Avrupa Süper Ligi Hamlesi: Pazarlama-AB-Brexit Etkisi

Futbol dünyasında yıllardır konuşulan, sohbetlere konu olan ve gündeme gelen bir konudur Avrupa Süper Ligi... Bu fikre göre Avrupa'nın önde gelen futbol kulüpleri ulusal liglerinden sıyrılarak uluslar üstü bir statüye sahip yeni bir lig meydana getirecekler(di). İngiltere, İtalya ve İspanya'nın önde gelen 12 kulübü geçtiğimiz hafta bu projelerini resmen hayata geçirdiklerini duyurdular. Duyurudan hemen önce Avrupa futbolunun patronu UEFA, Dünya futbolunun patronu FIFA bu girişimi eleştirdiler ve yaptırımlar uygulanacağını belirttiler. Avrupa Süper Ligi'nin kurulduğunun duyurulmasından sonra bu kurumlara ek olarak ulusal lig yayıncı kuruluşlarından, Avrupa'daki ulusal liglerin federasyonlarından ve taraftarlardan tepkiler yükselmeye başladı. Duyurudan birkaç gün sonra da İngiltere'de "Büyük Altı" olarak anılan kulüpler bu oluşumdan ayrılacaklarını duyurdular. Bu duyuru belki de Avrupa Süper Ligi fikrinin çökmesine sebep oluyordu. Çünkü "dünyanın en değerli ulusal futbol liginin" takımları baskılara dayanamayarak geri adım attılar. Yaşanan gelişmeleri özetleyen birçok yazılı ve görsel içerik var. Ben bu yazıda konuya farklı açılardan yaklaşmak istiyorum. Yazıda aktarmak istediğim konuları 3 başlık altında toplamak istiyorum:

  1. Futbolun pazarlanmasındaki paradigma değişimi nasıl yaşandı?
  2. Avrupa Birliği'nin varlığı ve Brexit kararının bu girişimin çökmesinde etkileri var mı?
  3. Asıl konu futbolu hangi oluşumun pazarlayacağı mı?

1. Futbolun 1992 Yılında Yaşadığı Değişim

1992 yılının futbolda bir paradigma değişimine sahne olduğunu görüyoruz. 1992 yılındaki 3 önemli gelişme futbolu şu an bildiğimiz seviyesine getirdi. İlk gelişme UEFA Şampiyonlar Ligi'nin kurulmasıydı. Şampiyonlar Ligi ile birlikte ulusal rekabet uluslararası seviyeye yükseldi. TV ve sponsorluk gelirleri tek bir elde toplanarak gelirin tek kanaldan paylaştırılması esası benimsendi. Maç saatleri "prime time" olan 20:45 CET olarak belirlendi. Şampiyonlar Ligi ile birlikte büyük kulüplerin daha fazla maç yapmasını sağlayacak grup aşaması formatı geliştirildi. Şampiyonlar Ligi aynı zamanda takımlar arasındaki gelir farkının artmasına neden oldu. "Büyük" kulüp ayrımı daha da belirginleşti. Şampiyonlar Ligi yayın gelirleri 1992'de 85 milyon İsviçre Frangından 2021'de 2.5 milyar İsviçre Frangına yükseldi.

İkinci gelişme, İngiltere'de Premier League kurulmasıyla yaşandı. Avrupa Süper Ligi'nin kurucusu olan altı İngiliz kulübün tamamı Premier League'in kuruluşuna destek veren kulüpler arasındadır. Premier League ile futbol artık eğlence endüstrisinde faaliyet gösteren bir yapıya büründü. Eğlence sektöründeki futbol taraftarları artık takımın birer "müşterisi" olarak görülmeye başlandı. Şifreli yayın futbol endüstrisine girdi. SKY Sports Premeir League'in ilk yayıncı kuruluşu oldu. Bu kanalın yayınlarında da Avrupa Süper Ligi'ne karşı çok net olumsuz bir tavır alındığı görülüyor.

Üçüncü gelişme 1992 Maastricht Anlaşması ve bu anlaşma sayesinde AB üye devletlerin vatandaşlarının serbest dolaşım ve çalışma hakkı elde etmesidir. 1995 Bosman kuralı ile birlikte Avrupa'daki tüm futbolcular kontratları bittikten sonra istedikleri Avrupa kulübüne transfer olma hakkına sahip oldular. Bu anlaşma ve mahkeme kararının devamında Avrupa dışındaki ülkelerin vatandaşı olan futbolculara yönelik transfer sayısı kısıtlamaları gevşetildi. Şu an mevcut durumda İngiltere, İspanya, Almanya ve İtalya'daki takımların ortalama %60'ı yabancı futbolculardan oluşuyor.

2. Avrupa Birliği'nin Yapısı ve Brexit Kararı Süper Lig Projesini Nasıl Etkiledi?

Avrupa Süper Ligi projesinin gelişiminde Amerikalı spor yatırım şirketleri, finans kuruluşları ve kulüp yöneticilerinin önemli bir etkisi var. Kişisel olarak Avrupa Süper Ligi'nin oluşturulmasında Amerika'daki NBA, NFL, NHL gibi organizasyonlardan esinlenildiğine inanıyorum. Bu noktada ABD'de bulunan 50 eyalet ve bu eyaletlerde kurulan spor kulüpleri tek bir ligde mücadele ediyor. Eyaletler tek bir ülkeyi (ABD) meydana getiriyorlar. ABD yönetim mekanizmaları bu tip liglerin oluşumunu mümkün kılıyor. Avrupa Birliği'nin yapısı ise daha farklı. AB'yi oluşturan ülkeler supranasyonalizm ve intergovernmentalizm prensiplerini benimsiyorlar. Üye ülkeler kendi yönetim mekanizmalarını korurken, ulus üstü yapıları meydana getirerek bazı yetkilerini bu kurumlara devrediyorlar. AB'nin ekonomi temelli bir yapılanmaya sahip olduğu da söylenebilir. AB'nin kendi "milli marşının" olmaması da ABD ve AB arasındaki yapı farklılığının anlaşılmasını sağlayabilir.

Avrupa Süper Ligi kurucusu olan 12 takımı tamamen kendi ulusal liglerinden ayırarak ulus üstü bir ligde yarıştırmak kıtada yer alan ülkelerin gerçeğine uygun değil. Öyle ki, AB'nin kurucu devletleri olan Almanya ve Fransa futbol takımları bu ligin kurucuları veya katılımcıları arasında yer almadılar. FC Bayern, Borussia Dortmund ve PSG gibi takımların Avrupa Süper Ligi'nin kurucuları arasında yer almaması şaşırtıcı değil. AB ile ilişkilerini yüksek ölçüde azaltan Brexit kararını yürürlüğe koyan Birleşik Krallık (UK), diğer Avrupa ülkeleri ile entegrasyonun sürmesinden ziyade kendi sınırlarına dönmeyi tercih etti. Böyle bir ortamda "Büyük Altıyı" oluşturan Premier League kulüplerinin ligden ayrılarak ulus üstü bir ligde mücadele etmesi konjonktür açısından uygun değildi. Brexit kararı sonrası yönetimi devralan İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Avrupa Süper Ligi girişiminin engellenmesi için ne gerekiyorsa yapılması gerektiğini ifade etti. Başta SKY Sports olmak üzere basından gelen tepki, taraftar protestoları ile birleşince kulüpler hemen geri adım atma ve kurucu üyelikten çekilme kararlarına gittiler.

3. Futbolun Pazarlaması Temel Konu mu?

1992 yılından sonra yaşanan paradigma değişimi, 2021 yılındaki ekonomik şartlarla yeni bir değişime hazır mıydı? Avrupa Süper Ligi'ni kuran 12 takım için bu sorunun cevabı sanırım "evet" idi. Futboldaki gelir artışının ardından Covid-19 pandemisinin getirdiği ekonomik sıkıntılar yüksek bütçeli takımları farklı projeleri hayata geçirme konusunda daha hızlı hareket etmeye teşvik etmiş olabilir. 2021'de 2.4 milyar USD'ye yükselen Şampiyonlar Ligi gelirlerini "UEFA'yı aradan çıkararak" kullanmayı düşünen bu 12 kulüp hedefine ulaşamamış görünüyor. UEFA ve FIFA yöneticileri tarafından yapılan sert açıklamalar ve yaptırım tehditleri kurumların bürokratik pozisyonunu koruması ve pazarlamayı kendilerinin üstlenmeye devam etmesi amacını taşıyor. Avrupa Süper Ligi'ne katılacak futbolcuların ulusal takımlarından men edilmesi gündeme düşen en önemli tehditler arasındaydı. Ulusal ligler açısından bakıldığında ise İngiltere Premier League maçlarının 200 ülkede yayınlanıyor olması ve ülke ekonomisine yıllık 10 milyar USD gelir getirdiği hesaba katılmalı. Altı büyük kulübün ligden ayrılması ekonomik açıdan da Birleşik Krallık'a büyük zararlar verecektir. Bu büyük gelir kaybı riskinden ötürü Başbakan dahil tüm unsurlar Avrupa Süper Ligi'ne karşı çıktılar. Şimdi bu altı kulübe girişimlerinden ötürü tazminat davası açılması gündemde.

Avrupa Süper Ligi'ni kuran takımların aleyhine gelişen tüm bu problemlere karşın, UEFA "en değerli" lig statüsündeki İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya takımlarını kayırmaya devam ediyor. Öyle ki, 2018 yılında bu ligleri ilk 4 sırada bitiren takımları doğrudan Şampiyonlar Ligi'ne alacak bir uygulama getirilmişti. 2024-2025 yılında hayata geçirilecek yeni formatta da bu liglerin takımları ayrıcalıklı statülerini koruyacaklar. Düzenlemeler her ne kadar bu ülkelerin takımlarına yarasa da geliri tek elde toplayan, sponsorluk anlaşmalarını yapan, futbolu pazarlayan kurum olma özelliğini UEFA sürdürmeye devam edecek. Bürokrasinin tepesindeki kurum olarak da bu hizmetlerinin karşılığını alacaklar. İngiliz futbol takımlarının aksine İspanyol takımlarından henüz Avrupa Süper Ligi kuruculuğundan çekildiklerini açıklayan bir açıklama gelmemiş olması projenin tamamen rafa kalkmadığı yorumuna neden olabilir. Sonuç olarak, futbolun kendisinden daha çok futbolu kimin pazarlayacağı ve gelirin nasıl bölüşüleceği konusu sporun ana gündem maddesi.

Geçtiğimiz hafta Avrupa Süper Ligi projesinde çok hızlı bir giriş-gelişme-sonuç yaşandı. Bu süreçte yaşanan gelişmeleri uluslararası ilişkiler ve pazarlama açısından açıklamaya ve anlamlandırmaya çalıştım.  Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir