Deneyim Ekonomisi - 2 [Paris]

Geçen haftaki yazımda deneyim ekonomisi konusuna ufak bir giriş yapmıştım. Deneyim ekonomisinin ne olduğundan ve artık klasikleşen örneklerinin birkaçından bahsetmiştim. Bu hafta geldik aslında işin en zevkli kısmına. Paris-Barcelona-Amsterdam rotasındaki tatilimde yaşama şansı bulduğum kanlı canlı örnekleri sizlerle paylaşacağım.

Paris

Rotamızda ilk olarak Fransa'nın başkenti Paris vardı arkadaşlarımla çıktığım yolculukta. Her adımımızı bir şeyleri görmek için attık Paris'i gezerken. Mümkün olduğu en az toplu ulaşım imkanını kullanıp, eski bir tabir olan tabanvay ile gezdik çoğu yerini Paris'in. Bu sırada ekonomik anlamda Paris'in çok fazla yararlandığı birçok yerini deneyimledik de diyebilirim.

IMG_4398Bunların başında tabi ki Eiffel Kulesi geliyor. Ankara'daki Atakule ile çeşitleri bakımından benzerlik gösterse de tabi ki bilindiği üzere dünyanın görülmesi gereken en güzel yerlerinden biri Eiffel Kulesi. Bilmem kaç metre yüksekliğinde, bilmem kaç tarihinde yapımı tamamlanmış gibi teknik bilgilerden ziyade benim için önemli olanı üzerine çıkıp o muhteşem Paris manzarasını izlemekti, Jean Jacques Rousseau'nun da gözünden. Birçok şirketin de yaptığı gibi bu deneyimi yaşamak da tabi ki belirli bir ücrete tabi oluyor. Merdivenle o kadar yükseğe çıkmayı göze alabiliyorsanız bedava bir deneyim yaşayabiliyorsunuz orası tabi ki ayrı.

Eiffel'in öncesindeki durağımız ise tüm dünyanın bildiği ünlü ressam Leonardo Da Vinci'nin o meşhur tablosu Mona Lisa'yı görmek için Louvre Müzesi idi. O herkesin önünde fotoğraf çektirdiği piramiti, birçok tarihi eseri, tablosu ve heykeli ile o görkemli yapının içinde geçirilen bir dakikanın bile boşa gittiğini söyleyemem. Mona Lisa'nın yanı sıra içinde attığınız her adım, tarihin bir köşesine dokunuyordu. Kısacası bu eşsiz deneyim sadece Mona Lisa'ya değil, tarihin her bir anına dokunuyordu. Tabi ki bu deneyimin de ücretsiz olabileceğini söylemek isterdim ancak Fransa'nın başardığı en güzel deneyim ekonomisi örneklerinden biri olarak da duruyor karşımızda.

IMG_4431Bunlar artık klasik olan örneklerdi ziyaret etme şansı bulduğum. Bunların yanı sıra Paris'te görme şansı bulduğum başka bir deneyim ise filmlere özgü bir yerdi. Amelie filmini izleyenlerin şıp diye tahmin edebileceği kafeye yakın olan konaklama yerimiz sayesinde, ilk ziyaret ettiğim yerlerden birisi oldu bu şirin Fransız kafesi. Amelie filminin ortamını hiç bozmamışlar. Gittiğinizde sanki filmin içinden bir kareyi yaşıyor gibi oluyorsunuz. Hatta bu deneyime göre ucuz bile görülebilecek bir pazarlama yöntemi ile.

Paris gezimiz üç gün sürmesine rağmen bunlara benzer irili ufaklı çok fazla deneyim sahibi olduğumu söyleyebilirim. Bunların yanı sıra Paris'i ziyaret ettiğinizde size eşsiz bir deneyim yaşatacak yerler ise kısaca şunlar; Norte Dame KilisesiChamps-Elysées (nam-ı diğer Şanzelize), Opera Binası ve tabi ki Hard Rock Cafe Paris.

Bu hafta Paris'te yaşadığım deneyimlerden bahsettim. Bu deneyimlerin aslında bir pazarlama dünyası ürünü olduğunu görme şansı yakaladık hep birlikte. Haftaya ise Barcelona ve Amsterdam'da edindiğim deneyimlerden ve bu deneyimlerin nasıl pazarlandığından bahsedeceğim.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir