İstanbullular bilir. Mısır Çarşısı’nın arka kapısına yöneldiğinizde tüm sokağı saran nefis kahve kokusu, sizi doğrudan Kurukahveci Mehmet Efendi’nin tarihî kahve mağazasının önüne kadar çeker. Tezgâhın arkasında inanılmaz bir el çabukluğuyla taze öğütülmüş kahveleri tartıp kese kâğıtlarına dolduran tezgâhtarlar; sokakta ise sıcakta soğukta, karda kışta hiç eksilmeyen meşhur “kahve kuyruğu” vardır. Hele cumartesi günleri dükkânın önü adeta bir girdaba dönüşür. Ne ilginçtir ki sabırsızlığıyla tanınan bir şehirde, kahve kuyruğunda beklemek kimseye ağır gelmez. Üstelik günümüzde artık her markette, bakkalda Mehmet Efendi’nin aynı nefis kahvesi bulunabilirken… Bunun gizemi, kültürümüzde aslında çok da “yeni” olmayan müşteri deneyiminde saklı.
1871’den beri “Türkiye’nin kahvecisi”
1871’de babası Hacı Hasan Efendi’nin küçük aktar dükkânını devralan genç Mehmet Efendi, bu sözcüklerle tarif etmese de müşteri deneyimini ilk günden önemsemeyi bilmişti. O dönem insanlar kahveyi aktarlardan çiğ olarak satın alır; evlerinde bu çekirdekleri uzun saplı kavurma tavalarında kavurur, el değirmenlerinde çeker veya ahşap dibeklerde döverek öğütürdü. Mehmet Efendi, taze kavrulmuş kahveyi müşterilerinin gözü önünde dibeklerde öğütüp yine gözlerinin önünde küçük kese kâğıtlarına doldurarak dönemi için büyük bir yenilik ve kolaylık yarattı. Kısa süre içinde kahveseverler arasında “Kurukahveci” lakabıyla anılan Mehmet Efendi, Cumhuriyet döneminde şirketi oğullarına devretti. Hasan, Hulusi ve Ahmet Kurukahveci kardeşlerin her biri önemli yeniliklere imza atarken; kahveye bir sanat gibi yaklaşan babalarının, müşteri ihtiyaç ve isteklerini esas alan yaklaşımını sürdürdü.
Tarihî Eminönü mağazasını bugün de titizlikle muhafaza eden Kurukahveci ailesi, artan talebi karşılamak için artık Dudullu’daki son teknoloji tesislerinde üretim yapıyor. Burada, teknolojinin tüm imkânlarıyla desteklenen kavurma ve öğütme, dört nesildir babadan oğula, ustadan çırağa aktarılan bilgi ve beceriyle bir sanat gibi sürdürülüyor. Bugün Türkiye’nin her bir köşesine kahvelerini gönderen Kurukahveci Mehmet Efendi, dünyanın 60 ülkesine Türk kahvesi ihracatı yaparak ülkemizin en büyük kahve ihracatçısı konumuna erişti.
Yılda 870 etkinlik, 900 bin fincan kahve ikramı
150 yılı aşkın süredir “Türkiye’nin kahvecisi” olarak anılan Kurukahveci Mehmet Efendi, kahveseverlerin deneyimini bugün de aynı tutkuyla önemsiyor ve önceliklendiriyor.
Kurukahveci Mehmet Efendi CEO’su Tuncer Akgün şöyle anlatıyor: “Kahve sektörü, dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de son yıllarda katlanarak büyüdü. Biz de bu artan ve çeşitlenen talebi karşılamak için hem kapasitemizi hem ürün portföyümüzü geliştirdik. Buna rağmen sektördeki diğer yerli ve yabancı markalara kıyasla hâlâ nispeten az konuşan, az reklam veren bir markayız. Kurukahveci Mehmet Efendi, her zaman müşterisiyle birebir temas kurmayı, müşterisiyle göz göze gelmeyi seven bir kurum olmuştur. Bu yaklaşım, kurum kültürümüzün ayrılmaz bir parçasıdır.

Bugün pazarlama ve satış faaliyetlerimizin merkezinde ikram etkinliklerimiz vardır. Geçen yıl 870’in üzerinde ikram etkinliği düzenledik. Üniversitelerde, marketlerde, sanat etkinliklerinde, konserlerde ve kahve festivallerinde 900 bine yakın fincan kahve ikram ettik; eski ve yeni kahve çeşitlerimizi tattırdık, müşterilerimizin görüşlerini dinledik. Yurt dışında da Londra’dan Moskova’ya, Amsterdam’dan Dubai’ye birçok kahve fuarına katılıp kahvelerimizi ikram ettik, Türk kahvesi tanıtımları yaptık. Sanırım 2025’in sonunda ikramlarımızda geçen yılki rekoru da geride bırakacağız. Gittiğimiz her yerde gülümseyen yüzlerle karşılanmak hepimizi mutlu ediyor.”
Eski marka yeni nesille iç içe
Dünyanın yaşayan en eski kahve markalarından biri olan Kurukahveci Mehmet Efendi, yeni nesil kahveseverlerin istek ve tercihlerini daha iyi anlamak; aynı zamanda ülkemizin kahve kültürünü gençlere tanıtmak ve aktarmak için yoğun faaliyetler yürütüyor. Türkiye’nin farklı üniversitelerinde, dünyanın çeşitli kahve kültürlerini ele alan seminerler düzenliyor; öğrencilerle kahve tadım atölyeleri gerçekleştiriyor; kahve tarihiyle ilgili sergi ve seminerler yapıyor. Ayrıca iklim değişikliğinin kahve tarımı üzerindeki etkilerini konu eden ve Brezilya ile Kolombiya’da çekilen “Bir Fincan Kahve İçin” belgeseliyle kahvede sürdürülebilirliğin sorunlarına dikkat çekiyor, farkındalık yaratıyor. Türkiye’de kahve yetiştiriciliğini desteklemek amacıyla Antalya’nın Gazipaşa ilçesindeki kahve çiftliğinde dönem dönem öğrencilerle birlikte kahve hasadı yapıyor; yeni yetişen ziraat mühendislerine yeni ufuklar açıyor.

Kahvede gelişen ve değişen talepler
Türkiye’de en çok içilen kahve hâlâ Türk kahvesi olsa da araştırmalar, yeni nesil kahveseverlerin günün farklı saatlerinde veya vesilelerinde farklı kahve çeşitlerini tercih edebildiğini gösteriyor. Bazıları için günün ilk kahvesi mutlaka Türk kahvesiyken; öğlen, sütlü bir filtre kahve; ders çalışırken koyu demlenmiş bir French press kahve tercih edilebiliyor. Aile içinde sohbetlerin eşlikçisi Türk kahvesiyken, yazın konuklara soğuk suyla demlenmiş bir cold brew ya da buzlu bir espresso ikram edilebiliyor.
Kurukahveci Mehmet Efendi, Türk kahvesi denince akla gelen ilk marka olmanın yanı sıra, filtre kahvede de ülkemizde öncüdür. 1940’lar ve 50’lerde, filtre kahveye uygun şekilde çekilmiş kahveler, her gün Mehmet Efendi’nin tarihî Eminönü mağazasından Beyoğlu’nun seçkin pastanelerine gönderilirdi. Keza, ilk paketli filtre kahve ve ilk yerli espresso harmanı 1995 yılında yine Mehmet Efendi tarafından sunulmaya başlandı. Marka, 2010 yılından itibaren filtre ve espresso çeşitlerini giderek artırarak bugün Kolombiya, Brezilya, Etiyopya, Guatemala, El Salvador ve Nikaragua menşeli filtre kahveler ile iki farklı İtalyan stili espresso harmanı sunuyor.
İşin başı sonu: Müşterinin teveccühüne layık olmak
Aile şirketinin üçüncü nesil yöneticisi ve Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Kurukahveci müşteri tercihleriyle ilgili şunları söylüyor: “Kahvenin ikramı, kültürümüzde her zaman sevginin, saygının, konuğa verilen değerin göstergesi olmuştur. Kurukahveci Mehmet Efendi olarak Türk kahvesinin yeri bizim için her zaman ayrıdır; onu yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak için tarihimiz boyunca büyük çabalar verdik. Günümüzde de yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın 60 ülkesine Türk kahvesi ihraç ediyor; Türk kahve kültürünü yerli ve yabancı yeni nesil kahve tutkunlarına tanıtmak için çeşitli kültür projeleri yürütüyoruz. Bununla birlikte bizim için asıl olan kahve tutkusudur; kahveseverlerin tercih ettiği kahve deneyimidir. Pişirme veya demleme yöntemi ne olursa olsun, kahvenin kaliteli ve güzel bir lezzete sahip olması; hakikaten keyif vermesidir önemli olan. 154 yıldır olduğu gibi bugün de bu sıfatlarla anılmak; her fincan kahveyle yeniden müşterilerimizin teveccühüne layık olmak en büyük ödülümüzdür.”