Telefonlar bizi dinliyor konulu konuşmalara sıkça maruz kaldığımız bir çağdayız. Bu konuşmalara da genellikle bir ürüne ihtiyacımızın olduğu anda ya da bir ürünü istediğimiz zaman karşımıza çıkan reklamlar sebep oluyor. Bu durum bile bize, özel alanımız işgal ediliyor gibi hissettirirken yapay zekânın insan yüzlerini ürün pazarlamak için kopyalaması ne gibi sonuçlar barındıracak?
Sophia Smith Galer tarafından yapılan bir araştırmaya göre yapay zekânın insan kopyalama teknolojisi günümüzde zaten kullanılıyor. Çeşitli dil öğrenme platformları "dil uzmanları" olarak gerçek insanların kopyalanıp yüzlerinin aşındırılması ve değiştirilmesiyle bu özellikten yararlanıyorlar. Gerçek insanların bilgisi ve izni olmayan bu yöntemin kullanılması da bir hâyli yaygın. Deepfake reklamların yaptığı şey de aslında temelde dil uygulamalarıyla aynı. Gerçek hayattan bir insanı kopyalayıp birtakım değiştirmeler yaptıktan sonra reklam yüzleri ortaya çıkıyor. Bu sayede tüketicinin karşısına çıkan yüzler tanıdık bir yüze bakma hissi yaratıyor ve kullanıcıların ürüne karşı güveni artıyor.
Üretken yapay zeka uygulamalarının özellikle gençler için yadsınamaz bir çekiciliği var . Ancak insanlar bu platformlara kendi benzerliklerini içeren görseller veya videolar yüklediğinde farkında olmadan kendilerini gizlilik ihlalleri, kimlik hırsızlığı ve potansiyel suiistimal gibi sayısız riskle karşı karşıya bırakıyorlar. Bireylerin kendi imajlarını, seslerini ve kişisel verilerini kontrol etme haklarını onaylayan etik davranışın temel taşı rızadır. Görünüşünüzün yapay ortama yüklenmesiyleyse rıza kavramı sömürüye açık bir hale gelir. Hâl böyle olunca günümüz teknolojisinde internet ortamında paylaşmamız gereken bilgilerimiz arasında artık dış görünüşümüz de yerini aldı diyebiliriz.