Yapay zekâ çağında eğitim nasıl dönüşmeli?

Teknoloji Yazarı ve ELYT.net Kurucu Ortağı Ahmet Usta: "Yuval Noah Harari gibi önde gelen bir tarihçi ve yazara göre, tarih boyunca ilk defa, her şey bu kadar hızlı evrildiği ve değiştiği için gelecek 20 yılın nasıl şekilleneceğini ve yeni nesillere ne öğretmemiz gerektiğini kesin olarak bilemiyoruz. Bu durumda bizleri ne bekliyor?"

Yapay zekânın gelişimindeki muazzam hız karşısında hayret etmemek elde değil. Ancak, bu ilerlemenin gerçek anlamda bir zekâyı temsil edip etmediği ise başlı başına bir mesele. Yapay zekânın insan zihni ve onun sanatsal yaratıcılığına, bazılarına göre “ruhuna” erişemeyeceği savunuluyor. Bu tartışmaları farklı bir zamana ve mekâna terk ederek bu yazıda daha farklı bir gerçeğe odaklanacağız; Ne adı olursa olsun, artık makineler ve yazılımlar, insanların günlük işlerini daha etkin bir şekilde yerine getirebiliyor. Bir doktorun on yıllık eğitim ve saha tecrübesiyle kazandığı teşhis yeteneklerini, yapay zekâ sayesinde elde edebiliyoruz. Trajik bir durum olsa gerek; bir yandan kaynakçı bulamadığından şikâyet eden ustaları dinlerken, diğer yandan takla atan robotlara bakıp insanlığa ne zaman savaş açacaklarına dair soğuk espriler yapıyoruz. 

Harari gibi düşünürler, bugünün değişim çağında, yeni nesilleri nasıl eğitmemiz gerektiği konusunda tarihte ilk defa bir belirsizlik içinde olduğumuzu belirtiyor. Bugün eğitimle kazandırdığımız beceriler, gelecekte gereksiz hale gelebilir; çünkü makineler ve yazılımlar bu becerileri daha ucuza, daha az hata ile ve daha verimli bir şekilde üstlenebilir. O zaman eğitim ne işe yarar?

Bunun cevabını bulmak için “eğitim” kelimesinin ne anlama geldiğini biraz irdelemek lazım. Wikipedia’nın tanımına göre eğitim, “Kişinin yaşadığı toplum içinde değeri olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini geliştirdiği süreçlerin tümüdür.” 

Bir kişinin yaşadığı toplum için değer üretecek yetenek, tutum ve diğer davranış biçimleri eğer kişiyi eğitmek için harcanacak kaynaklardan çok daha azıyla, alternatif kanallar üzerinden yapılabiliyorsa ne olacak? Harari’nin de vurgulamak istediği nokta bu olsa gerek.

Sistematik eğitimin tarihine göz attığımızda Milattan Önce 387 yılında Platon tarafından kurulan Antik Yunan Akademisi ile başladığını görüyoruz. Tarih sistematik eğitim açısından beş ana dönüm noktasına sahip. Antik Yunan ile başlayan birinci safhayı, 8 ila 14. Yüzyıl arasında kurulan İslami Medreseler, 14 ila 17. Yüzyıl arasındaki Rönesans dönemi, 18. Yüzyıl sonrasında geliştirilen modern kitlesel eğitim takip ediyor. Son safhayı şu anda içinde bulunduğumuz, hızla yaygınlaşan, online ve herkesin erişimine açık eğitim platformları oluşturuyor. Belki bu sınıflandırmanın son aşamasını yeniden ele almak gerekebilir ancak genel yapıya baktığımızda ilk üç aşamanın büyük ölçüde Aritmetik, Geometri, Müzik, Astronomi, Dilbilgisi, Mantık ve Retorik üzerine odaklandığını görüyoruz. Bu eğitimler, bireyleri bağımsız ve özgür iradeli olarak yaşamak ve gelişmek üzere temel bir altyapıyla donatmayı amaçlıyordu; bu da büyük bir ayrıcalık ve fırsattı. Geri kalan toplum ise ömrü boyunca tek bir işi yapacak insan makineler olarak görülüyordu.

18. yüzyıldan itibaren, modern kitlesel eğitim, mantık ve retorik gibi unsurları yavaşça programdan çıkarırken; Aritmetik, Geometri, Müzik, Astronomi, Dilbilgisi gibi temel konuları muhafaza etti. Mantık, bilinen gerçeklerden doğru sonuçlara ulaşmayı sağlarken, retorik karşımızdakini ikna etme sanatıdır.

Sadece tek bir işi hayatı boyunca yapacak insanları yetiştirebilirsiniz. Ancak gelecek yirmi yılın belirsizliği içinde, bu yeteneklerin insanlara kazandırılmasının gerekliliği sorgulanabilir. Yine de, kendilerine söylenenlerin yanlış olduğunu fark edebilecek ve kendi çıkarları yerine başkalarının çıkarları için çalıştığını anlayabilecek bireyler yetiştirmek istiyorsanız, bu yetenekleri bir makine veya yazılımla yerine getiremezsiniz. Gerçekten özgür bireyler yetiştirmek, mantık, retorik, istatistik, temel psikoloji, araştırma teknikleri ve finansal bilgi gibi alanlarda bilgi sahibi olmalarını sağlamaktan geçer.

Diğer yandan aritmetik, geometri, müzik, dilbilgisi gibi başlıklarda eğitim, “gerçek hayatta bunlar ne işimize yarayacak” sorusuna mantıklı bir cevap bulduğumuz için gerekli değiller. Tüm bu eğitim dalları insan beynin yapısı üzerinde yeni bağlantıların oluşmasını, zihin ve kavrama becerilerinin güçlenmesi sağlıyorlar. Özgür bir bireyin aldığı kararlarda daha isabetli ve geniş perspektifle hareket etmesine zemin hazırlıyor.

Artık yapay zekânın hangi kariyer becerilerini ele geçireceğine dair endişelenmeyi bir kenara bırakmamız lazım. Kendimiz ve yeni nesiller için algısı açık, yüksek farkındalığa sahip, kendi kendini ve çevresini motive edebilen, bilinmezliğe karşı merak ve araştırma duyguları ile adım atmakta çekinmeyecek bireyler olabilmek için çaba harcamalıyız. Bunun yolu ise teknolojinin her geçen gün daha karmaşık hale gelen dünyasıyla yarışmaktan değil, tarihimizin aydınlanma dönemlerinde attığı tohumları yeniden yeşertmekten geçiyor.

Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]