POLVO: "Başka bir hayat mümkün"

Rutin işlere bağlı kalmadan hobilerinin peşinden giden sektörün değerli isimlerini ağırladığımız Mesai Dışı serimizin yeni konuğu POLVO...

“Hepimizin içinde kuvvetli bir yaratım kabiliyeti var, gücümüzü hangi odağa çevirirsek orayı büyütüyoruz.” diyen POLVO’nun hafta sonları hobi olarak başladığı heykel sanatına ilgisi ona Londra ve Miami’deki galerilerin kapılarını aralamış. POLVO'nun ilham dolu hikâyesi sizlerle...

Yeniye açık olmak ruhumda var

Mesleğine aşık bir pazarlamacıyım. Aşık olma sebebim sürekli yeni şeyler üreterek yaratıcılığımı canlı tutabiliyor olmamda yatıyor. Bir iş düzene girdiği zaman kendimi sıkılmış hissediyorum. Rayında giden, stabil akan iş düzenleri beni beslemiyor. Neyse ki pazarlama işi yeterince distruptive. Sürekli yeni ürün çıkıyor, bir rakip öne geçiyor, bir regülasyon değişiyor; ve sizin yaratıcılık kasınınızı kullanarak etkili iş sonuçları almanız bekleniyor. Bu bakımdan sürekli challange eden bir meslek pazarlamacılık. Yalnızca işimde değil, evimde de rutin giden her şey bir yerden sonra keyfimi kaçırıyor. Yeni muhitlere taşınmak, orada yeni kişilerle tanışmak, o evi yeniden dekore etmek istiyorum.

Yenilik ve yeniye açık olmak sanırım benim ruhumda var. Mesleğime o nedenle tutkuyla bağlıyım. Bugüne kadar yaratıcılığa imkân veren kurumlarda çalıştım. Yaratıcılığa yeterince yer açmıyorsa da zorladım, çünkü bu da tek başına bir challange idi :) Ve çok yakın bir zamanda sevimsiz bir hastalık geçirdim. Ameliyat, radyasyon tedavisi falan derken birkaç ay bu işlerle ilgilenmek durumunda kaldım. Ameliyatımın sonrasında iki hafta raporluydum. Normalde bana kalsa gerçekten hemen işimin başına dönmek isteyebilirdim; bedenimse buna izin vermiyordu. O iki hafta benim hayatımda bir dönüm noktası oldu...

Kurumsal hayat maalesef hepimizi yıpratıyor

İşini ve çalıştığın kurumu sevmeden varlık göstermek imkânsız. Ancak kabul etmeli ki kurumsal hayat hepimizi bir yerde delirtmeye meyilli. Hiç değilse tavırlarımız, tepkilerimiz değişiyor. 

İki hafta evde durunca fark ettim ki ben aslında delirmişim ama bunu fark etmek için durmamışım bile. Kurumların hiç suçu yok, benim çalıştığım kurum global bir organizasyon olarak özel hayat dengesine oldukça önem verir. Ama insan bir kere delirmeyiversin, kurum seni korusa ne olur?

Arzulu insanlar için kendini yıpratmak her zaman kolay olmuştur. Pandemiydi, boşanmaydı derken arzularımı kuvvetlendirecek, işe daha fazla sarılmama sebep olacak gerekçeleri bulmuştum bile. Yadırgamamak lazım, bir yerde insanın hayata tutunması için sebeplere ihtiyacı var.

Dingin bir insan olabildiğimi hatırladım

‘Basitçe kanser oldum, sonra bana bir aydınlanma geldi’ demek isterdim ama inanın öyle değil. Hatta bu konuyu yeterince önemsediğimi dahi söyleyemem. Tıbbın verdiği imkânlarla bunu yönetip çözecektik. Ve çözdük de... Bendeki farkındalığı artıran şey o evde kaldığım hafta oldu. Online toplantılar yok, kahvaltı edebilmek için öğle arasını beklemek yok, ikna süreçleri yok... Özüme döndüm, aslında kendi içinde ne kadar dingin bir insan olabildiğimi hatırladım. Tüm güzel işleri yapmaya devam edip psikolojik olarak daha az yıpranacağımız bir çalışma hayatı tasarlamak herkes için mümkün. Ben elimdeki kaynaklara bakarak bunları yeniden dağıttım ve sakinledim diyebilirim.

Çok sevdiğim heykele yeniden baktım

Dedim ya, beni hayata bağlayan asıl şey yaratım kabiliyetiydi. Zaten işime 15 yıldan fazladır bağlı olmamın sebebi de buydu. Peki kendime yeni yaratım alanları açsam nasıl olurdu?

Bir süredir hobi niteliğinde heykel sanatı ile ilgileniyordum. Genelde çalışmakta iyi, onu anlatmakta cimriyimdir. Kendiliğinden keşfedilmesini beklerim. Hepimizin içinde kuvvetli bir yaratım kabiliyeti var, gücümüzü hangi odağa çevirirsek orayı büyütüyoruz. Bazen departmanımızı, bağlı olan adam sayımızı, işimizi büyütüyoruz; kimimiz ailesine odaklanıyor, huzurlu bir yuva kuruyor, çocuk yapıyor. Hepsi kendi içinde tutarlı ve kabul edilebilir. Çünkü herkes sahip olduğu şeyi büyütecek aksiyonlar alıyor. Ben de hafta sonları hobi niteliğinde yaptığım heykelleri bir anlatayım istedim. Yıllarca onlarca markayı anlatıp, yine onlarca ödül almış bizler mi yapamayacağız bu işi? Yeter ki onu da merceğimize alalım.

Eylül ayında, hasta yatağımda bu konuyu odağa almaya karar verdim. Uzandığım yerden bir sanatçı portfolyosu hazırladım. Şu portfolyomu tanıdık birilerine ulaştırsam, hatta Instagram’da biraz gezinsem de ilgili olabilecek galerilere mail atsam dedim. Ekim ayında BBProject ile menajerlik sözleşmesi imzalamıştım bile. Kasım ayında İAAF’ta bir işim sergilendi. Yine Kasım’da 5 işim Londra’da bir galerinin dijital seçkisine girdi. Aralık’ta Art Miami’de iki işim sergilendi.

Yaptığım işin teşhiri aslında birkaç aylık serüven. Ancak her şey bir niyetle, bir farkındalıkla başladı. İçimizde bizim bile bilmediğimiz ve hatta açığa çıkarmaktan korktuğumuz yeteneklerimiz var. Saklandıkları yerde kalsınlar istiyoruz, çünkü mevcut düzenimizin bağımlısıyız. Ben kurumsal hayatımla sanatçı kariyerimi el ele, bir diğerini önceliklendirmeden yürütüyorum. İkisinin de birbirini beslediğini ve birinin diğerine imkân sağladığını biliyorum.

İşlerimi anlatmak istemedim. Polvoist.com adresine girip portfolyoma bakabilir, polvo.ist Instagram adresini takip ederek gelişmelere şahit olabilirsiniz. Herkesin bildiği şeyleri anlatmaktansa ve serüvenin kendisini anlatmak istedim. 

İlham dolu güzel günlere...

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir