Dünya’nın önde gelen marka değeri araştırma kuruluşlarından Interbrand 2012 yılının en iyi 50 yeşil markasını açıkladı. Her sene düzenli olarak yaptığı “Best Global Brands” araştırmasının yanında artık “Best Global Green Brands” kategorisinde de araştırma yapan şirket, küresel anlamda yeşil ekonomiyi benimseyen ve enerji yapılanmasını bu yönde sürdüren en iyi 50 şirketi sıraladı.
httpv://www.youtube.com/watch?v=LZqFgYrR14A
Deloitte tarafından desteklenen araştırmada birinci sırada Japonya’nın otomotivde bir numaralı dünya markası olan Toyota yer alıyor. ABD’nin hızlı tüketim maddeleri sektöründe(FMCG) ön plâna çıkan Johnson&Johnson ikinci sırada yer alırken, yine bir Japonya markası olan Honda ise üçüncü sıradan listeye girdi.
Tam listeyi görmek için tıklayınız
Otomotiv sektöründen sekiz markanın dominant olduğu listede elektronik şirketlerinin de yeşil marka olma yolunda belirgin adım attığını söylemek mümkün. Aslında küresel ekonomide yenilenebilir enerjiyle çevreye verilen zararın en aza indirilmesinin yanı sıra maliyetlerde meydana gelen ciddi oranlardaki azalmanın kâr üzerinde oluşturduğu pozitif etki son yıllarda dünya markaları tarafından benimsenmiş durumda. Deloitte tarafından yapılan “Her Şirket Bir Enerji Şirketidir, Değilse Bile Yakında Olacaktır” adlı araştırmada bu konuya ayrıntılı bir şekilde değinilmiş ve gelecekte şirketlerin kurumsallaşma ve büyüme aşamasından tutun da dünya markası olması yolunda atacakları her adımın yeşil enerjiyle var olabileceği vurgulanmış.

Dünya’nın en büyük ekonomisi ABD’de yer alan şirketler gökdelenlerinin etrafındaki camları güneş ışığını elektrik enerjisine çeviren teknolojiyle donatarak depolanan enerjinin kullanılmasıyla maliyetlerini en aza indirme yoluna geçmiş durumda. Bu sadece duran bir binanın bile yenilenebilir bir enerji kaynağına sahip olabileceğinin göstergesi. Diğer bir güzel örnek ise listede 43. sırada yer alan UPS’nin dünya çapında 900 CNG’li(sıkıştırılmış doğal gaz) aracı bulunuyor ve buna ek olarak 245 yeni araç ekleyerek yakıt kullanımını en aza indirgemiş durumda.
Dünya çapındaki şirketlerin yeşili benimseyerek şekil verdiği ekonomilerin giderek artması, şirketlerin “green brand” sıfatına sahip olmak için yarışır hâle gelmesi hem ekonomik hem de sosyal açıdan optimum düzeyde bir olgu olacak gibi görünüyor. Yeşil ekonomiyi benimseyen bir ekonomist olarak gelecek yıllarda listede sadece otomotiv ve teknoloji ağırlıklı değil de her sektörden farklı şirketlerin yer aldığını görmeyi umut ediyorum…