Kantar: 2026 pazarlama trendleri

Kantar, “Marketing Trends 2026” raporunu yayınladı. 2026’ya damga vuracak eğilimleri merkeze alan rapor, markaların pazarlama, teknoloji ve iletişim stratejelerini nasıl yeniden kurgulaması gerektiğine dair önemli ipuçları sunuyor.

2026, tüketici yolculuğunun yalnızca insanlarla değil, yapay zekâ ajanlarıyla da paylaşıldığı yeni bir dönemi işaret ediyor. Yapay zekâ destekli alışveriş asistanları, sentetik verilerle zenginleşen içgörüler, mikro topluluklar, perakende medya ağları ve kapsayıcı marka yaklaşımları; hem büyüme fırsatlarını hem de rekabetin kurallarını kökten değiştiriyor.

Araştırmalara göre, markalar artık yalnızca dikkat çekmeye değil; niyet oluşturmaya, algoritmalar tarafından tercih edilir olmaya ve kültürel bağ kurmaya odaklanmak zorunda. Yaratıcı içeriklerin etkisinden yapay zekâ ile güçlenen veri stratejilerine, perakende medyanın dönüşümünden kapsayıcılık odaklı büyüme modellerine kadar birçok alanda yeni çözümler ve oyun planları öne çıkıyor. Gelin, 2026’da pazarlama dünyasına yön verecek bu trendlere birlikte bakalım.

Yeni nesil marka görünürlüğü
2026’da en büyük kırılmalardan biri, karar süreçlerine yapay zekâ ajanlarının dahil olmasıyla yaşanıyor. Tüketiciler artık bir maskara, bir eğlence platformu ya da günlük ihtiyaçları için yapay zekâ asistanlarına niyetlerini tarif ederek alışverişlerini “devrediyor”. Kantar verilerine göre, bugün bile yapay zekâ kullanıcılarının yaklaşık dörtte biri bir AI alışveriş asistanı kullanıyor; bu da temsilci satın alma davranışının sıradanlaşmaya başladığını gösteriyor. 

Bu tablo, markalar için yeni bir zorunluluk doğuruyor: Artık sadece tüketicilerin zihninde değil, yapay zekâ ajanlarının bilgi evreninde de güçlü bir yer edinmek gerekiyor. Ürün özellikleri, hizmet detayları, kılavuz içerikler ve marka hikâyeleri; insanlar için ilham verici, ajanlar için ise kolayca bulunabilir ve okunabilir formatlarda kurgulanmak zorunda.

2026’da başarılı markalar, hem insanlara duygusal bağ kurduran hem de yapay zekâ sistemlerinin “anlayıp önerebileceği” netlikte marka anlatıları ve veri yapılarını önceliklendirecek. Başka bir deyişle, dikkat çekmek kadar, niyet oluşturan ve algoritmalar tarafından “tercih edilen” marka olabilmek esas fark yaratacak.

Yapay zekâyla büyüyen veri: Sentetik kitleler ve dijital ikizler
Pazarlama dünyasında veri, uzun süredir stratejinin kalbinde. 2026’da bu kalp, sentetik veriler ve dijital ikizlerle çok daha hızlı atmaya hazırlanıyor. Kantar’ın sentetik veri araştırmasına göre, uygun şekilde kurgulanan sentetik veri setleri, gerçek veriye kıyasla yüzde 94–95 doğrulukla sonuç üretebiliyor. 

Bu yüksek doğruluk oranı, markaların özellikle ulaşılması zor ya da az temsil edilen kitleler hakkında daha hızlı ve geniş ölçekli içgörülere sahip olmasını sağlıyor. Dijital ikizler, metin, ses, görsel ve VR gibi çoklu formatların birleşimiyle geleceğin kullanım senaryolarını daha deneysel ama kontrollü biçimde test etmeye imkân tanıyor.

Ancak bu hız, yeni sorumlulukları da beraberinde getiriyor. 2026’da veri stratejilerinin merkezinde; etik kullanım, sağlam metodoloji, doğru eğitim setleri, şeffaflık ve güvenilir iş ortaklıkları yer alacak. Markalar, yalnızca “daha fazla veri” peşinde koşmak yerine, doğru soruya doğru veriyi üreten sistemler kurduklarında gerçekten fark yaratabilecek.

Markalar için algoritmik görünürlük sınavı
Yapay zekâ, sadece bilgi aramayı değil, marka tercihini de dönüştürüyor. Kantar’ın “Connecting with the AI consumer” araştırmasına göre, yapay zekâ asistanlarını kullananların yaklaşık üçte ikisi, düzenli olarak AI destekli tavsiyelerden faydalanıyor. 

Bu yeni düzende, klasik arama motoru optimizasyonu (SEO) yerini “Generative Engine Optimisation (GEO)” kavramına bırakıyor. Artık markaların, büyük dil modelleri tarafından tanınması, doğru kategorilerle ilişkilendirilmesi ve güvenilir kaynaklar arasında yer alması kritik hâle geliyor.

Markaların görev listesinde; net, yapılandırılmış, makine-okur içerikler hazırlamak, marka vaadini tarif eden tarifler, rehber içerikler, tarifler, kullanım senaryoları ve “nasıl yapılır” anlatılarını sistematik biçimde güçlendirmek var. 2026’da öne çıkacak markalar, yalnızca tüketicilere değil, yapay zekâ motorlarına da markalarının anlamını öğretmeyi başarabilenler olacak.

İçerik üreticileri masada: Etkileşimden etkiye geçiş zamanı
Son yıllarda içerik üreticileri, markalar için vazgeçilmez bir iletişim kanalı hâline geldi. Kantar’ın Media Reactions verilerine göre, pazarlamacıların net yüzde 61’i 2026’da içerik üreticilerine yaptıkları yatırımı artırmayı planlıyor. 

Ancak rapor, basit etkileşim metriklerinin artık yeterli olmadığını da vurguluyor. Beğeni, yorum ve izlenme sayıları tek başına marka değerini anlatmıyor. İçerik üreticileriyle kurulan iş birliklerinin gerçek etkisi; yatırım getirisi (ROI), marka bilinirliği, marka algısı ve uzun vadeli sadakat gibi daha derin göstergelerle ölçülmek zorunda.

Kantar’ın analizlerine göre, bugün içerik üreticisi iş birliklerinin sadece sınırlı bir bölümü markayla güçlü bir bağ kurabiliyor. Bu nedenle markalar; tek seferlik, dağınık iş birlikleri yerine, marka kimliğiyle örtüşen uzun vadeli yaratıcı platformlar ve temalar etrafında içerik stratejilerini inşa etmeli. Yani içerik üreticileri, kampanyanın “yan unsuru” değil, marka hikâyesinin doğal anlatıcısı hâline geldiğinde gerçek potansiyel ortaya çıkacak.

Deney yap, öğren, büyü: İnovasyonun yeni ritmi
Kantar’ın BrandZ verileri, son 20 yılda kendini ya da kategorisini dönüştürme cesareti gösteren markaların toplamda 6,6 trilyon dolarlık ek değer yarattığını ortaya koyuyor. 

Bu çarpıcı rakam, 2026’da büyümek isteyen markalar için açık bir mesaj taşıyor: Kısa vadeli güvenli alanlara sıkışmak yerine, kontrollü risk almayı ve deney yapmayı varsayılan ayar hâline getirmek gerekiyor.

Rapor, inovasyonun yalnızca teknoloji merkezli bir arayış olmaması gerektiğinin altını çiziyor. Gerçek ivme, markanın neye inandığı, neyi temsil ettiği ve hangi insan ihtiyacına cevap verdiği netleştirildiğinde ortaya çıkıyor. 2026’da öne çıkacak markalar, “yeni teknolojiyi ilk kullanan” değil; teknolojiyi kendi marka farklılıklarını görünür kılmak için en anlamlı biçimde kullananlar olacak.

Perakende medyanın yükselişi: Raflardan ekranlara uzanan yeni alan
Perakende Medya Ağları (Retail Media Networks), hem çevrimiçi hem fiziksel mağaza içi temas noktalarında markaların tüketiciye daha yakın, daha hedefli ve veri odaklı bir şekilde ulaşmasını sağlıyor. Kantar’ın LIFT verilerine göre perakende medya ağları, standart dijital reklamlara kıyasla 1,8 kat daha iyi sonuç üretirken, satın alma niyeti üzerinde yaklaşık 3 kat daha etkili olabiliyor. 

2026’da bu alanın, özellikle “shoppable CTV” ve streaming platformlardaki alışverişe açılan reklam formatlarıyla daha da güçlenmesi bekleniyor. Böylece tüketiciler, izledikleri içerik ile alışveriş deneyimini tek bir akışta yaşayabilecek.

Markalar için bu tablo, perakendecilerle daha sıkı iş birlikleri kurmayı, birinci parti veriyi doğru analiz etmeyi ve perakende medya yatırımlarının getirisi konusunda daha yüksek şeffaflık talep etmeyi gerektiriyor. Kazananlar, raf ve ekran arasındaki bu köprüyü en iyi kuranlar olacak.

Mikro toplulukların gücü: Az kişiye daha derin bağ
Sosyal medya platformlarında organik erişimin düşmesi ve satış odaklı, tekdüze içeriklerin çoğalması, kullanıcıları daha küçük, ilgi alanı odaklı mikro topluluklara yönlendiriyor. Kantar’ın verilerine göre, özellikle bilgi ve deneyim paylaşımına odaklanan mikro topluluk platformlarını kullanan markalar, bazı pazarlarda yüzde 25’e varan daha yüksek pazarlama ROI’si elde edebiliyor. 

Bu yeni düzende kalabalık kitlelere tek yönlü konuşmak yerine, daha küçük gruplarla derinlikli ilişki kurmak ön plana çıkıyor. Markalar; topluluklar içinde var olurken satış mesajlarını geri plana alıp, gerçek değer, bilgi, fayda ve güven inşa eden içeriklerle yer aldıklarında daha güçlü ve kalıcı bağlar kurabiliyor.

2026’da mikro topluluklar, özellikle içerik üreticileriyle birlikte yürütülen, karşılıklı etkileşime dayalı ve samimiyeti önceleyen stratejilerle markalar için önemli bir büyüme alanı olacak.

Küçük mutluluklar ekonomisi: Treatonomics ile güne dokunmak
Ekonomik dalgalanmalar, geciken büyük hayat adımları ve değişen beklentiler, tüketicileri “küçük mutluluklar”la günü güzelleştirmeye itiyor. Kantar’ın Global MONITOR verilerine göre tüketicilerin yüzde 36’sı, kendilerini mutlu edecek şeylere harcama yapmak için kısa vadeli borca girmeye hazır olduğunu söylüyor. 

Bu “treatonomics” kültürü, markalara yeni bir sorumluluk yüklüyor: İnsanların günlük hayatında büyük vaatlerle değil, küçük ve gerçek temas anlarıyla yer almak. Küçük ödüller, gündelik keyifler, kişisel kutlama anları ve “inchstone” denilen mini dönüm noktaları, markaların bağ kurabileceği önemli temas alanlarına dönüşüyor.

2026’da markalar için temel soru şu olacak: “Ürünüm ya da hizmetim, insanların gündelik hayatına ne kadar neşe, kontrol hissi ve özgürlük katıyor?” Bu soruya anlamlı bir cevap üretebilen markalar, treatonomics dalgasını sürdürülebilir bir büyüme fırsatına çevirebilecek.

Kapsayıcılık olarak büyüme stratejisi: Otantik temsilin gücü
Kapsayıcılık, artık yalnızca etik bir gereklilik değil, aynı zamanda güçlü bir büyüme kaldıraçı. Kantar’ın Global MONITOR verilerine göre, insanların yüzde 65’i çeşitlilik ve kapsayıcılığı destekleyen markaları daha fazla değerli buluyor. 

2026’da kapsayıcılık, yalnızca kampanya dili veya görsel çeşitlilikle sınırlı olmayan, uçtan uca bir yaklaşım olarak ele alınacak. Ürün ve hizmetlere erişim, iş gücü yapısı, temsil edilen hikâyeler ve kamera önünde ve arkasındaki ekipler; kapsayıcılığın gerçekçi biçimde yaşandığı alanlar hâline geliyor.

Rapora göre, kapsayıcılığı sahici biçimde sahiplenen markalar, hem daha geniş kitlelere hitap edecek hem de bu kitlelerle daha güçlü güven ilişkileri kuracak. Kapsayıcılık, doğru uygulandığında hem toplumsal etkiyi artıran hem de markanın uzun vadeli değerini güçlendiren bir stratejiye dönüşüyor.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz. 

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir