İnsan odaklı, topluma etki eden bir kariyer yolu

Beril Alakoç’un Unilever ile başlayan ve Akbank Marka ve İletişim Başkanı olarak devam eden kariyer yolculuğu, cesur kararlar, yaratıcı yaklaşımlar ve iz bırakan anlarla dolu. Toplumsal fayda odaklı işlerden kişisel motivasyonlarına, kariyerindeki kırılma noktalarından unutulmaz anılarına kadar samimi ve ilham verici bir sohbet sizleri bekliyor.

Beril Alakoç’un Unilever ile başlayan ve Akbank Marka ve İletişim Başkanı olarak devam eden kariyer yolculuğu, cesur kararlar, yaratıcı yaklaşımlar ve iz bırakan anlarla dolu. Toplumsal fayda odaklı işlerden kişisel motivasyonlarına, kariyerindeki kırılma noktalarından unutulmaz anılarına kadar samimi ve ilham verici bir sohbet sizleri bekliyor.

Hızlı tüketim ve enerjiden finansa uzanan deneyim

İngiltere’de, University of Kent’de Ekonomi ve Bilgisayar lisans eğitiminin ardından, University of the West of England’da Pazarlama alanında master yaptım. O dönemde yeni yeni gündemde olan Database Marketing üzerine tezimi yazdım.

Kariyerime ise 1998 yılında başladım. O dönemde pazarlama alanındaki en etkili şirketleri yakından takip ediyordum. Heyecanlı bir iş başvuru sürecinden sonra, pazarlama alanında en başarılı olduğunu düşündüğüm, üniversitede hep örneklerini derslerde gördüğüm Unilever’de işe girdim. 19 yıl sonra Petrol Ofisi’nde CMO olarak işe başladım. Türkiye’nin en değerli markalarından birinin stratejik olarak yeniden konumlanması sürecini yönettim.  4 sene sonra da Akbank’ta Marka ve İletişim Başkanı olarak çalışmaya başladım. Finans sektörü, kariyerimde hızlı tüketim ve enerji sektörlerinden sonra beni çok heyecanlandıran bir alan oldu. Akbank da her zaman takip ettiğim bir markaydı. Hem kendi tecrübelerimi aktarabileceğimi hem de kariyerimde finans deneyiminin bana çok şey katacağını düşündüm.  

Ailem, eğitimim ve hobilerim hayatımı şekillendiren en önemli faktörler 

Ailemden aldığım değerler ve akademik eğitimim, hayatımın en belirleyici unsurları oldu. Yurtdışında eğitim gördüm ve daha sonra da yurtdışında yaşadım. Farklı kültürleri hem özel hayatımda hem de iş tecrübemde çokça deneyimledim. Bu benim dünya görüşümü, olaylara ve insanlara yaklaşımımı çok geliştirdi, farklı perspektifler kazandırdı. Çocukluktan itibaren çok farklı yerlerde yaşadım.  Bu da zorluklara karşı direnç ve adaptasyon kabiliyetimi artırdı. Bir de çocukluktan gelen müzik ve spora olan ilgim beni hayata çok bağladı diyebilirim. Bu hobileri her zaman ciddiye alarak yaptım, zaman ve efor harcadım. Bu da bana çok yönlü olma becerisi, aynı zamanda da aile, kariyer ve özel hayat dengesini kurmamda disiplin kazandırdı. 

Nicelikten çok niteliğe odaklandım

Kariyerimin ilk yıllarında çok uzun saatler çalıştığımı hatırlıyorum. Sanırım, her şeyi hemen ve hızlı yapmaya çalışıyordum. Neyin önemli olduğunu, nicelikten çok niteliğin daha değerli olduğunu zaman içinde anladım. Bunu anlamak için de bu süreçten geçmek gerekliydi diye düşünüyorum. Zaman bana yaptığım işlerin sonuçlarını göstererek çok şey öğretti, tecrübe en değerli kazanımım oldu. Savaşçı ve rekabetçi bir ruhum var. Beni motive eden en büyük şey o dönemdeki iş başarılarımızdı. Yaptığımız işlerin sonuç verdiğini görünce çok çalışmak bana hiç zül gelmedi. Hiç yapılmamışları yapmak, yaratıcı yaklaşımlar getirmek için özellikle çok uğraşırdım. Sanırım bu şekilde iz bırakmak da beni daha fazlası için motive ediyordu.

Cesur adımlar atmakta hiç tereddüt etmedim

Çok şanslı biriyim. Hem beni yetiştiren ailem hem de şimdi kendi ailem her türlü seçimimde yön gösterici oldular ve seçimlerimi desteklediler. Gençliğimde yurtdışı eğitimim, müzik ve spora olan tutkum hep ailemin yönlendirmesi ile oldu. Cesur adımlar atmakta hiç tereddüt etmedim.

Aile büyüklerim hayatımın kahramanları oldu 

Rahmetli babaannem, anneannem ve dedem benim çocukluk ve de hatta yetişkinlik kahramanlarım. Kendi hayatlarındaki zorluklardan kuvvetle çıkıp yokluktan var olma hikayeleri, hayata tutkuyla bağlı kalıp her zaman kıymet bilmeleri, karakterleri ile etraflarında sevilen, sayılan kişiler olarak kendilerini kabul ettirmeleri, bir yandan şefkatli ve anlayışlı bir yandan disiplinli duruşları ile beni ben yapan her şeyi onlara ve tabii ki onların yetiştirdiği anne-babama borçluyum.

Kariyerimin dönüm noktası…

Küçük bir markanın ürün müdürüydüm. Bunu yaşayanlar bilir, büyük bir kurumda küçük bir işin başındaysanız ilgi çekmek çok zordur. Aylarca hazırlandığım büyük bir satış toplantısı vardı.  Küçük bir markanın biraz destekle ne kadar çok kâr getirebileceğine dair çok iddialı bir sunumum vardı. Ve tabii ki büyük markaların önceliklendirildiği bu toplantıda, en son bana söz kaldı. Büyük patron kulağıma eğilip “5 dakikada toparla” dedi. Ben de elime mikrofonu alıp “Aylardır hazırlanıyorum, 5 dakika değil, gerektiği kadar konuşacağım” dedim. Salon buz gibi oldu. Tabii gençliğimin de verdiği, içimde yanan bir ateşle, “biraz” sert ve bir o kadar da etkili bir sunum yaptım. Sunum sonrası satış ekibinin yarısı beni heyecanla alkışlarken, diğer yarısı “Bu da kim!?” diyerek eleştirel bakışlar attı. Bu benim kariyer hayatımın önemli bir dönüm noktası oldu. Bugün olsa kelimelerimi daha dikkatli seçerek daha olumlu bir sunum yapardım elbette ama gençliğin getirdiği ve kontrol edemediğim o heyecanımı üst yönetim fark etmiş olmalı. O günden sonra beni tanımayan kalmadı, bir süre sonra da bu ateşimi ve enerjimi daha verimli harcayabileceğim daha büyük sorumluluklar verildi.  Ben de tabii satış toplantısı sonrası dersimi de almış olarak daha olgun bir şekilde kariyer yolculuğuma devam ettim.

İlk maaş, ilk hediyeler ve hatıralar

İlk maaşımla babaannem ve anneanneme Türk kahvesi fincan seti almıştım. Şimdi onlar rahmetli oldular. Bu kahve setleri de bende duruyor hâlâ. Onların muhabbetleri ve hatıraları gönlümden hiç eksik olmaz. Eve de pasta aldım diye hatırlıyorum. İlk maaşımla iş yerine de baklava alırım hep.

Toplumda iz bırakan, “gerçek” fayda sağlayan işler yapmak hedefimdi…

Öğrencilik yıllarımda hep “insan odaklı” bir işim olsun istemiştim. Pazarlama alanında master yapmamın sebebi de buydu. Kurumsal bir iş yerinde kendimi üst düzey bir yönetici olarak hayal ettiğimi, toplumda iz bırakan “gerçek” fayda sağlayan işler yapmak istediğimi, kendi kararlarımı verebileceğim, yön gösterebileceğim bir işim olmasını hayal etmiştim. Öyle de oldu. Kariyer hayallerimden uzak bir yerde değilim açıkçası.

Spor ve müzik benim için alternatif kariyer yolları olurdu

Şu anda master yüzme yarışlarında yarışıyorum. Hem Türkiye şampiyonaları hem Avrupa ve dünya şampiyonalarında havuz ve açık su yarışlarına katılıyorum. Düzenli antrenmanlarım ve hedeflerim var. Klasik piyano ve amatörce de olsa gitar çalıyorum. Birkaç yıldır da Deniz Arcak’tan şan dersi alıyorum. Deniz’in Atölyehane şarkıları projesi kapsamında da kendi şarkılarımızı besteleyip müzik platformlarında yayınlıyoruz. Dört tane şarkım var, beşincisi de yakında çıkacak. Bundan büyük keyif alıyorum. Bugünkü işimi yapmıyor olsaydım, çok büyük ihtimalle bu iki alandan birine yönelir, kariyerimi bunun üzerine inşa ederdim.

İş yerinde eğlenmek, samimi arkadaşlık ilişkileri çok önemli 

Daha genç yıllarımda çok şakacı ve taklitçi idim. Çok kişileri kandırdım, kandırıldım; böyle sayısız hikâyem var. Veda eden bir iş arkadaşıma hediye diye çikolata kaplı diş sarımsak yedirdim, Hint kıyafeti giyip Hindistan’dan piyasa ziyaretine geldim diye satıştaki arkadaşımı kandırdım, hamileyken toplantının ortasında yere su döküp doğuruyorum diye ortalığı ayağa kaldırdım… 

İş yerinde eğlenmek, samimi arkadaşlık ilişkileri çok önemli bence. Eski iş arkadaşlarımla şimdi iş konuşmuyoruz, bu tip anıları paylaşıp gülüyoruz…

Uyum, etki ve paylaşım en büyük motivasyon kaynaklarım 

Çalışma arkadaşlarımla uyum, güven ve samimiyet ortamı beni en motive eden faktör.  İkincisi, çalıştığım duyduğum heyecan, etki alanım. Bir proje ile toplumda olumlu bir iz bırakabilmek beni müthiş heyecanlandırıyor. Son olarak da ekibime verebileceklerim beni motive ediyor. Onların kariyerine, hayatlarına yapabileceğim olumlu dokunuşları çok önemsiyorum. Bu yüzden de ekibime çok yakın çalışmayı seviyorum.

Farklı düşüncelerden zenginlikler doğuyor   

Kariyerinin başındaki Beril’e bir tavsiye verecek olsam, ona “Doğru bildiğinin peşinden git” derdim. Biz “söz dinleyen” bir nesilden geliyoruz.  Daha gençken “Deneyimim az, büyüklerim daha iyi bilir” diye düşünerek, inandığım bazı doğrular konusunda belki de yeterince ısrarcı olmadığımı düşündüğüm oluyor. Tabii şimdi kültür de değişti, artık hiyerarşik yapılar kalmadı. Gençler düşüncelerini daha rahat ifade ediyorlar, inandıkları şeylerin peşinden daha heyecanlı koşuyorlar. Bu açıklığı ekibime yansıtmak için özellikle çaba sarf ediyorum. Farklı düşüncelerden zenginlikler doğuyor, buna çok inanıyorum.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir