Fil’m Hafızası’ndan "sürdürülebilirlik" odaklı film seçkisi

Fil'm Hafızası, sürdürülebilirliği odağına alan filmleri Pazarlamasyon okuyucuları için derledi.

"Sürdürülebilirlik veya sürdürülebilir yaşam tarzı, dünya gündeminin en önemli konu başlıklarından biri. Fil’m Hafızası olarak, dünya kaynaklarını bilinçli tüketimde yaşam stili olan sürdürülebilik odağındaki filmleri Pazarlamasyon okuyucuları için değerlendirdik. İyi seyirler..."
Fil'm Hafızası Ekibi...

Anıların Arasında Benlik Arayışı: Hello My Name is Doris (2015)

60’lı yaşlarının başında olan Doris, eskiye özlemin ve özgürlük arzusunun pençesinde bir hayat sürdürmektedir. Yakın zamanda annesinin vefat etmesi Doris için önlenemez bir travmaya dönüşür ve yaşlı kadın, tüm evi annesinin eşyalarıyla doldurur. Sürdürülebilirliğin tıkanıklık boyutu olan ve günümüz modern insanının çokça muzdarip olduğu dispozofobi, Doris’in de hayatını ele geçirir. Konfor alanının kompulsif biriktirme hastalığı ile perçinlendiği bu sığınak yavaş yavaş çömeye başlar. Doris, hayata yeniden tutunur ve kendinden yaşça küçük genç bir erkeğe aşık olur. Daha minimal bir hayata adım atmak zorunda kalan yaşlı kadın, toksik fazlalıklardan aşk ile arınmaya çalışır. Benlik arayışı Doris’e umut olur ve daha özgür, daha sade bir hayata uyumlanır. 
İrem Yavuzer

Başka Bir Dünyada Yaşayamam: Her (2013)

Doğanın sürdürülebilirliği kadar sosyal platformda insanlığın sürdürülebilirliği de günümüzün başlıca endişelerinden. Günümüzde bunun üzerine spekülasyonlar, genelde bilim kurgu türündeki eserlerle aktarılıyor. “Her” de bu endişeyi paylaşan sözde ütopyalardan biri. Yönetmen koltuğunda Spkie Jonze’nin yer aldığı Her, yapay zekânın bambaşka bir boyut kazandığı bir zamanda geçiyor. Hafızasına tanımlı veriler üzerinden karşısındaki insanla iletişim kuran robotlar, insani ilişkilerin yerini almaya başlıyor. Bunlardan birine sahip olan Theodore, zamanla yapay zekâ Samantha’ya ilgi duyuyor. Bu yakınlık, ancak insanlara mahsus olan aşk duygusuna evrilmeye başlayınca Theodore, gerçeklikle sanal dünya arasındaki eşikte kendini buluyor. Peki, Theodore’un insanlığı eşiğin hangi tarafına ait?
Rabia Elif Özcan

Uzayda Sürdürülebilirlik: High Life (2018)

“Biz (…) sisteme uymayan atıklardık. Ta ki birinin aklına, bilime hizmet etmek için bizi geri dönüştürmek gibi dâhiyane bir fikir gelene kadar.” Birkaç mahkûm, bir kara deliğin çekim enerjisine ulaşarak dünyadaki doğal kaynakların dibini sıyıran insanlığa sınırsız kaynak sağlamak için uzaya gönderilir. Ama bu görev için tasarlanan uzay gemisi en sürdürülebilir yaşam formuna işaret eder. Gemide her şey geri dönüştürülür. Kendini yenileyen su döngüsüyle su, dünyevi bir vaha olan bahçeyle gıda ihtiyacı çözülür. Uzayda bahçe fikri, romantik bir görüntü sunduğu kadar fonksiyoneldir de. Bu ritüeller sayesinde kahramanımız, geminin parçasından kızının oyuncağına kadar her şeyi kendi yapar. Nitekim hayatımızda “yeni ürün” diye bir şey olmasa biz de böyle yaşar, kaynak için kara delikler aramazdık.
Esma Akalın

Önemli Şeylere Dair Bir Belgesel: Minimalism A Documentary About the Important Things (2015)

Tüketim alışkanlıklarının, sürdürülebilir bir dünya için gözden geçirilmesi gereken şeylerin belki de ilki olduğunu kabul edersek, Joshua Fields Millburn ve Ryan Nicodemus’un kendi hikâyelerinden ilham alarak çıktıkları “daha sade bir hayat” amaçlı yolculuklarını ve bu yolda öğrediklerini izlemek hem kendimize hem de neredeyse her sektörde yaşanan tüketim çılgınlığına farklı bir gözle bakmamızı sağladığı için önemli bir yerde duruyor.“İnsanları sevin, eşyaları kullanın. Tersi asla işe yaramaz!” mesajı ile sürdürülebilir mutluluğa dair ipuçları veren bu belgesel, az ve öz eşya ile yaşamanın spiritüel yanlarından bahsederken bizleri de bilinçli tüketici olmaya ve kapitalizmin “mutlu olma isteğimizi” daha çok tüketmemizi sağlayarak bir sömürü malzemesi haline getirmesine karşı durmaya davet ediyor.
Hilal Önal

Yaşamın Kaynağına Vurulan Darbe: Seaspiracy (2021)

Sürdürülebilirlik denilince genelde akıllara plastik kullanmama, geri dönüşüm vs. geliyor. Zira birçok çevreci örgüt, aktivistliğini hep bu çerçevede sürdürüyor. Çünkü bu alan, nispeten daha güvenli. Lakin asıl çevre kıyımlarından en önemlisi okyanuslarda yaşanıyor. Gelin görün ki uçsuz bucaksız okyanusta yapılan vahşeti açığa çıkarmak oldukça zor. Fakat genç aktivist Ali Tabrizi, bu tehlikeli alana adeta canını ortaya koyarak sızıyor. Birçok sayısal verinin, şok edici bilginin adeta üzerimize yağdığı belgeselde, en büyük vuruş ise şu bilgiyle yapılıyor: Okyanuslar karalardan yirmi kat daha fazla karbon tutuyor. Bu bilginin ardından sorulması gereken soru şu: Peki, ormanları hayatın devamı için bu kadar korurken okyanustaki yaşama neden hunharca saldırılıyor?
Tuba Büdüş

Biyoçeşitlilik Krizini Besleyen Rant: Virunga (2014)

Demokratik Kongo Cumhuriyeti‘nde, soyları tükenmekte olan dağ gorillerinin yaşam alanlarından biri olan Virunga Doğal Yaşam Parkı ve onu koruyan gönüllüler sürekli tehdit altındadır. Arazide petrol aramak için ülkeye gelen İngiliz şirketi SOCO’nun paralı askerler ve yerel militanlar ile el ele verip sürdürdüğü, parktaki doğal yaşamı ve onu korumaya çalışan insanları tehdit eden faaliyetleri ve akabinde isyancı kuvvetlerin bölgeyi ele geçirmesi ile 2012 yılında yaşanan çatışmaları gözler önüne seren belgesel, güç sahiplerinin çıkar yolunda acımasızca doğayı ve insanları katledişini anlatıyor. Petrol uğruna gözden çıkarılan doğal yaşam için kendini feda eden insanların mücadelesini gözler önüne seren belgesel, Oscar ve Bafta adaylığı dâhil olmak üzere elde ettiği birçok başarıyı sonuna kadar hak eden bir yapım.
Didem Akça

Çevresel Sürdürülebilirlik: Wasteland (2011)

Jardim Gramacho’ya hoş geldiniz! Burası dünyanın en büyük çöplüğü, ekosistemleşmiş bir atık adası. Fakat burası, günlük hayatta kullanılan malzemelerle icra eden sanatçı Viz Muniz için farklı bir anlam taşıyor. Yaşadığı kentin bu köşesinde çöp toplayıcılık ile yaşamlarını kazanan insanlara yeni bir hayat sunmayı düşlüyor ve yapılacak şeyin en doğru bildiği işi yaparak gerçekleşebileceğini seziyor. Odağına çöplüğü ve bileşenlerini alan Muniz, idealini gerçekleştirmek adına uğraşırken yönetmen Lucy Walker’ın üstünde durduğu apayrı bir olay var: Tüketilmek üzere üretilip hurdaya çıkan ve gezegenimize azami zarar veren çöp yığınlarının nedenleri ve sonuçları. Walker; belgeseli izleyen tüketiciye, kullanıp attığı ürünlerin asla yok olmadığını gösteriyor.
Bora Taşçı

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir