Gelecek için yapılacak yatırımların bugünü belirleyeceği bir yıl, 2023...

Kuantum Araştırma Kurucusu Volkan Kılıç: "Markalarımızın artık dijitalleşme aşamasından, dijital dönüşüme geçmeye başlamalarının gerektiği ve iş süreçlerini yeni teknolojilere uyarlama denemeleri yapması gerektiği bir 2023 bizi bekliyor."

2016 yılında Dünya Ekonomik Forumu’nda, dördüncü endüstriyel devrim olarak bahsedilen dönemin tam olarak içinde yer almaktayız. İçinde bulunduğumuz yüzyılı, eski üretim şekillerinin ve geleneksel pazarlama yöntemlerinin yerini yeni üretim şekillerine ve bilimsel pazarlama yöntemlerine bıraktığı bu dönemde, veri odaklı üretim ve yönetim şekillerini benimseyip makine ve algoritmalara hükmedebilenlerin ekonomik dönüşümde de meyvelerini toplayabileceği bir ekonomik kırılma zamanı olarak da tanımlayabiliriz. 

Kuantum Araştırma’nın Türkiye işletme ekosisteminin dijitalleşme evrimini incelemek amacıyla gerçekleştirmiş olduğu Türkiye temsili araştırma sonuçlarına göre işletme ekosistemimizin dijitalleşmesine ağırlık verdiği ve vermeye hazırlandığı yönetim araç ve süreçlerinin başında yüzde 41,2 ile ‘müşteri ilişkileri yönetimi’ gelirken, bu süreci ‘finansal süreçlerin dijitalleşmesi’ ve yüzde 29,1 ile ‘üretim yönetimi’ ve yüzde 28’lik oranlar ile ‘stok /depo - lojistik/sevkiyat yönetimi’ izliyor. 

İşletmelerin teknoloji entegre evrimi lojistik, stok yönetiminde başlayıp CRM’e (Müşteri İlişkileri Yönetimi/Customer Relationship Management) doğru gelişiyor. Türkiye işletme ekosisteminin dijitalleşmesine ağırlık vereceği yönetim araç ve süreçleri, bu evrimin doğru şeklide yaşandığını gösteriyor. Dijitalleşme sürecinde en önemli adım, müşteri deneyiminin dijitale aktarılması. Makine öğrenimi ve yapay zekânın müşteriyi yorumlaması, içinde bulunduğumuz dijitalleşme çağında oldukça önemli ve kritik bir konumda. Kısacası, teknoloji kullanımını endüstri 3.0, kullanılan bu teknolojilerden elde edilen verileri üretim, pazarlama ve pek çok alanda katma değer sağlayacak algoritmalara çevirmeyi de endüstri 4.0 olarak adlandırabiliriz.

B2B pazarın dijitalleşmesi 
İşletmelerin özellikle pandemiyle tanıştığı dönemdeki dijitalleşmeye ayak uydurma süreci önemli bir korelasyon göstergesi. Bu korelasyon göstergesi aslında karşımıza işletmelerin hayatta kalmak için gösterdiği bir refleks olarak çıkıyor. Değişen düzene ayak uydurma telaşı aynı zamanda işletmelerin dijitalleşmeye başlamasının bir ön ayağı. 

İşletmelerin dijitalle tanışma evresi pandeminin etkilerini göstermeye başlamasıyla birlikte gelişiyor. Pandemiden önce işletmelerin sadece yüzde 38’i fiziksel ofislerinin herhangi bir ihtiyacını online alışverişten karşılıyorlardı. Pandeminin en sıcak döneminde ise bu oran yüzde 89 oranına ulaştı. Bu oran pandeminin etkisini azaltmaya başladığı dönemlerde küçük ivmelerle düşüş göstermiş olsa da başlamış olduğu evreye kıyasla bugün tam olarak yüzde 100 büyüme gösterdi. Bu da bize şunu ifade ediyor; işletmelerimiz hayatta kalma refleksleriyle işleyişlerini devam ettirebilmek için yoğun bir çaba gösterdi ve bu çabaya karşılık bulduğunda da alışkanlıklarını değiştirmeye başladı ve kurumları için online alışveriş davranışa dönüştü. Burada çok temel iki tane neden var; bir tanesi mikro ölçekli işletmeler, diğeri ise makro ölçekli işletmeler.

Orta ölçekli işletmeler dijitale en yakın segment olarak tanımlandığı için bu segmentteki değişim diğer ölçeklere göre daha az oldu. Alışveriş alışkanlıkları bakımından mikro ölçekli işletmeler daha yakın çevreci, etrafındaki zincir marketlerden, esnaf tanıdıklarından ihtiyaçlarını gideriyordu. Offline mağazalardan alışveriş yapıyorlardı. Makro ölçekli işletmeler de, daha büyük ihtiyaçlarından dolayı tedarik zincirleriyle bu ihtiyaçlarını gideriyordu. Bu evrede mikro ölçekli işletmeler dijitalle tanıştı ve bu dijitalleşme kalıcı hale geldi. Makro ölçekli işletmeler ise kâğıt üzerinde makro ölçekli işletme olmaya devam etse de fiziksel olarak yeni çalışma düzeninden ötürü orta ölçekli işletme gibi davranmaya başladılar ve dijitali kalıcı olarak hayatlarına dahil ettiler. Dijitalleşmeye ayak uydurma ikliminde işletmeler yine hayatta kalabilme refleksiyle hareket etti ve bu kez de kendi ürün ve hizmetlerini dijitale nasıl taşıyacağının sorularını kendilerine sormaya başladılar. Hatta bu bilincin alt metninde şu fikir bize işletmelerin dijitale yatırım yapmaya hazır olduklarını gösterdi; pandeminin en sıcak dönemlerinde negatif etkiyi azaltmak isteyen işletmelerin dijitale yatırım yapma oranları yüzde 31 seviyelerindeydi. Bu oran sonrasında yüzde 45 seviyelerine ulaştı.

2021 yılında işletmeler, kurumsal süreçlerin yönetildiği ERP-CRM gibi yazılımların kullanımında yüzde 38,6 gibi önemli bir orana ulaştı. Aynı zamanda bulut bilişim kullanım oranları; mikro, orta ve makro ölçekli işletme arasında anlamlı bir fark oluşmadan artmakta. Bu da oldukça pozitif bir etki ortaya koyuyor ve işletmelerin kriz ortamlarında hızlı reaksiyon alabilme kapasitelerinin yüksek olduğunu gösteriyor.

B2B pazarda dijital dönüşüm ve yapay zekâ
Karşımıza çıkan süreçleri basamaklandırır ve yapay zekâ kavramına odaklanacak olursak ivmenin şu şekilde ilerlediğini göreceğiz; birinci basamak, dijitalde oluşan talep ve dijitalden alışveriş alışkanlığı, ikinci basamak, ürün ve hizmetlerin hızlı bir şekilde dijitale taşınması, üçüncü basamak ise, kurumsal süreçlerin dijitale taşınması olarak karşımıza çıktı. Dördüncü basamak ise yapay zekâ, yani dijital dönüşüm. İşletmelerin kullandığı dijital teknolojiler sırasıyla ‘yapay zekâ’, ‘akıllı robot/otomasyon’, ‘simülasyon teknolojileri’, ‘nesnelerin interneti’, ‘büyük veri’ ve diğer olarak sıralanırken, bu dijital teknolojileri kullanmıyorum diyen firmaların sektörel bakımdan istatistiki olarak birbirinden farklılaşmadığı sonucu ortaya çıkıyor. Türkiye’de yapay zekâ kullanan işletmelerin oranı yüzde 14.5. Daha geniş bir perspektiften bakmak adına bu veriye büyük veri kullanım oranını da eklersek yüzde 17.5’luk bir oran elde etmiş oluruz. Burada sektörel bakımdan farklılık olmamakla birlikte, işletme büyüklüğü bakımından anlamlı bir farklılık oluşmakta. Mikro ölçekli işletmelerde kullanım oranı yüzde 9.8 iken makro ölçekli işletmelere doğru ilerlediğimizde bu oranın yüzde 38’lere çıktığını görüyoruz.

"Gelecekte firmanızı etkileyecek teknolojiler nelerdir?" diyerek işletmelerin yapay zekâ teknolojilerinin gelecekteki yerini nerede gördüklerine baktığımızdaysa yukarıda verdiğimiz yapay zekâ ve büyük veri oranı burada çok daha büyük bir oranı temsil ediyor ve yüzde 60.7’lik bir orana ulaşıyor. Yine sektörel farklılık olmamakla birlikte makro ölçekli işletmelerde bu farkındalık oranı daha yüksek oranlara ulaşıyor. Yapay zekâ teknolojilerinin ve algoritmaların kusursuz öğrenimleri için ortam hazırlayan bu veriye blockchain temelli teknolojileri ve soysal veriyi de eklediğimizde hızlı bir sıçrama ile 4. Endüstriyel Devrimin hızlanma aşamasını tamamlayacağız. 

Tüm bu gelişmelerden ötürü markalarımızın artık dijitalleşme aşamasından, dijital dönüşüme geçmeye başlamalarının gerektiği ve iş süreçlerini yeni teknolojilere uyarlama denemeleri yapması gerektiği bir 2023 bizi bekliyor. Özetlemek gerekirse, Türkiye işletme ekosisteminin gelecek için yapacaklarının bugününü belirleyeceği bir yıl bizi bekliyor.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir