Erdem Aksakal: "Daha insani ve dünyayla barışık bir iş hayatında olmayı hayal ediyorum"

Sektörün değerli isimlerine bugünkü başarılarının kilometre taşlarını sorduğumuz serimizin yeni konuğu SAP Amaç ve Sürdürülebilirlik Pazarlaması Global Direktörü ve Yazar Erdem Aksakal...

“Yazarlığı, hikâye anlatıcılığımı ve birçok derin dostluğu neredeyse çeyrek asırdır aktif olduğum sosyal ağlara, dijital dünyaya borçluyum.” diyen SAP Amaç ve Sürdürülebilirlik Pazarlaması Global Direktörü Erdem Aksakal, kariyer yolculuğunu ve tecrübelerini tüm samimiyetiyle paylaştı.

İlk iş tecrübem...
İş hayatına 2003 yılında Vestel Elektronik’te başladım. Türkiye’deki ilk Plazma ve LCD televizyon projelerini gerçekleştiren ekipte yer aldım. Vestel’den sonra İsviçre merkezli Oerlikon’da, daha sonra da İsveç’in telekomünikasyon şirketi Ericsson’da teknik birimlerde görevler aldım. Ericsson’da, Türkiye ve çevre ülkelerdeki teknoloji projelerinde görev aldıktan sonra; iş hayatının esas yer almak istediğim kısmının pazarlama olduğuna karar verdim. Teknik bir proje mühendisi rolünden, Ericsson Türkiye’nin Pazarlama ekibine geçmem aslında sektöre ilk adımlarım sayılabilir. 12 yıldır da SAP’de pazarlama alanında çeşitli bölgesel ve global rollerde çalışmaktayım. 

Eğitim hayatımın kariyerime etkileri...
Liseyi İzmir Bornova Anadolu Lisesi’nde, Lisansı İTÜ Elektronik Haberleşme Mühendisliğinde, yüksek lisansı Boğaziçi Üniversitesi İşletme’de, doktoramı Bilgi Üniversitesi’nde pazarlama alanında tamamladım. Teknik seminerler, pazarlama, yönetim ve liderlik eğitimleri gibi birçok kurumsal eğitime katıldım. Bu eğitimlerin bendeki en büyük etkisi hikâye anlatımının önemini keşfetmek oldu. Şu an bir konuşmacı, akademisyen olarak bir anlatı gerçekleştiriyorsam bunu biriktirdiklerime borçluyum. 

Kariyerimdeki kilometre taşları...
Pazarlama alanına geçme heyecanım, şirket içi bir pozisyona başvurmam ve o role geçişimdi. İsteğimi tarif etmiş, bu doğrultuda kendimi karar vericilere anlatacak yaratıcı yollar bulmuş, sabırla ve arzuyla beklemiştim. O dönem geçtiğim pazarlama ekibindeki yöneticim ve şimdi dostum, ülkemizin yetiştirdiği önemli isimlerden sevgili Yiğit Kulabaş’ın bana kattıkları çok değerli. Diğer kilometre taşı Boğaziçi Üniversitesinde aldığım Executive MBA programı ve bu eğitimin bana kattığı stratejik bakış açısıydı. Bir diğeri de dijital dünyadaki yeniliklere ulaşma, kullanma merakıydı. Yazarlığı, hikâye anlatıcılığımı, birçok derin dostluğu neredeyse çeyrek asırdır aktif olduğum sosyal ağlara, dijital dünyaya borçluyum. 

Kariyerimde karşılaştığım zorluklar ve motivasyon kaynağım...
En büyük zorluk biz beyaz yakalıların iş hayatında kendimizi sahici biçimde ifade edemeyişimiz. Kurum içi hiyerarşinin ya da sert kuralların hâkim olduğu ortamlar zor ve sıkıcıydı. Çalışanlardan yeteneklerini değil klişeleri ortaya koyması beklenen bu ortamlardaki ana motivasyonum, bu döngüden rahatsız olan tek kişinin ben olmadığını fark edişimdi. Bu sayede iş hayatına farklı bir gözle bakmanın, hatta kurumsal yaşama dair eleştiriler getirmenin mümkün olduğunu keşfetmiştim. İş hayatı sadece bizden istenenleri sergilediğimiz bir alan olmayabilirdi, onu değiştirmek de mümkün olabilirdi. Bu doğrultuda yazılar yazmaya, podcast, video, sahne performansı demeden içerik üretmeye başladım. Yaklaşık 10 yıldır da iş hayatının değişimi ve dönüşümü üzerine aktif biçimde içerik üretiyorum. Eğer beyaz yakalılar olarak beyaz dışındaki renklerimizi de ortaya koyabiliyorsak bunda bir katkım olmasını önemsiyorum. Mezeleri Güzel: Bir Beyaz Yakalının İtirafları ve Çok Çalışıyoruz: Hayalsiz Yaşayan Beyaz Yakalılara Kişisel Özgürlük Rehberi kitaplarını hem kendime hem kendim gibi hisseden arkadaşlarıma bir nefes olması umuduyla yazdım. 

Ailemin hayattaki seçimlerime etkileri...
Öğretmen bir anne ve babanın çocuğuyum. İçimdeki merak, okuma, araştırma, yeni bir söz söyleme, yaşadığım dünyayı değiştirme arzularını onların desteğiyle inşa ettiğimi biliyorum. Kendim de ebeveyn olduktan sonra, çocuklarım hayata karşı direncimi, motivasyonumu, iştahımı hep diri tuttu. 

Çocukluk kahramanım...
Bir dönem Türkiye’yi atı Küheylan’la Türkiye’yi gezen Evliya Çelebi’yi, bir dönem kaz Morton’un sırtında göklere süzülen Nils’i, bir dönem gözlerden uzak bir yörede özgün hayatlarını yaşayan Şirinler’i kendime kahraman seçmiştim. 

Unutamadığım sunumlardan...
Sesimin titremediği, heyecanlanmadığım tek bir sunum olmamıştır. İş hayatımdaki ilk sunumum olmasa bile daha erken yıllarda daha çok heyecanlanırdım ve bu adrenalini sevdiğim için bir hikâye anlatıcısı oldum sanırım.  Seneler önce tüm SAP çalışanlarının bir araya geldiği etkinlikte, yüzlerce iş arkadaşımın önünde yaptığım konuşmayı yine de apayrı bir yere koyuyorum. O heyecanı, sahici bağı, duyguyu unutamıyorum. 

İlk maaş heyecanım...
Öğrencilik yıllarımda özel ders vermekten, sokak satıcılığına, fuarlarda çalışmaktan, anketörlüğe birçok iş yapmıştım. Düzenli bir maaş değilse de elime geçen ilk parayla iki şeyi yapmak çok hoşuma giderdi. Sevdiğim dostlarla güzel bir sofra kurmak ve para elime geçtikten sonra yapacağım ilk şehir içi ulaşımda taksiye binmek. Ertesi gün binemeyeceğimi bildiğim o taksinin konforunda kendimi gerçekten iyi hisseder, o mutluluğun hakkını verirdim. Maaşlı çalışmaya başladığımda ise yine benzeri bir adeti tekrarlamış bu sefer ailemle güzel bir yemeğe çıkmıştık. 

Bugünkü işimi yapmıyor olsaydım...
Bugünkü işimi tamamen neyle değiştirebilirim sorusu yerine bugünkü işimi nereye kadar dönüştürebilirim sorusunu kendime çok sık soruyorum. Daha insani, sahici ve dünyayla barışık bir iş hayatında olmayı hayal ediyorum. 

İş hayatında unutamadığım an...
20 yıldır binlerce neşeli anı yaşadım. Bir adres karışıklığından yanlış şirkete iş görüşmesine gidişim ve diğer şirketin de her şey normalmiş gibi benimle görüşmesi, bir projede Balıkesir Edremit’e göndermek istediğimiz bir kamyon ekipmanın yanlışlıklar sonucu Van Edremit’e gitmesi, bir toplantıdayken kitabımı okumuş bir kişinin sizinle aynı isimde bir yazar var, herhalde siz değilsinizdir demesi aklıma gelen birkaç hoş anı oldu. 

Motivasyon kaynaklarım...
Kendim olabildiğim anlar yaratmak, değişimi bizzat yaşamak ve çocuklarıma daha iyi bir dünya sağlamak için uğraşmak. 

Bulunduğum noktadan...
Öğrencilik yıllarımda İstanbul kaosundan kurtulmanın hayalini kurar, plazada çalışan bir beyaz yakalı değil mahallede küçük esnaf olmak isterdim. Mevcut durumum ile bu isteğin ilk bakışta zıt göründüğü aşikar. Öte yandan iş hayatının hayalimdeki gibi bir yer olmaması bana şu motivasyonu verdi: İş hayatını değiştirebiliriz hatta değiştirmeliyiz. Kurumsal dünya, gençlerin girerken hayallerinden vazgeçmek zorunda olacağı bir alan olmamalı. İş hayatı içinde küçük esnafın sahip olduğu huzuru bulabilmenin yolunu aradım. Bu yolda emek vermiş olmaktan çok memnunum. 

Mesleğin ilk yıllarındaki Erdem Aksakal'a vereceğim tavsiye...
İşleri hatasız yapmak için bu kadar uğraşma. Mükemmel olmasa da elindeki çıktıyı olabildiğince erken sun, nasılsa her koşulda yöneticinden bir yorum gelecek. İş yüzünden kendini germe ve insanlara projelerden daha çok emek ver derdim.

 

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir