Levent Özbilgin: "Yetenek, özellikle teknoloji alanında başarıyı sürdürülebilir kılıyor"

Sektörün değerli isimlerine bugünkü başarılarının kilometre taşlarını sorduğumuz serimizin yeni konuğu Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin...

“Herkes için kaçınılmaz olduğu kabul edilmesi gereken değişimin kaynağındayız. Dayanıklılık için dönüşüme her koşulda hızla uyum sağlamalı hatta dönüşüme liderlik etmeliyiz” diyen Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin, kariyer yolculuğundaki kilometre taşlarını ve tecrübelerini tüm samimiyetiyle paylaştı.

İlk iş tecrübem...
Kariyerime, İTÜ İşletme Mühendisliği Bölümü’ndeki lisans eğitimimin ardından MBA için gittiğim ABD’de başladım. İlk işim, Amerika’da telekomünikasyon yazılım start-up şirketi Sotas Inc.’da ürün yöneticiliğiydi. 1998 ile 2003 yılları arasında Sotas Inc.’da çalıştım. Ardından ECtel Ltd’ye geçtim ve şirketin ürün gamlarının Avrupa ve Orta Doğu’daki pazarlama süreçlerini üstlendim. 

Kariyerimin bir sonraki durağı olan Telenity’de; Türkiye’yi de içine alan geniş bir bölgenin ürün müdürü olarak görev aldım. Türk-Amerikan start-up’ı olan Telenity’de 2004-2009 yılları arasında; Türkiye, ABD ve Hindistan’da faaliyet gösteren üç ayrı merkezin liderliğini yapıyordum ve yaklaşık 90 kişilik bir ekibi yönettim. Bu görevimde ekibimle birlikte, şirketin küresel çapta toplam 30’dan fazla ülkedeki müşterilerine yazılım ihracatı yapıyor, hizmet ve servis desteği sunuyorduk.  

2009 yılında Atos Türkiye Müşteri Operasyon Müdürü ve 2010-2012 yılları arasında Alcatel–Lucent Azerbaycan’dan Sorumlu Genel Müdür olarak görevime Bakü’de devam ettim. Ardından 2012’de İstanbul’a döndüm ve HP Türkiye Kurumsal Hizmetler Bölge Satış Müdürlüğü görevini üstlendim. Burada; Yunanistan, İsrail ve Türkiye pazarlarında HP ürün ve hizmetlerinin pazarlama süreçlerini yönettim. 2014’te Ericsson Türkiye’ye geçtim ve 2018’de Ericsson’daki görevime devam ederken İngiltere’ye taşındım. 2020 yılı itibarıyla Microsoft Türkiye’nin Genel Müdürü olarak görevimi sürdürüyorum.

Eğitim hayatımın kariyerime etkileri...
Eğitim hayatıma baktığım zaman ortaokul ve lise yıllarımla, üniversite yıllarım arasında büyük bir fark olduğunu görüyorum. Ortaokul ve lisede, eğitim kurumlarına karşı olumsuz bir tavır geliştirmiştim. Bu dönemde yaşadığım şehir değişiklikleri, sürekli yeni arkadaş edinme çabası, derslerimde dikkat dağınıklığına sebep oluyor ve akademik açıdan kötü sonuçlar doğuruyordu. Üniversite sınavı benim için bir kırılma noktası oldu. Sınavda başarılı bir sonuç elde ederek girdiğim İstanbul Teknik Üniversitesi, akademik dünya ile barışmamı sağladı. Bu barış sayesinde, İTÜ İşletme Mühendisliği Bölümü’nde başarılı bir lisans döneminin ardından The George Washington University’de Yönetim Bilişim Sistemleri dalında İşletme Yüksek Lisansı (MBA) yaptım.

Teknolojiye olan ilgimin başlangıcı...
Teknoloji meraklısı bir ailenin üyesi olarak yazı yazmayı klavyede öğrendim. Merakımın bu yönde oluşmasında ve gelişmesinde ailemin payı çok büyük. 7 yaşımdan bu yana bilgisayar kullanıyorum. O yaşımdan itibaren yüksek lisans yaptığım döneme kadar bilgisayar konusunda çevresine yardım eden “bilgisayarcı çocuk” olarak anılıyordum. Erken yaşlarımda, bilgisayarın hayatımın bir parçası olması; bilgisayar oyunlarına, bilgisayar destekli 3D animasyonlara ve tüketici teknolojilerine duyduğum büyük ilginin temellerini oluşturdu diyebilirim. İTÜ’de İşletme Mühendisliği okurken, bu ilgimi iş (B2B) uygulamalarına yönelttim. O zamanlar yeni oluşan ERP kavramını keşfetmem ve bu yolda ilerlemem kariyerimde de belirleyici rol oynadı. İTÜ’de bitirme projemi ERP ürünleri üzerine hazırladım. MBA yaparken de tüm fakültenin IT destek asistanlığını yapıyordum. Bütün bunların yanı sıra The George Washington Üniversitesi’ndeyken, Management Information Systems konusuna da yoğunlaştım. 

Kariyerimdeki kilometre taşları...
Kariyerimin kilometre taşını oluşturan birden fazla dönem olduğuna inanıyorum. Bunlardan ilki, 1997 yılının Nisan ayında kişisel zevk ve hobim olan 3D animasyon konusunda Lucasfilm şirketindeki açık pozisyonlara başvurmak yerine, MBA eğitimim sırasında staj yaptığım yazılım şirketinde çalışmaya devam etmeye karar vermek diyebilirim. 2003 yılının Ağustos ayında ise danışmanlık için İstanbul’a taşınmak ve 2004 yılında bir telefon konuşması sırasında aniden İstanbul’da yaşamaya devam etme kararı almamla oldu. Bakü’de Alcatel–Lucent Azerbaycan’dan Sorumlu Genel Müdür olarak görevime devam ederken bir cumartesi günü tekrar İstanbul’a taşınma kararı almam ve son olarak tüm dünyanın pandemi sebebiyle kapanma kararı alması üzerine bu kez de İstanbul’dan İngiltere’ye geri dönememek kariyerimin önemli kilometre taşları diyebilirim.

Kariyerimde karşılaştığım zorluklar ve motivasyon kaynağım...
Microsoft Türkiye’de görevime pandemi döneminde başladım. Pandeminin altıncı ayıydı. Vakaların zirve yaptığı ve sokağa çıkma yasaklarının sürekli uzatıldığı bir dönemdi. Belirsizliklerin ve kaygının en yüksek olduğu böylesi bir zamanda, ekip arkadaşlarımın birçoğu ile yüz yüze tanışma fırsatımız olmadan operasyonları yönetmek hepimiz için büyük bir zorluktu. Yüzlerce iş arkadaşımla çevrimiçi toplantılarda birbirimizi tanıyarak çalışmaya başladım. Elbette Microsoft’ta çalışıyor olmak bu zorluğun kolayca üstesinden gelmemizi sağladı. Dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden birinde çalışmanın pozitif etkisi çok büyük. Kendi ürünümüz olan uzaktan çalışma araçlarını zaten etkili ve verimli bir şekilde kullanıyorduk. Bunları çalışma hayatının merkezine almak bizler için çok kolay ve hızlı oldu. Bu nedenlerle de söz konusu zorluk, kısa sürede bizim için bir avantaja dönüştü. 

Çocukluk kahramanım...
Çocukluğumdan beri macera filmlerine ayrı bir merak duyardım. Bu yüzden çocukluk kahramanı denilince ilk olarak aklıma gelen ve en çok ilgimi çeken Indiana Jones diyebilirim. Cesur bir karaktere sahip olması beni ona en çok yakın hissettiren unsurlardan biri.

İş hayatımda unutamadığım anlardan...
İş hayatımda yaşadığım en unutulmaz anlardan biri; müşteri ile yapılan bir kriz toplantısında, çözüm bulunamaması durumunda işin tamamen iptal edilecek noktaya gelmesi ve projeye tamamen orada aklıma gelen ve yönetim dahil kimse ile paylaşmadığım bir çözüm önerisi sunmam olmuştu. Bu çözüm önerisi sayesinde şirket tarihinde yaptığımız en yüksek kapasiteli satışın temelini de sağlamış olduk.

Bugünkü işimi yapmıyor olsaydım...
Şu an bulunduğum noktada olmasaydım hobilerimden biri olan 3D animasyon konusunda bir kariyer planı çizebilirdim. Aynı zamanda çizim ve tasarıma olan ilgim nedeniyle mimarlığı da tercih ediyor olabilirdim. Bir de çocukluğumdan beri müzik hayatımın hep önemli bir parçasına sahip olmuştu. Çoğu çocuğun hayalinde olduğu gibi bir rock grubunun solisti olmak da isterdim. 

