlanıyor. WEF'in raporu yayımlamaya başladığı 2006'dan beri cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında sadece yüzde 4,1 iyileşme kaydedildi. Dünyada cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesine yönelik ilerlemenin mevcut hızında ve şu andaki haliyle devam etmesi durumunda bu farkın ancak 2154'te, yani 131 yıl içinde kapanabileceği tespit edildi.

Kadına yönelik şiddet ve eşitsizlik uygulamaları “münferit” olaylar değildir; sorun bir sistem sorunudur. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği politiktir çünkü ahlakçı, cinsiyetçi anlayış, kadını koruyan yasaların etkin bir şekilde uygulanmasını engeller.

Ben kadınım. Yılın ilk 5 ayında 194 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, mahkemeye takım elbise ile gelen katillerin iyi hal indirimi aldığı, 3.2 milyon genç kadının istihdam ve eğitim olanaklarına erişemediği, World Economic Forum  Cinsiyet Eşitliği Raporu’nda 146 ülke arasında 127. sırada olan Türkiye’de yaşayan bir kadınım.

Kadınım ben. Bazen kavanozları açamıyorum, bazen civataları sıkamıyorum, salonda patlayan ampülleri değiştiremedim hâlâ. Ama ben değişiyorum, dönüşüyorum, öğreniyorum, unutuyorum, hatırlıyorum, deviniyorum, kanıyorum; kanım mavi değil, canım kıymetsiz değil. Kırmızı rujumun arkasında biraz gülümseme biraz küfür. 

Kadınım ben. Çiçeksem kayayı delen bir çiçeğim, cennetse ayağımın altındaki cehennemi görüp de yarattım kendi cennetimi. Kadınım ben. Hayatı emzirmekten yılmış bir memeysem, bir isyan bayrağıyım da. Ağlama duvarıysam, bir şölen alayıyım da. Mizojiniye pabuç bırakmam, toksik erkeklik putlarını devirmekteki inadım göğüs kafesimden fışkırır. Cinderella gibi cam ayakkabı beklemem, Rapunzel gibi saçımı süpürge etmem.

Sara Ahmed “The Feminist Killjoy” (Türkçe’ye Oyunbozan Feministin El Kitabı ismiyle çevrildi) kitabında köşesinde sessiz bir kabullenişle oturmak yerine ses yükseltenlere, otoriteye tepki gösterenlere, karşılık verenlere, bu sebeple haliyle ortamı gerenlere feminist killjoy / oyunbozan feminist diyor. Oyunbozan feministi, bir kültür eleştirmeni, bir filozof, bir şair ve bir aktivist olarak ele alıyor: 

“Oyunu bozmak bir dünya yaratma projesidir. Neyi gösterdiğimiz (kültür eleştirmeni olarak oyunbozan feminist), nasıl bildiğimiz (filozof olarak oyunbozan feminist), ne yarattığımız (şair olarak oyunbozan feminist), neyi yıktığımızdır (aktivist olarak oyunbozan feminist).” 

Ben de bir oyunbozanım. Bu bir savaşsa, bu savaşı ben seçmedim; savaş beni seçti. Varoluş için savaşmanız gerektiğinde, savaşmak bir varoluş haline gelebilir. Oyunbozan olmaya devam ediyorum çünkü onlar ne yapmamız gerektiğini söylemeye devam ediyorlar. 

Ben kadınım. Saçma sapan benzetmelerin öznesi, başkalarının beklentilerinin nesnesi değilim. Anne olduğum için değil, insan olduğum için kutsalım. Muayyen günümde olduğumdan değil, içimden geldiği için ağlıyorum. Hafif meşrep olduğumdan değil canım öyle istediği için kahkaha atıyorum. Onaltımdan beri çalışıyorum. Kula da zalimin talim ettiği yola da minnet eylemiyorum. Ben kadınım. Beni sevebilirsin, ama bana sahip olamazsın. Benimle arkadaş olabilirsin, ama beni suistimal edemezsin. Benden hoşlanabilirsin, ama beni taciz edemezsin. Bana öfkelenebilirsin, ama bana şiddet gösteremezsin. Kendini şövalye, kurtarıcı, avcı toplayıcı sanabilirsin, ama eşitim olduğunu inkar edemezsin. 

Ben oyunbozan bir kadınım. Ben itirazı olan bir kadınım. Erkekliği maçoluk sananlara, kadınlığı muhtaçlık sananlara, nezaketi zayıflık sananlara, iyiliği enayilik sananlara, zenginliği banka hesabı sananlara, unutmayı affetmek sananlara, sevmeyi sahip olmak sananlara, cüreti cesaret sananlara, ahlakçılığı erdem sananlara, sabrımızı sonsuz sananlara itirazım var.

Sizin de itirazınız varsa bu yazıyı okuduktan sonra duygunuzu bir şarkıyla taçlandırın. Wyndreth Berginsdottir’in sözlerini yazdığı, bence en iyi Ekaterina Shelehova’nın ses verdiği Savage Daughter (Cadı Kız)’ı dinleyin:

I am my mother's savage daughter

the one who runs barefoot

cursing sharp stones

I am my mother's savage daughter 

I will not cut my hair

I will not lower my voice 

 

(Ben annemin cadı kızıyım

yalınayak koşarken 

keskin taşlara küfreden

ben annemin cadı kızıyım

ne saçımı keserim ne de sesimi)

 

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]