Sonlu

SAP Amaç ve Sürdürülebilirlik Pazarlaması Global Direktörü Erdem Aksakal: "Farklı hikâyeler birbirini bastırmaya değil, gezegenin faydasına bir ortak düzlemde birbirini sesini güçlendirmeye başladığında dünyanın ihtiyaç duyduğu dili konuşmaya başlamış olacağız."

6 Şubat 2023’te Türkiye tarihinin en zor gecelerinden birisine uyandı. Birkaç saat arayla gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli 10 bölgeyi etkileyen iki deprem, onbinlerce can kaybına sebep olmakla kalmadı bölgedeki milyonlarca kişinin hayatını değiştirdi. Kısa zaman içinde yıkım, çaresizlik, umut, dayanışma, hayal kırıklığı gibi birçok duyguyu yoğun biçimde hissettik, hissetmekteyiz. Artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağız. Bundan sonra yapacağımız kayıplarımızı unutmamak, bu yıkımdan en az hasarla el ele çıkmak hem de gelecekte böylesi yıkımları yaşamamak için akla ve bilime sığınmak. İnsanlığın ve yaşamın en acı biçimde etkilendiği böylesi felaketler; bir yanıyla aydınlanmaya, dönüşüme vesile olacak dönüm noktalarıdır da. 

Dünyanın şeklini, boyutunu, dinamiklerini anlayalı çok olmadı. Deprem gibi kısmen kavradığımız ama zamanını, etkisini öngöremediğimiz gerçeklerin olduğu bir gezegende yaşıyoruz. Halen bilinmezliklerin içindeyiz, keşfetme yolculuğundayız. İnsanlığın yüzbinlerce yıllık macerasında, dünyaya dışarıdan bakabildiğimiz ilk uzay yolculuğu sadece altmış sene önce yapıldı. Yüzyıl öncesine dek dünya ucu bucağı bilinmeyen, büyük bölümüne insanların erişemediği, gizemlerle dolu neredeyse sonsuz bir evrendi. İnsanlık olarak sayımız ve etki alanımız bugünkünden çok daha azdı. Doğa bizden güçlüydü.

Çağların birbirine miras bıraktığı kolektif aklı, bilgiyi kullanarak doğa karşısında daha güçlü, daha korunaklı, daha risksiz, daha konforlu, daha mutlu olmayı umduğumuz hayatlar inşa ettik. Güçlü medeniyet inşasına o kadar kaptırdık ki kendimizi, sayımızın ve etkimizin kontrolden çıktığını öngöremedik. Hep bir adım öteye gitme güdüsüyle, bitiş çizgisi kovalayan bir yarış pilotu gibi son sürat gaza bastık. Bugün geldiğimiz noktada artık alıştığımızın çok dışında bir şey yapmamız gerekiyor: Kontrollü bir sürüşe geçmemiz, fren yapmamız. Çünkü bütün göstergeler söylemekte ki dünya sonsuz değilmiş. Daha da ötesi dünya üzerinde sandığımız kadar kontrollü ve güçlü de değilmişiz. 

Sonlu dünyayı kavramayı reddettik. Dünyadaki canlı çeşitliliğinin, doğal dengenin, yeraltı zenginliklerinin, şehirlerin sonuna geldiğimizle yüzleşmeyi sabah çalan uyandırma alarmını erteler gibi erteledik. Kömürden petrole, doğalgaza yeni enerji biçimleriyle sisteme ilave enerji vermeyi denedik. Yoksulluğa karşı önce para, sonra finansal piyasalar ve hatta türev piyasalarla sisteme zenginlik şırınga ettik. Sonu olmayan kentler kurduk, göğe ulaşan binalar yaptık. Pazarlama gücüyle ihtiyaçlar yarattık, modalar, akımlarla ilgiyi ve tüketimi hep diri tutmak istedik. Hep büyüyelim istedik, hep hızlanalım.

Ekonomi ağacının gölgesinde yeşeren pazarlama da yüz yılı geçkin hayat eğrisinde odağına hep ekonomik büyümeyi aldı. Daha çok üretim, daha çok tüketim döngüsünden çıkmadı. Eleştirilere hedef olsa da, bu döngünün motor gücü olmaya devam etti. Ancak artık hızlı olma değil, sorumlu, dengeli ve kontrollü olma çağı. Sonsuz büyüme ülküsü kendini yutacak büyük bir çukura dönüştü. Bu çukuru kontrol edebilecek kurumsal güçler içinde insan yönetimi, kaynak yönetimi, teknoloji yönetimi gibi iş hayatı dinamikleri var. Pazarlama da bugüne kadar hızlandırmaya çalıştığı bu döngünün yavaşlatılmasında, kontrol altına alınmasında rol oynayabilecek motor güçlerden birisi. 

Üretimi sadece üretmek için değil topluma, çevreye, tüketime etkileriyle gözeterek bir sorumluluğa dönüştürmenin çağına geldik. Üreticinin sorumluluğu üretmekle değil ürünlerinin üretiminin, sevkiyatının, tüketiminin gezegene maliyetiyle ölçülüyor. Ekonomik büyümeyi, ne pahasına büyüdüğümüzü hesap ederek tercih etmenin devrindeyiz artık. Kurumların sadece hissedarlarını, müşterilerini ve çalışanlarını değil, geniş bir paydaş kitlesini toplumun geri kalanını da gözetmek zorunda olduğu bir çağdayız. Pazarlamacılar, marka yöneticileri, iletişimciler sadece kendi markalarını değil o markanın da bir parçası olduğu dünyanın faydasına kampanyalar kurgulayacak. 

Farklı hikâyeler birbirini bastırmaya değil, gezegenin faydasına bir ortak düzlemde birbirini sesini güçlendirmeye başladığında dünyanın ihtiyaç duyduğu dili konuşmaya başlamış olacağız.

Finansal karlılık dışındaki ölçekleri de hedefine koyan, insan sağlığı, doğayla barışıklık, etik, iklim değişimi, ayrımcılık karşıtlığı gibi hedefleri olan bir dünyaya doğru adım atmamız gerek. Yaşadığımız sarsıntıların, acı deneyimlerin tekrarını ancak değişerek engelleyebiliriz.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]