Motivasyon kaynağım...
İş ve aile arasındaki denge benim en önemli mottom. Bunu sürekli yeni şeyler öğrenmek ve değişime açık olmak izliyor. İçinde bulunduğum sektörün yanı sıra içinde bulunduğumuz bu dönemin de bu mottoları hepimiz için zorunlu kıldığını düşüyorum. Zira kişisel olarak kendime kutup yıldızı olarak kabul ettiğim bu mottolar, hedeflerime sağlam adımlarla ilerlememi sağlıyor. 

Bu bakış açısıyla, önümüzdeki dönemde çocuklarımla birlikte daha fazla tatil yapmayı planlıyorum. Buna ek olarak sadece iş ya da tatil amaçlı değil, deneyim odaklı seyahatlere de ağırlık vermek istiyorum. İnsanın ilk başta kendisiyle, daha sonra da ailesi ve sevdikleriyle kaliteli vakit geçirebilmesinin motivasyonu artırdığını düşünüyorum. Yıllardır gitmeyi arzu ettiğim fakat yoğunluktan bir türlü fırsat bulup gidemediğim Nepal / Himalayalar ve Galapagos Adaları gibi bazı lokasyonları ziyaret etmek istiyorum. Ayrıca müziğe daha fazla zaman ayırmak istiyorum. Dinlemenin yanı sıra üretmeye de zaman ayırmayı planlıyorum. 

Mesai dışı yapmaktan zevk aldığım şeyler... 
Hayatımda iş ve aile arasında bir denge oluşturmayı ve bunu korumayı prensip haline getirdim. Basit bir hesapla zamanımın yaklaşık yüzde 40'ını işe, yüzde 30'unu da aileme ayırıyorum. Uyku düzenime dikkat ediyor ve geri kalan yüzde 30'u da uyku ile geçiriyorum. Bu dengenin iş hayatımdaki verimliliğimi de artırdığını görüyorum. Zira çocuklarım benim için en büyük ilham kaynağı. Onlarla sürekli yeni şeyler öğreniyorum ve birçok problemin çözümü için farklı bakış açıları üretmeme yardımcı oluyorlar. Çocuklarımla ve daha geniş anlamda ailemle geçirdiğim zaman eğlenmemi, keyif almamı ve rahatlamamı sağlıyor. Onlarla oyun oynuyor, farklı yerlere geziler yapıyoruz. Birlikte yeni deneyimler yaşıyoruz ve bunları yaşarken onları gözlemlemek; aldıkları keyfi görmek beni çok mutlu ediyor. Bunların yanı sıra müzik dinlemeyi çok seviyorum. Farklı türlerde kaliteli müziklerle ruhumu dinlendiriyor, kendimi zenginleştirmeye çalışıyorum. Bir de evcil hayvanlara, özellikle kedilere olan ilgimi ve sevgimi de belirtmem gerekir. Gezerken ya da gittiğim bir mekanda yanıma yaklaşan bir sokak kedisine kayıtsız kalamıyorum zaten onlar da beni hemen fark edip mutlaka yanıma geliyor, sevgilerini paylaşıyorlar.  

Teknoloji ve bilişim sektöründe çalışmak isteyenlere...
Değişimin ve dönüşümün kaçınılmaz olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu sadece iş hayatıyla sınırlı değil. Hayatın her alanı için geçerli ve teknoloji bu değişimin, dönüşümün itici gücü konumunda. Bu nedenle teknoloji ve bilişim dünyasında çalışmak isteyenler birinci tavsiyem, sürekli öğrenmeyi ve yeniliklere uyum sağlamayı temel özellikleri haline getirmeleri olur. Zira bizler, herkes için kaçınılmaz olduğu kabul edilmesi gereken değişimin kaynağındayız. Dayanıklılık için dönüşüme her koşulda hızla uyum sağlamalı hatta dönüşüme liderlik etmemiz gerektiğini unutmamalıyız. Bugünün iş dünyasında, her gün yeni şeyler öğrenmeyi ve yepyeni alanlarda kendini geliştirmeye açık olmayı en önemli yetenek olarak kabul ediyorum. Zira bu yetenek hangi sektörde olursanız olun ama özellikle teknoloji alanında başarıyı sürdürülebilir kılıyor.   

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir