Cannes Lions’tan Altın ve Bronz Aslan: Carrefoursa’nın “Ghost Town”u dünya sahnesinde

Cannes Lions Uluslararası Yaratıcılık Festivali’nde Türkiye’ye Altın ve Bronz Aslan Ödülü kazandıran “Ghost Town” projesinin arkasındaki süreci ve marka vizyonunu, CarrefourSA Dijital Teknolojiler ve Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Burçin Çelik ile Pazarlama ve Kurumsal İletişim Grup Müdürü Melis Karatay Ebin’den dinledik.

Türkiye’de perakende sektörünün öncü markalarından CarrefourSA, sürdürülebilirlik odağında yürüttüğü yaratıcı projelerle yalnızca raflarda değil, toplumsal farkındalıkta da iz bırakıyor. Cannes Lions Uluslararası Yaratıcılık Festivali’nde Türkiye’ye Altın ve Bronz Aslan Ödülü kazandıran “Ghost Town” projesinin arkasındaki süreci ve marka vizyonunu, CarrefourSA Dijital Teknolojiler ve Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Burçin Çelik ile Pazarlama ve Kurumsal İletişim Grup Müdürü Melis Karatay Ebin’den dinledik.

Cannes Lions’tan Altın Aslan ve Bronz Aslan kazanan “Ghost Town” projesi nasıl doğdu? Hayalet ağlar gibi çevresel bir soruna odaklanma kararını ne belirledi?

Burçin Çelik: Cannes Lions gibi yaratıcı endüstrinin kalbinin attığı bir festivalden ödülle dönmek bizim için başarının ötesinde yürüttüğümüz sürdürülebilirlik vizyonunun ne kadar doğru bir yolda ilerlediğinin güçlü bir göstergesi. Hayalet Ağlar yani “Ghost Town”, aslında görünmeyeni görünür kılmak üzere tasarlandığımız bir proje oldu. Çünkü Hayalet ağlar, denizin altında kaybolup gitmiyor; yıllarca ekosistemi de zehirlemeye devam ediyor. Biz de bu sessiz tehdidi dikkat çekici bir metafora dönüştürdük. 

Melis Karatay Ebin: Türkiye’nin öncü balık perakendecisi olarak sadece ürün tedariğine değil, o ürünün kaynağındaki yaşam döngüsüne de sorumlulukla yaklaşıyoruz. CarrefourSA olarak uzun süredir mavi ekonomiyi de odağımıza almış durumdayız. Yani yalnızca denizi korumak değil, denizle yaşayan toplulukların geleceğini güvence altına almak istiyoruz. Bu yüzden projenin içgörüsü bizim için çok netti. Balıkçılık Yaşarsa kıyı balıkçılığı ile geçinen köyler de yaşamaya devam eder. “Hayalet Ağlar”ı seçmemizin nedeni de buydu. Çok görünmeyen ama etkisi büyük bir ekolojik tehdide dikkat çekmek istedik. 

Ocaklar Köyü’nü bir gecede hayalet köye dönüştürmek nasıl bir deneyimdi? Yerel halk bu sürece nasıl dahil oldu?

ME : Bu projede görsel etkiden ziyade bir uyanış yaratmak istedik. TBWA İstanbul ile hayata geçirdiğimiz bu projede Denizi’nden toplanan 4 ton hayalet ağı Ocaklar Köyü’ne taşıyıp, evlerin duvarlarından teknelerin güvertelerine, sokak lambalarından balıkçı ağlarına kadar tüm köyü bu ağlarla sardık. Sadece bir gecede tüm köy, balıkçılığın yok oluşunun sembolüne dönüştü. Görsel olarak çok çarpıcıydı ama asıl çarpıcılık, bu etkiyi birlikte yaşadığımız insanlardaydı.

BÇ: Bölge halkı ilk günden itibaren işin öznesi oldu. Bir topluluğun hafızasına kazınacak bir çağrı için o ağları bölge birlikte taşıdık, birlikte ördük. O sabah köy meydanında hayalet köy sessizliği vardı. Herkes orada “olabilecek bir geleceğe” şahitlik etti. Köyde bir çocuk “balık olmazsa okul da olmaz değil mi?” diye sorduğunda, bu kampanyanın etkisi bizim için zaten başarılı olmuştu.

Bu kampanyayla sadece farkındalık mı yarattınız, yoksa sahada somut adımlar da attınız mı?

BÇ: Farkındalık bu çalışmanın ilk adımıydı. Bu amaçla İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi iş birliğiyle Marmara Denizi’nin ekosisteminden avcılık yöntemlerine kadar pek çok konuyu kapsayan 19 dijital eğitim videosu hazırladık. Bu içerikleri hayaletaglar.carrefoursa.com adresinde yayına aldık ve Türkiye’nin dört bir yanındaki küçük ölçekli balıkçılara ulaşmasını sağladık.  Bu arada eğitim sadece balıkçılara değil, tüketicilere de yönelikti. Çünkü bilinçli tüketim de bilinçli üretim kadar önem taşıyor. 

ME: Eğitimlerle de sınırlı kalmadık. Projeyi sosyal kalkınma odağında büyüttük.  Balıkesir’deki Türkiye’nin ilk entegre midye üretim tesisiyle iş birliği kurduk. Bu midyeler sadece denizi süzerek temizlemiyor; aynı zamanda bölgedeki kadınlara da geçim kaynağı oluyor. Daha önce hiç çalışma hayatına katılmamış 30 kadını istihdam ettik, tüm üretim süreci kadın çalışanlar tarafından yürütülüyor. Ayrıca 2,5 milyon temiz midye dolmayı  da tüketiciyle buluşturarak ekolojik sorumluluğumuzu ekonomik faydaya dönüştürdük. 

Cannes başarısı CarrefourSA’nın sürdürülebilirlik stratejisini nasıl etkiledi?

ME: Cannes, uluslararası görünürlük kazandırmakla kalmadı; sürdürülebilirliği yalnızca bir değer değil, bir rekabet avantajı olarak ele aldığımızı da gösterdi diyebilirim. Cannes Lions’ta Design - Brand Environment & Experience Design kategorisinde Altın Aslan, Outdoor - Special Build kategorisinde ise Bronz Aslan kazandık. Ayrıca 2025 ACT Responsible sergisinde Çevre Kategorisi’nde en beğenilen ilk üç kampanyadan biri seçildik.

CarrefourSA olarak sürdürülebilirliği kurum kültürümüzün temel taşlarından biri olarak görüyoruz. Gelecekte de her adımımızda sadece çevreyi değil, o çevreye bağlı yaşamları ve ekonomileri de kapsayan çok katmanlı modeller geliştirmeye devam edeceğiz.

“Ghost Town” tek seferlik bir kampanya mıydı, yoksa sürdürülebilirlik yolculuğunuzun bir parçası mı?

BÇ: Biz bu projeyi bir final değil, bir eşik olarak görüyoruz. Şimdi sırada yeni eğitim programları, farklı kıyı köylerine yayılacak projeler, balıkçılıkta karbon ayak izini azaltacak dijital izleme sistemleri var. Hayalet Ağlar mavi ekonomiyi sadece konuşan değil, uygulayan bir marka olma iddiamızın bir adımıydı.  CarrefourSA olarak denizlerin bir yaşam olduğuna inanıyoruz. Mavi Ekonomi ile başlayan, Hayalet Ağlar ile devam eden bu yolculuğu, daha güçlü bir deniz ekonomisi için devam ettireceğiz. 

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir