2023'e dair notlar

Medina Turgul DDB Kreatif Direktörü Ahmet Terzioğlu: "Yılın en iyileri, yılın trendleri, yılın X’leri Y’leri... Liste yapmak listeye aldıklarımız kadar listeye almadıklarımızla belirlenir. Liste bir dışarıda bırakma sürecidir. Karşınızda 2023 yılına dair dışarıda bıraktıklarımdan geride kalanlar."

Yılın en iyileri, yılın trendleri, yılın X’leri Y’leri... Konu listelere gelince insanın aklına kaçınılmaz olarak listelerin duayeni George Perec geliyor. Fransız romancı külliyatındaki ilk eserden son esere evrenin topyekün envanterini çıkarmaya çalışmış bir “kategorizasyon” ustasıydı. Her şeyi sınıflandırma, sıralama, gruplama konusunda son derece hassastı. Listeler hakkındaki takıntılarını kendi cümlelerinden dinlersek, “liste yapmanın” özünü çok daha iyi anlarız.

“Hiçbir şey liste yapmaktan daha kolay değil gibi gelir insanlara, ama aslında liste yapmak göründüğünden çok daha karmaşıktır: her zaman bir şeyleri atlarsınız, unutursunuz, kaçırırsınız ya da sonradan hatırlarsınız. Her şeyi eksiksiz biçimde alt alta yazmak istersiniz, ancak bir envanter olan “listenin” tüm amacı aslında yazmamaktır.”

“Masamda Bulunan Nesneler Üzerine Notlar” isimli kitabından alıntıladığım bu paragraf, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’ı devasa bir balık sayımı envanteri, Kaptan Grant’ın Çocukları’nı ise Avustralya’yı keşfeden coğrafyacıların listesi olarak görüyor. Yaşamın ta kendisine bir kullanma kılavuzu yazma iddiası taşıyan bir yazar için hiç şaşırtıcı olmayan bir konsept bakış açısı. Ancak bu paragraftaki en önemli satır aslında liste yapmanın bir liste yapmama biçimi olduğunu söyleme kısmı. Yani liste yapmak listeye aldıklarımız kadar listeye almadıklarımızla belirlenir. Liste bir dışarıda bırakma sürecidir. Karşınızda 2023 yılına dair dışarıda bıraktıklarımdan geride kalanlar.

1. Mizah: Biraz da Gülelim?
Cannes Lions’ta artık yeni bir kategori var: Humour. Cannes’da ne zaman yeni bir kategori açılsa bunun bir şeyleri dışarıda bırakmak, ayrıştırmak için yapıldığını düşünüyorum. Gaming ve spor işleri peş peşe yarışmaya damga vurmaya başladıktan sonra “kendilerine ait bir oyun alanı” kazanmışlardı. Böylece diğer kategorilerdeki işlerin olası başarıları gölgede kalmayacaktı. Direct olmayan ya da aktivasyon doğası taşımayan bir gaming işi veya buna benzer alanlarda dolanmayan bir spor işi bulmak zor olduğundan kategorilerin özünde aslında anlamsız sınırlar oluşturduğunu söylemek mümkün. Mizah için de durum böyle. 

Filmden sosyal sorumluluğa, mizaha bir şekilde temas etmemek mümkün mü? Bir fikri tek bir şeyle tanımlamak mümkün mü? Geçişler/akışkanlıklar yok mu? Bir şey aynı anda “hem komik hem ciddi” olamaz mı?

Hadi sinemaya bir göz atalım. 1910'dan 2018'e kadar yapılan kapsamlı bir araştırmada IMDB verilerine göre çekilen filmlerin 2018 itibarıyla yüzde 24'ü komedi. 1950’lerden itibaren film dünyasındaki komedi filmi miktarı çok değişmiyor. IMDB top 250’ye baktığımızda ise ilk komedi filmine 48. sırada denk geliyoruz. Bu film de Chaplin’in Modern Times’ı. Çağdaş bir örneğe, üstelik üst sıralarda denk gelmemiş olmamız garip ve düşündürücü. 

Reklam dünyasına göz attığımızda ise, WARC verilerine göre tüm mecralar hesaba katıldığında komedinin yeri yüzde 33. Aslında sinemadaki oranıyla paralel bir yerde. 2022 yılında yüzde 33 olan bu oran şu anda yüzde 32.

IMDB Top 250, 1910’dan beri uzun metraj komedi film oranı ve son olarak reklamlarda total mizahın yeri oranlarına baktığımda, şu çıkarımları yapabilirim.

  • Komedinin reklamda yeri var. Yüzde 32 bunun göstergesi, ama sinemadaki miktara da bakınca spesifik olarak komedi diye tanımlanan şeyden ziyade, bence geçişler/akışkan fikirler çağındayız. Top 250’deki ilk komedi filminin 48. Olma sebebi yukarıdaki bazı filmlerin dram ve komedi, gerilim komedi gibi alanlarda dolanması. Tıpkı reklam fikirlerinde olduğu gibi.
  • Sinemadaki yere baktığımda gördüğüm orandan çok beni belgeselin istatistiki durumu daha çok heyecanlandırdı. Yüzde 2’den yüzde 22’ye. Bence komedide de dramda da artık ne yapıyorsak onda da “gerçeğe” daha çok ihtiyacımız var. Gerçek kokteyller daha iyi sonuç verecek ya da insanlardan reaksiyon alacak. (En saçma haliyle en uyduruk dizinin bile başında “gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır” ibaresinin olma sebebi de bu biraz.)
  • Fikirleri kategorilere sıkıştırmak onları özgürleştirmekten çok bir yerlere itmek, hapsetmek anlamı taşıyor. O yüzden komedi yükseliyor dedikten sonra komediyi bir alana sıkıştırmak özgürlükle çok ilişkilendirilebilecek bir şey değil gibi geliyor bana. Kaldı ki Epica gibi festivallerde uzun yıllardır komedinin ayrı bir yeri vardı. 
  • Her fikrin içinde birden fazla şey vardır. Biraz komedi, biraz dram, biraz gerçek. Önemli olan doğru dozda hepsini bir araya getirebilmektir. Biraz da gülelim şartlanmasıyla değil de, genel olarak anlatılarımızın içine mizahı katalım. Doğru dozda, gerektiği kadar, bazen en aydınlık haliyle, bazense en karanlık.

2. Algoritma Ötesi Dünya: Galerie
Kendi beğeni balonlarımız içerisinde kaybolduk. Alternatif bir perspektife, yeni bir görüşe ve önerilere algoritma rutinleriyle değil, organik biçimde ulaşmaya ihtiyacımız var. Tam da streaming servislerine tüm sinema deneyimimizi teslime etmişken, Wes Anderson yardımımıza yetişti. Galerie… 

Wes Anderson, uzun süredir birlikte çalıştığı ve Indian Paintbrush'ın kurucusu Steven Rales tarafından başlatılan yepyeni film kulübü Galerie'nin eş küratörlüğünü üstleniyor. Anderson’un sözleriyle Galerie: “Herkesin fikir alışverişinde bulunmaya ve bilgilerini genişletmeye davet edildiği canlı bir toplulukla birlikte film yolculuğunuzu genişletip derinleştirirken bir rehber" olarak hizmet verecek ve çeşitli film yapımcılarının yer aldığı orijinal videolar, denemeler ve canlı etkinlikler sunacak. Web sitesinde ayrıca ‘Harika sinema her yerdedir, ancak sürekli değişen bu ortamda algoritmalar arasında gezinirken onu bulmak zor olabilir’ denildi.” Anderson, Ethan Hawke ve Maggie Gyllenhaal ile birlikte sinema kulübünün eş-küratörlerinden biri.

Bundan sonra bu tarz oluşumların sayısının artacağını düşünüyorum.

3. Videonun Geleceği: Runway TV
Bu sene AI’a doyduk. Yılın başından sonuna hem teknoloji hem de onunla ortaya koyulan şeyler o kadar gelişti ki. Text to image, Text to video… Falan filan. Sitede kendi tanımlamasıyla: “İnternet üzerinden 7/24 televizyon yayını yapın.” Yapay zeka ile üretilmiş milyonlarca video… Garip promptlarla ortaya çıkmış hareketli görüntüler. TV’nin ya da video içerik üretiminin geleceği belki de böyle bir şeydir. Yapım sürelerinin, setin, yapımın / üretimin ortadan kalktığı bir tür sonsuzluk.

4. Bağımlı Bağımsızlar: Gut ve Diğerleri
Gut, Uncommon, Majority, L&C NYC… Son yıllarda önce çıkan bu 4 bağımsız ajans bu yıl farklı hisse paylarında farklı network’lere ya da şirketlere satıldı. Bağımsızlık felsefesini inşa eden ve öne çıkan ajansları artık bağımsız değil. Gut Globant’a, Majority WPP’ye, Uncommon Havas’a, L&C ise Serviceplan’a satıldı. Globant’ın bir WPP hissedarı olması ise Ramos’un David ile başlayan WPP kaçış macerasını dönüp dolaşıp başa getirdi. Bağımsız ajansların özgür ruhlarıyla ortaya çıkan yaratıcı patlamalar newtork’ler tarafından entropiye karşı en büyük çare olarak görülüyor. 

Bağımsızlık yaratıcılığı getiriyor, yaratıcılık para karşılığı takas ediliyor, bağımsızlığın kaybı ile birlikte yaratıcılık ortadan kalkıyor. Sonra satılan ajanstakiler bağımsız bir ajans kuruyor. Bu bir tür döngü.

Peki bu bizi tekrar başa döndürmüyor mu? 

Diğerlerini bilemem ancak Gut ve Uncommon’ın bundan sonraki deneyimi bize “bağımsızlık” kavramının geleceğinin nasıl şekilleneceğini gösterecek.

5. Hayal Kırıklığı Yönetimi: Unbranded Content
Ajans satışı dedik, biraz karamsar şeylerden söz ettik, biraz da pozitif şeylerden bahsedelim. Ajanslardaki yaratıcı potansiyelin (Gut’ı tenzih ederim tabii ki ama) çoğu zaman tatmin olmadığını, daha doğrusu olamadığını biliyoruz. Bu da beraberinde hayal kırıklıklarını ve hayal kırıklıkları ise hayal kırıklığı yönetimini mecburi bir hale getiriyor. İşte bu noktada marka dışı dünya devreye giriyor. Markadan bağımsız yaratıcılığın yönettiği bir süreç. Gut da bu sürece dahil olmak şöyle bir şey yapmış: Unbranded Content.

Kendi kelimeleriyle bu projeye göz atalım: “Bu yarışmanın tek bir şartı var: içeriğin yüzde 100 orijinal ve yüzde 100 markasız olması. Kazanan fikir, illüstrasyonlarla büyüleyici bir çocuk kitabına ve önümüzdeki yıl hazır olacak bir animasyon kısa filme dönüşecek.” Uzun vadede bu tarz projeler ile birlikte ortaya bir sürü Gut Originals çıkacak. Tıpkı bir streaming service’i gibi, tıpkı bir içerik üreticisi gibi… Bir ajans ajans olmanın dışına çıkarak kendi için çalışacak.

Ajansların yaratıcı kaynaklarının “hayal kırıklıklarını yönetmek için” bundan daha iyi bir yöntem düşünemiyorum. Çünkü Gut bile buna ihtiyaç duyuyorsa, her ajansın bu tarz girişimlere ihtiyacı vardır.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir