Bir arı, ömründe yalnızca bir gram bal yapar: Yiğit Ahmet Kurt

Hemen her gün eve girerken posta kutusuna bırakılmış bir reklam broşürü görüyorum. Bir ay içerisinde posta kutusunu açıp boşaltmasam ağzına kadar dolmuş bir yığın halini alıyor. Bir mektup süsü verilmiş zarf içerisine saklananlar dâhil, oldukça uzun bir süredir yüzlerine bakmadan çöpe giden boş mesajlar… Ve bunları seksen milyonu aşmış nüfuslu bir ülkenin, nüfusu altı milyona yaklaşmış, bilmem kaç bin haneli şehrindeki bir haneden yazıyorum. Bu sözel hali bile yeterince korkutucuyken, çarpıp toplamaya elim hiç gitmiyor. 

Arabanın sileceğine, kapı koluna iliştirilmiş olanları, bir sinir buruşturup fırlattığımı hatırladığımda, suça ortak edilmenin kızgınlığını ve ardından da utancını yaşıyorum.

İlkim krizinin ne denli önemli bir konu olduğuna girmeye gerek yok artık elbette ama en azından bir yılı aşkındır boğuştuğumuz bu pandemi günlerini, iklim krizinin önümüzdeki yıllardaki daha somut sonuçları ardından mumla arayacağımızı söyleyen uzman söylemlerini anmadan da geçmek istemem. 

Aslında, en azından postmodern pazarlama anlayışı ile birlikte sorumlu tüketici ve sorumlu üretici bilincinin de oluşmaya başladığını söylemek sanırım yanlış olmaz. Tüketim çılgınlığındaki, gösteriş toplumundaki artışla da birlikte bir yandan da bu bilincin oluşmaya başladığını. Ancak elbette soluksuz ve sorgusuz tüketmenin ölçeği yanında cılız kalmış bir bilinç. Sonrasında, tüketim arsızlığının etkilerini somut olarak da yaşamaya başlamakla birlikte tüketici de, üretici de hassasiyetini daha iştahlı artırmaya başladı. (Maalesef halen geride olduğu gerçeği ile birlikte.) Tasarruflu ampuller, A sınıflı enerji tüketen elektronik ürünlerden, organik tarım ürünlerine, plastikten kaçınmaya, karbon salınımı hassasiyetine kadar oldukça geniş bir yelpazeden onlarca örnek vermek mümkün. (Aslında buradaki tercihlerde, bireysel faydadan toplum/gelecek faydasını gözetmeye olan evrimin incelemesi de oldukça keyifli ve öğretici olur. Mesela daha az elektrik faturası için enerji tasarruflu ürün tercihinden, iklim krizi hassasiyeti ile bu tercihi yapış gibi.) Ama ben burada konunun biraz daha ötesinden bahsetmek istiyorum; tüketici bilincinin getirdiği talep ile gelen üretici davranışından ziyade, üretici sorumluluğu ile tüketici davranışındaki değişimden. 

YouTube’daki Cep Hikayeleri kanalındaki 3 dakikalık sohbetini dinlediğimde, 25 yıl sonra İstanbul’dan kalkıp köyüne dönen ve burada arıcılıkla ilgilenmeye başlayan Fehmi Avcı düşürmüştü aklıma; açık büfe kahvaltıya gittiğinde mesela, büfeden tam bal alırken, balın hemen yanında “bir arı ömründe yalnızca 1 gram bal yapar” yazan bir döviz görsen, balı tabağına alıp almamanı, en azından miktarını etkilemez miydi? Oradan peynirlerin yanına geçtiğinde, kaşar peynirin yanında “1 kilogram kaşar peyniri için 11 kilo süt gerekir” dövizi ya da? Bilmeyene öğretmek, bilene hatırlatmak ne güzel sonuçlar verecek bir sorumluluktur.  

Bir ev alma ya da kiralama sürecinde olduğunuzu düşünün veya. Evi size gezdiren satıcı, evlerinin kuş dostu olduğunu söylüyor. Ardından devam ediyor; “sadece Amerika Birleşik Devletleri sınırları içerisinde, binalara çarpmaları nedeniyle ölen kuş sayısının bir milyar civarında olduğunu biliyor muydunuz?” Bugün, bu saçma ölümü ortadan kaldırabilecek basit bir teknoloji olduğu için söylüyor bunu. Evlerinin, kuşlar tarafından fark edilebilen camlarla donatılmış olması nedeniyle… İnsanın kendisine bir yuva ararken, doğada beraber yaşadığı başka bir canlının da yuvasını yıkmayacağını bilmek, bence satın alma kararı üzerinde de oldukça önemli bir motivasyon aracı olurdu.

[caption id="attachment_167562" align="alignnone" width="702"] Birkaç ay önce ofisin camından büyük bir gürültü gelmişti. Ardından elde kalan fotoğraf bu oldu.[/caption]

Dünyada üretilen sebze ve meyvelerinin yaklaşık yarısı israf edilirken, israf edilen bu meyve sebzelerin en önemli israf nedenlerinden birinin estetik kaygılarımız olduğunu biliyor muyuz ya da? Sırf “çirkin”, “tipsiz” oldukları için çöpü boylayan meyve sebzeler… Beynimizde kodladığımız standart görünümleri dışına çıkan bir meyve sebze ile karşılaştığımızda onu yararsız görüp uzak duruyoruz. Ve bu farklılık yüzünden milyonlarcası çöpe gidiyor. Oysa yapılan tüm araştırmalar besin değeri olarak hiçbir eksiklerinin olmadığını söylüyor. Hatta eğer çirkin bir meyve ile karşılaşırsanız, muhtemelen o yanındaki güzel olandan çok daha taze olacaktır; çünkü o soğuk hava depolarında beklemiş bir sebze veya meyve değildir diyorlar. 

Şimdi bu bilgi, bir marketin manav reyonunda göze iliştirilemez mi?  Çirkini güzeli yan yana yer alamaz mı kasalarda? (Henüz bizde örneğine denk gelmedim ama bu konuda da bir bilinç oluşuyor son yıllarda ve sırf çirkinler üzerine kurulmuş yeni girişimler de doğuyor. Meraklısı, yazının sonundaki notlarda da yer alan “Çirkin Meyve, Tipsiz Sebze Yoktur; İrrasyonel İnsan Vardır” başlıklı yazımı okuyabilirler. Orada daha uzun anlatmıştım.)

Zaman zaman bir ortamda konusu açıldığında, son kullanma tarihi ile tavsiye edilen tüketim tarihi arasındaki farkı da birçok insanın halen bilmediğine şahit oluyorum. İkisinin de aynı şey olduğu, eş anlamlı kelimeler gibi yalnızca bir ifade tercihi gibi algılandığını. Oysa adı da üstünde olan tavsiye niteliğindeki tüketim tarihi yalnızca ya da en fazla bir kalite hassasiyeti içeriyor. Tavsiye edilen tüketim tarihi geçen bir ürünün kullanımı nedeniyle kimse sağlığından olmuyor, dediğim gibi en fazla belki tat ve lezzette bir kayıp. Makarna, kahve, bal… Çöpe gitmemesi gereken ürünler. Burada da paket arkalarında, tavsiye edilen tüketim tarihi yanına iliştirilecek notlar da az şey mi kazandırır?

Örnekler birçok alanda, birçok farklı yönde dallandırılabilir. İklim Krizi denildiğinde insanın olduğu her yere uzanmak mümkün; olanlar, yapılanlar, yapılabilecekler sonsuz. Ama sanırım benim burada ne söylemek istediğim için bu kadarı da yeterli. 

Eşitlikçi manavlar, öğreten işletmeler, doğa dostu müteahhitler; hepsi samimiyetle hayal ettiğim bilinçler ancak yarın eve girerken posta kutumu açtığımda karşımda bir boşlukla karşılaşmak da az mutluluk vermez. En azından bu kısmını en kısa sürede halledebilmiş olma ümidiyle… 

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir