Her alanda yeniliğe ve gelişime katkıda bulunan kadınlar, iş dünyasında da fark yaratarak yaşamın her alanında iz bırakıyor olsa da, toplumun yarısını oluşturan kadınların iş dünyasındaki yeri ne yazık ki yüzde 30’u geçemiyor. Türkiye’nin alanında öncü ve lider şirketlerinin yönetimlerinde görev alan kadınlar, dünyada ve Türkiye’de, toplumsal cinsiyete dayalı zihniyet kalıplarını değiştirme adına iş dünyasında pek çok toplumsal önyargıyla başa çıkmak zorunda kalıyor. Zihinlerdeki ‘mit’leri ortaya koyan pek çok araştırmada, gelişmiş ülkelerin kadın-erkek eşitliğini sağlamada diğerlerinden ileride olduğunu görüyor ancak dünyanın hiçbir yerinde tam bir cinsiyet eşitliğinden söz edilmediği gerçeği ile yüzleşiyoruz.
Türkiye’nin alanında öncü şirketlerin yönetimindeki başarılı kadın liderlere; cinsiyet eşitliği konusundaki bariyerleri, kadın istihdamını artırma adına yürüttükleri çalışmaları ve kariyerinin başındaki kadın yönetici adaylarına tavsiyelerini sorduk…
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Bakiler Şahin : "İş dünyasında hepimiz eşitiz"
İş dünyasında insanları kadın-erkek diye sınıflandırmanın doğru olmadığını düşünüyorum; çünkü her birey kendi kişiliği, değerleri, gücü, hayatı ele alışı ile tek ve kendine has. Hepimizin eşit olduğuna; kendimize inandığımız zaman, farklı perspektifte engel olarak görülebilecek konuların kendiliğinden ortadan kalktığına inanıyorum. Ben daima kadın ve erkekleri aynı masanın etrafında oturan kişiler olarak gördüm. Toplum olarak, önyargıları bir kenara bırakmamız ve çeşitliliğin sunduğu avantajlardan yararlanmamız gerekiyor. Çeşitlilik ve dahiliyet anlayışıyla, teknoloji sektöründeki kadın çalışan oranını artırabiliriz. Bu konuda, bireylerden kurumlara, hepimize önemli görevler düşüyor. Burada önemli olan şu; teknolojiyi tüketen bir toplumdan, teknolojiyi üreten bir topluma nasıl geçeriz; bunu düşünmeliyiz. Bu konuya yoğunlaşmak, kadın erkek hepimize fark ve değer katacaktır.
Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Didem Dinçer Başer: "Kadın istihdamının artırılması şart"
Sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için kadınların iş gücüne katılımı ve kadın istihdamının artırılması şart olduğunu düşünüyorum. Tüm bu çabaların önündeki en büyük engel ise “eşitliğe karşı toplumsal direnç”. Kadınları daha az görmeye alışkın olduğumuz iş alanlarında yetkinlikleri ve istikrarı ile öne çıkan kadınlara ihtiyacımız var. Böylece eşitlik için verilen mücadelenin ivme kazanacağına inanıyorum.
Kariyerinin henüz başındaki kadınlara önerim, sevdikleri ve içinde çalışmaktan, üretmekten keyif aldıkları alanı bulmaları. Salt kariyer planlamasına değil, yetkinliklerine odaklanarak hedefledikleri noktaya ulaşmada iyi bir planlama yapmaları olur. Hedefe ulaşmak için gerekli tüm donanımı kendilerine kazandırmaları, bunu yaparken yaptıkları işten ve hayattan keyif almaları da çok önemli. Başarıyı yakalamak sadece sıkı bir çalışmadan ibaret değil, doğru zamanda doğru kaynaklardan istenen yardımın da kritik rolü olduğunu düşünüyorum. Düşüncelerini açıklıkla ifade edebilen, zorluk ve engeller karşısında kararlı bir duruş sergileyebilen insanlar mutlaka istedikleri gibi yol alacaktır.
MediaMarkt Türkiye İcra Komitesi Üyesi, Pazarlama, e-Ticaret ve Kurumsal İletişim Direktörü Çağanur Atay Uçtu: "Kadınlar potansiyellerine inanmalı"
Kariyerimde hep kadına değer veren kurumlarda çalışmış olduğundan kendimi çok şanslı hissediyorum. Bugün MediaMarkt, 13 ülkede faaliyet gösteren global bir kültüre sahip. Bizim dünyamızda kadın yöneticiler, kadın olmaktan kaynaklanan spesifik, kasıtlı bir engelle ya da zorlukla karşılaşmazlar. Ancak, maalesef genele baktığımızda manzara bunu göstermiyor.
Ülkemizde kadınların çalışma yaşamına ve yönetici kadrolara katılımı, olması gereken düzeyin oldukça altında. Bunu aşabilmek içinse, kadınların hayatlarında ve profesyonel kariyerlerinde sahip oldukları potansiyelin farkına varması, potansiyel olarak var olan gücünü gerçeğe dönüştürmeye odaklanmaları ve tabii ki her şeyden önce kendi potansiyellerine kendilerinin inanmaları gerekiyor. Kariyerinin başındaki veya ortasındaki veya lider durumuna gelmiş kadınlar farketmeksizin, birbirimize de sıkı sıkıya sahip çıkmalı, önderimiz Atatürk’ün bizlere verdiği hak ve kazanımlardan bir adım bile geri atmamak ve kız çocuklarımızın okuması, iş sahibi olması, doğru rol modellerle karşılaşması adına elimizden gelen tüm çabayı göstermeliyiz.
Google Türkiye CMO’su Işıl Heves: "Teknoloji, istihdamda eşitlik fırsatını getiriyor"
Araştırmalara göre kadınlar, üst düzey pozisyonlarda çalışanların 3'te 1'inden daha azını oluşturuyor. Teknoloji alanındaysa sektörün sadece yaklaşık yüzde 10’unu kadınlar oluşturuyor. Bu durumun sebepleri arasında kadınların bu alanlarda nitelikli eğitime ulaşamaması, kendilerini tanıtma ve başarılarını anlatma konularında erkeklere kıyasla daha geri planda kalmaları, kariyerlerinde onları yönlendirecek mentor/ rol model bulamamaları gibi nedenler yer alıyor. Ancak teknolojinin sunduğu dönüşüm, istihdamda eşitliğin sağlanması fırsatını da beraberinde getiriyor. Örneğin daha fazla kadın yönetim kurulu üyesi olan şirketler, diğerlerine göre yüzde 53 daha iyi performans gösteriyor.
Geleceğin kadın liderlerinin, bu başarı hikâyelerinden ilham alarak, yaşam boyu öğrenme yaklaşımını benimseyerek, doğru insanlarla ve uygun bir iş ortamında çalışarak, konfor alanlarının dışına çıkarak, sorumluluk alarak ve cesaret etmekten korkmayarak kendilerini her an geliştirmeye açık olmalarını tavsiye ederim.
Teknosa Genel Müdürü Sitare Sezgin: "Cinsiyetlere dayatılmış rollerden kurtulmalıyız"
Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesi ve toplumun ilerleyebilmesi, nüfusun yarısını oluşturan kadınların, eğitimden siyasete yaşamın tüm alanlarına aktif bir şekilde katılımı ve karar mercilerinde yer almalarıyla mümkün. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin, aslında sadece bir kadın mücadelesi değil insan hakkı olduğu son yıllarda daha geniş bir kesimce benimsenmeye başladı. İş dünyası olarak daha güçlü bir gelecek için toplumsal cinsiyet eşitliği adına sorumluluk almalı ve hep birlikte değişimi hızlandırmalıyız.
Genç kadınlara özellikle dijital dünyanın gerekliliklerine göre kendilerini geliştirmelerini, yetkinliklerini güçlendirmelerini tavsiye ederim. Teknolojiyi çok iyi kullanmak ve üretmek noktasında kadınların daha fazla rol alması, geleceğin da ona göre şekillenmesine neden olacak. Kadınların rol modellerini takip etmesini ve sivil toplum kuruluşlarında gönüllü, etkileyici görev almasını da çok önemli buluyorum. Eğitimden iş hayatına pek çok alanda çok değerli sivil toplum kuruluşları var. Kendilerine uygun olanları izleyip, görev alabilirler.
GittiGidiyor CMO’su Feyza Dereli Fedar: "Kurumlar cinsiyet eşitliğine duyarlı olmalı"
Cinsiyetler arası eşitsizlik ne yazık ki küresel bir sorun ve bu konuda gidilecek çok fazla yolumuz var. Bu doğrultuda şirketlerin bilinçli bir yönetim kadrosuna ve buna uygun bir kurum kültürüne sahip olması önemli. Çalıştıkları kurumlarda yeterince desteklenmeyen kadın çalışanlar, kariyer hedeflerine ulaşmakta zorluk yaşayabiliyor. İş görüşmelerinde adayların cinsiyete bağlı olarak değerlendirilmesi, ücret politikaların adil olmaması, doğum izinlerini engelleyici yaklaşımlar kadınların iş hayatında fırsat bulmasını zorlaştırabiliyor. Kurumların bu konuda daha fazla destek olması, cinsiyet eşitliğine duyarlı bir işveren olmaları gerekiyor.
İlk olarak kadın yöneticilerin toplumsal cinsiyet ayrımcılığına dayalı kalıplaşmış yargılardan uzak durmaları, örnek teşkil etmek açısından oldukça önemli. Diğer yandan kendilerini bu konuda sürekli geliştirmeleri ve eşitlikçi bir dil kullanmak konusunda hassas davranmaları önem taşıyor. Öte yandan bu yaklaşımın şirket kültürü haline gelmesiyle ilgili sorumluluk almalarını öneriyorum. Ayrıca bu alanda faaliyet gösteren dernek, vakıf ve STK’larda yer alarak, bilgilendirici ve bilinçlendirici eğitimlere katılmalarının da son derece faydalı olacağını düşünüyorum.
L'Oréal Türkiye Kurumsal İletişim ve Etkileşim Direktörü İrem Karaoda Tanrıkulu: "Farklılıklar fırsat olarak değerlendirilmeli"
Kadınlar; iş hayatında her geçen gün daha çok söz sahibi oluyor ve şirketlerinin yönünü belirlemede etkin bir rol oynuyorlar. Pek çok beceriye sahip olan kadınlar sayesinde iş yerlerinde çeşitlilik artıyor, farklı görüşler ve etkili iş yapış tarzları ortaya çıkıyor. Dünyadaki oranlara paralel olarak Türkiye’deki kadın yönetim sayısında da artış olduğunu düşünüyorum. Yöneticilik düzeyinde cinsiyet değil, başarı kriterleri ve hedefler öne çıkıyor. Kariyerde yükseldikçe, insanlar büyük resmi görmeye başlıyorlar, o da farklılıkları ve görüş ayrılıklarını birer zenginlik ve fırsat olarak değerlendirmek anlamına geliyor.
Kariyerinin başındaki kadın yönetici adaylarına görüşlerini ifade etmekten ve başardıkları işlerle ön plana çıkmaktan çekinmemelerini tavsiye ederim. Girişimci olmak ve soru sormak başarının anahtarıdır. Kendilerine inanmaları ve güvenmeleri başarıyı da beraberinde getirecektir. Güvenin sırrı da kişisel donanımı artırmaktan geçiyor. Okumak, öğrenmek, çalışmak güven yaratıyor, güven de başarıyı. Zorluk ve engeller karşısında kararlı olmaları çok önemli. Kendi güçlerinin farkında olmalarını ve her zaman kendilerine inanmalarını öneririm.
DİMES CMO'su Duygu Süleymanoğlu: "En büyük engel toplumsal cinsiyet eşitsizliği"
Türkiye’de her sektörde kadın yönetici sayısının olması gerekenin çok altında olduğu, herkesin bildiği bir gerçek... Toplumsal kalkınmanın önündeki en büyük engel, toplumsal cinsiyet eşitsizliği. Toplumun yarısını oluşturan kadınların iş dünyasındaki yeri yüzde 30’u geçmiyor. Bazen de bu dengesizlik süregiden kanunlara, geleneklere ya da inanç sistemine bağlanıyor. Oysa kadınlar her sektörde son derece başarılı, üretken, vizyoner ve lider roller oynayabiliyor.
İş hayatında kadın erkek eşitliği, gelişmiş ekonomiler de dahil tüm dünyanın konusu, ülkemizde de gidilecek çok yol var. Bunun temel nedeni de aşılması gereken sosyal ezber ve dayatmalar.Kadınların ekonomik hayatta ve iş dünyasında güçlendirilmesi, bugün insanlığın en önemli gündem maddelerinden biri. DİMES’te biz, toplumsal cinsiyet eşitliğinin insanlığın temel gereği ve normali olması gerektiği düşüncesini benimseriz. Şirket kültürünün parçası olabilmiş eşitliğin, iş başarısına pozitif etkisi, kanıtlanmış bir gerçektir. Türkiye’nin en itibarlı, en başarılı, ülke ekonomisinin itici gücü kurum ve kuruluşları, toplumsal eşitliği içselleştirmiş olanlardır.
Arzum Pazarlama ve Ürün Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Mehtap Yıldız: "Kadınlar içlerindeki güce odaklanmalı"
Toplumsal cinsiyet eşitliğinde geride kalmamızın iki boyutu var. Biri, kadınla ilişkilendirilen roller, gelenekler ve inanç sisteminin yarattığı bariyerler. Diğeri ise kadının kendisini bu sistemin içindegörüp cesaretini ve kendine olan inancını zayıflatması. Değer yargılarını ve kendisine biçilen rolleri kabul etmeyerek aslında kendisini fırsatlara daha fazla açmasının mümkün olacağını düşünüyorum. Bu söylediğimin tam tanımı; kendine güven ve cesaret. Yapabileceklerinin farkında olmak, ‘Yapabilir miyim?’ endişesinin kendisini geride bırakmasına izin vermemek çok önemli.
Kadınların dış etkenlerden bağımsız olarak içlerindeki güce odaklanmaları, kendi korkularını bir kenara bırakarak gerekli azim ve mücadele ruhunu ortaya koyduklarında şartların eşit olduğuna inanmaları çok önemli. İş dünyasının asıl gündeminin değer yaratmak olduğundan hareketle, değer yaratmaya ve cesaretle varlıklarını görünür hale getirmeye odaklanmalılar. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın olduğu söylemi aslında başarılı kadın için de geçerli. Kadın yönetici adaylarına; hayatı eşit bölüşecek, kendilerini her koşulda destekleyecek bir hayat arkadaşı bulmalarını da özellikle tavsiye ediyorum. Ev işleri, çocuk yetiştirme ve ev ekonomisi tek bir tarafın sorumluluğunda olmadığında, o evlilikten eşit şartlarda kariyerinde başarılı olan kadın ve erkek çıkıyor.
realme Pazarlama Müdürü Merve Yeniev: "Kadınlar iş fırsatlarını daha geç yakalıyor"
Kariyerimde birçok sektörde, birbirinden değerli kadın yöneticilerle çalışma fırsatı buldum. Her birisi bağlı bulunduğu pazarın dinamiklerine sayısız katkılar yaptı ve ben de bu süreçlerde rol aldığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Eskilerin deyimiyle ‘Ekmek aslanın ağzında’. Bu durum kadınlar için aslında yıllardır böyleydi de diyebiliriz. Toplumdaki bazı değişmez ya da değişmesi zaman alacak kalıplardan dolayı, kadınlar iş hayatındaki fırsatları daha güç yakalayabiliyorlar. Dünya çapında nam salan sevgili Faith Popcorn’un ’99 Lives’ olarak bahsettiği gibi rollerin çeşitlenmesi ve bu rollerin birçoğunun kadına yakıştırılması; eş, anne, işçi, aşçı vb. işveren üzerinde bir tereddüt yaratıp maalesef 2022 yılında bile ‘cinsiyetçilik’ kavramı ile karşılaşmamıza neden oluyor. Ancak elbette bizler hız kesmeden, yol almaya devam edeceğiz!
Kadın yönetici adaylarına, emek vermeden yemek olmayacağını bilmeleri gerektiğini söyleyebilirim. Ayaklarına taşlar da takılacak hatta bazen kadın oldukları için önlerine engeller de çıkacak. Ancak günün sonunda verilen çabanın her zaman bir şekilde takdir edildiğini ve kariyer hayatı basamaklarında taçlandırıldığını gördüm, tecrübe ettim. Kadın oldukları için çok şanslı olduklarını hiç unutmadan, istedikten sonra tüm çorak toprakları yeşertebilecekleri gücün içlerinde olduğunu bilip, hep önlerine baksınlar.
Shell & Turcas Perakende Satışlar Pazarlama Direktörü Seher Poyrazoğlu: "Pozitif ayrımcılık toplumsal kalkınmada önemli"
Türkiye’de her sektörde kadın yönetici sayısının olması gerekenin çok altında olduğu herkesin bildiği bir gerçek... Bu tablonun ağırlıklı olarak önyargılarımızdan kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Kadınların erkeklere göre çok daha fazla sorumlulukları ve şapkası var. Bu nedenle zamanı çok daha iyi yönetebiliyor, geniş açıdan bakabiliyorlar. Kadınların yapabileceklerinin farkında olmasını, önyargılardan uzak eşit bir fırsat yaratmasını, şartlar eşit ise pozitif ayrımcılık yapılmasını toplumsal kalkınma adına son derece kritik görüyorum. Daha güçlü bir toplum için, kadınların istihdam oranını yukarı yönlü değiştirmek ve bu gelişimi hızlandırmak zorundayız.
Kadın yönetci adaylarına tavsiyelerim; güçlü yönlerinin farkında olsunlar ve bu alanları parlatsınlar. Bir işi yapmak için yüzde 100 hazır olmayı beklemesinler ve yola çıkmaktan korkmasınlar. Sesinizi duyurun fikrinizi ortaya koyun gerektiğinde zor soruları sorun, sürekli sorgulayın. Çok dinleyin, anlamaya çalışın ancak kendiniz olmaktan da vazgeçmeyin.
Cargill Gıda Orta Doğu, Türkiye, Afrika ve Hindistan Kurumsal İlişkiler Direktörü Arzu Örsel: "Değişime en büyük katkıyı eğitimle verebiliriz"
Toplumsal cinsiyet eşitliği bir insanlık meselesi… Dünya Ekonomi Forumu’nun Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nun 2021 verilerine göre; cinsiyetler arası açığın kapanması için 136 yıla ihtiyacımız var. Dünya Bankası’nın raporuna göre ise cinsiyet eşitliğinin sağlanması dünyaya 160 trilyon dolar beşeri sermaye varlığı kazandırıyor. Kadınlar hayatın her alanında değer yaratıyor, bu değeri daha da artırmak için de ön yargılarla mücadele ediyorlar. Eşitlik, çeşitlilik, kapsayıcılık deyince herkes hemfikir ancak bu iyi niyeti pratiğe dökmek gerekiyor.
Araştırmalarımız gösterdi ki, iş hayatı gibi evde de ayrımcılığa uğrayan kız çocukları oluyor. Maddi imkânlar yetersizse, ilk kız çocukların isteklerinden vazgeçiliyor. Bu sebeple başarılı kız öğrencilerin eğitimlerini sürdürebilmesini hayati görüyoruz. İkinci yılımızda 120 üniversite öğrencisine ulaştık. Burstan staja, mentorluktan kişisel ve mesleki gelişime kadar pek çok imkân sağlıyoruz. Ayrımcılık dilde, eğitimde ailede başlıyor. Dilin toplumsal anlamda yaratacağı değişime en büyük katkıyı, çocuklukta verilecek eğitimle sağlayabiliriz.
Ford Otosan İnsan Kaynakları ve Dönüşüm Lideri Oya Başak Akyol: "Toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusu çok daha derinlerde"
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların sadece iş dünyasında önüne bariyer koyan bir konu değil. Sorun çok daha derinlerde ve çok boyutlu şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2021 raporuna göre, cinsiyetler arası uçurumun küresel ölçekte tamamen kapatılması ancak 135,6 yılda mümkün olacak. Pandemiden önceki son raporda kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için en az 100 yıl geçmesi gerektiği belirtiliyordu. Bu tablonun ailede, toplumda, ekonomik ve sosyo-kültürel alanlarda değişebilmesi için hükümetlerin, sivil inisiyatiflerin ve iş dünyasının işbirliğiyle politikalar üretmesi gerekiyor.
Kadınlara iş hayatında oldukları için suçluluk hissetmemelerini söylemek isterdim. Kadınlarda “İşe gittiğim için çocuğumu ve evimi ihmal ediyorum” düşüncesi yoğun olarak karşımıza çıkıyor. Oysa evde de hayat müşterek. Görüşlerini ifade etmekten korkmasınlar ve kendilerine limitler koymasınlar. Dayanışma, emek gibi kavramlara değer versinler. Hayat sadece işten ibaret değil. Sosyal ve özel hayatımızdaki dengeler muhakkak iş performansımıza da yansır. Bu yüzden dengeyi kaybetmesinler.
Lenovo Türkiye Pazarlama ve İletişimden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Banu Soyak: "Cam tavanlar kavramı hâlâ varlığını koruyor"
Kadınların veya azınlıkların işlerinde üst pozisyonlara çıkmasının önüne geçen hiyerarşiler arasındaki ‘soyut engeller, ön yargılar’ anlamına gelen Glass Ceiling/Cam Tavanlar kavramının varlığını koruduğu kanısındayım. Sanayi devrimi sonrasına iş yaşamına katılma fırsatı bulan kadınlar hâlâ bu ön yargılar ve yanlış düşünce kalıpları ile mücadele etmeyi sürdürüyor. Belki Kuzey Avrupa gibi ülkelerde, toplum bu konuyu ellerinden gelen en iyi şekilde adresleyebildiği, kadınların neredeyse tamamı iyi bir eğitim alma ve üniversitede okuma şansı bulduğu bu ülkelerde kadınlar iş gücüne yüksek bir oranda katılabilme şansı bulabiliyor. Ama aynısını Asya bölgesi, Orta Doğu Bölgesi ülkelerindeki kadınlar için maalesef söylemek daha zor. Kültürel koşullar, geçmişten gelen toplumsal gelenekler ve anlayış, ön yargılar nedeniyle maalesef Kuzey Avrupa’daki hem cinsleri kadar şanslı olamıyor bu bölge kadınları.
Genç iş kadınlarımız, mücadeleci özelliklerinin onlara iş hayatında değer katacağının farkında olsun ve hedeflerine odaklansınlar. Odaklarında ön yargılar dolayısı ile asla pes etmeden daima ileriye bakmak, yenilenmek olmalı. Ve üçüncü önerim de hayatın içindeki zorluklara rağmen bir kadın olarak ekonomik özgürlüğün önemini anlamaları, iş hayatında kalma kararlılığı göstermeleri ve geri adım atmamaları.
Hayat Kimya Strateji ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Aysel Aydın: "Refah düzeyi kadınların her alanda varlık göstermesine bağlı"
Kadının iş gücüne katılımı, toplumların ekonomik ve sosyal yaşamının sürdürülebilirliği açısından bir gereklilik. Ancak asıl görevi çocuk bakımı ve ev işleri olarak görülen kadınlar, özellikle erkek yoğun mesleklerde ya da sektörlerde görünmezlik paradoksuna takılıyor. Kadınlar, yönetim seviyesine çıkma yolculuğunda her seferinde önlerine konulan yeni koşullar yüzünden cam duvarlarla karşılaşabiliyor. Bu duvarları yıkmak ve iş hayatında güçlü kadınların varlığını artırmak için önce kız çocuklarının güçlenmesi gerektiğine inanıyorum. Bununla birlikte gelişmekte olan ülkelerde istenilen refah düzeyine ulaşmanın yolu kadının hayatın her alanında varlık göstermesinden geçiyor. Kadınların istihdamını artırmak, kayıt dışı kadın çalışanları azaltmak ve kadınların çalışma hayatında daha çok yer alabilmesi için kariyer desteği sağlamak gerekiyor.
Çalışma hayatına yeni atılan kadınlara hedeflerine odaklanmaktan asla vazgeçmemelerini öneriyorum. Yola fark yaratmak için çıksınlar ve yolculuklarında ayaklarına takılan taşlara takılıp düşmekten korkmasınlar. Ünlü lider Nelson Mandela’nın da dediği gibi “Hayattaki en büyük zafer hiçbir zaman düşmemekte değil, her düştüğünde ayağa kalkmakta yatar”.