Pablo Picasso’nun 1881’de başlayıp 1973’te sonlanan ömrü, modern sanatın olduğu kadar, değişime verilen tepkinin de manifestosu gibidir. Henüz 14-15 yaşlarındayken yaptığı, klasik realizmin zirvesindeki eserlerine baktığınızda, usta bir ressamın elinden çıkmış kusursuz bir yetenek ve detaycılık görürsünüz. 15 yaşında resmettiği ilk otoportresi, dönemin sanat anlayışına paralel, gerçekçi bir genç adamı yansıtır. Ancak zaman makinesini ileri sarıp 90 yaşında çizdiği son otoportresine geldiğimizde, karşımızdaki şey sanat dünyasına yabancı bir göz için adeta bir şoktur: Küçük bir çocuğun elinden çıkmış gibi görünen, karalanmış, patatese benzer bir adam. Picasso’nun tüm otoportrelerini yan yana dizdiğimizde, gerçeklikten bilinçli bir kopuşun, bir dönüşümün izini süreriz.
Peki, bu dâhiyi gerçekliğin güvenli limanından uzaklaştıran neydi? Cevap, o dönem için devrimsel bir teknolojide saklı: Fotoğraf makinesi. Fotoğraflar, gerçekçi görünen sahneler ve portreler çizmeyi bir anda anlamsız kılmıştı. En azından Picasso’nun düşüncesi bu yöndeydi. Sanatını elinden alacak bu teknoloji karşısında paniğe kapılıp geleneksel yöntemlere mi sığındı? Aksine, kendi akımı olan Kübizm'i yaratarak adeta meydan okudu. Fotoğraf makinesinin yapamadığı bir şeyi yaptı: gerçeğin kendisini değil, gerçeğin insan üzerindeki çok boyutlu etkisini ve duygusunu resmetti. İspanyol İç Savaşı'ndaki Guernica bombardımanının dehşetini, Ağlayan Kadın (Weeping Woman) portresindeki parçalanmış yüzle, yani bir kabusun tuvale yansımasıyla anlattı. Teknoloji sanatını tehdit ederken, o sanatçı kalabilmenin yolunu bulmuştu.
Bugün bizler de benzer bir teknolojik kırılmanın tam ortasındayız. Yapay Zekâ'nın (AI) yok edeceği mesleklere dair raporları okumaktan bıkmış usanmış olabiliriz. Ancak Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) "Geleceğin Meslekleri Raporu" gibi analizler, önümüzdeki beş yıl içinde küresel işgücünün dörtte birinin değişeceğini ve 83 milyon pozisyonun ortadan kalkabileceğini öngörürken bu konuyu görmezden gelmek pek mümkün değil.

Geçen sayılarda, AI kullanarak geliştirdiğim web tabanlı bir oyundan bahsetmiştim. Vurgulamak istediğim şey, AI sayesinde programcılığın değil ama program yazma rutinlerinin kökten değişeceğiydi. Şu anda bu tezi bir adım öteye taşıyan, nihai bir ürün olması için üzerinde çalıştığım özel bir projeyle meşgulüm. Projenin yaklaşık 20 bin satırlık kodunu, güvenlik kontrollerini ve mimari planlamasını tümüyle Cursor, Google Gemini ve Grok gibi AI araçları arasında paslaşarak geliştirdim. Ben ne yapmak istediğimi tanımladıkça, AI benim için bir mühendis gibi çalışıyor. Hayatım boyunca pek çok yazılım projesi yönettim. Yazılımcı egosu hakkında bir genelleme yapmaktan imtina etsem de, bu süreçteki diyalogların ne denli yıpratıcı olabildiğine dair hafızamda pek çok anı var. AI ile bir ürün geliştirmek ise, saf yaratıcılığa odaklanabildiğim için inanılmaz bir mutluluk veriyor.
Bu kişisel mutluluk, ne yazık ki madalyonun sadece bir yüzü. Diğer yanda, büyük dil modelleri benim de mesleğimi, yani yazarlığı da elimden alacak noktaya hızla yaklaşıyor. Bu metni benim gibi yazabilen, hatta benim dijital bir ikizim olabilen bir AI, artık sadece benim yazı arşivime erişim mesafesinde. Belki de bu yazıyı bile bir büyük dil modeli yazmıştır, emin olabilir miyiz? Benzer şekilde ekmek teknesi tehdit altında olan sayısız mesleği burada listelemeye gerek yok; dünya, geri döndürülemez bir değişimin eşiğinde. Bu noktada, Picasso'nun o meşhur sözünü hatırlamakta fayda var: "Kuralları bir profesyonel gibi öğren ki onları bir sanatçı gibi kırabilesin." Kısa bir süre öncesine kadar, Harvard Business School'dan Karim Lakhani'nin popülerleştirdiği şu düşünceye ben de kesinlikle katılıyordum: "AI meslekleri elimizden almayacak ama AI kullananlar, kullanmayanların işlerini elinden alacak." Ancak bu teselli cümlesi, tsunaminin büyüklüğü karşısında artık kifayetsiz kalıyor. Üzerinden aylar geçmeden benim de görüşüm radikalleşti. Bugün AI kullanarak sıradan işler üretmek, bir maharet değil, yakında standart bir beklenti olacak. Hatta bu eli artırmak lazım; AI kullanarak daha üretken ve verimli olmak dahi artık yetersiz kalıyor.
Çözüm mü? İşte çözüm, Picasso'nun felsefesinde, o sözün derinliğinde gizli. Bir profesyonel gibi "kuralları öğrenmeliyiz"; yani mesleğimizin temelini, insanı anlama sanatını, stratejiyi, duygusal zekâyı ve tecrübeyi içselleştirmeliyiz. Ancak ondan sonra, bu derinlikle, AI'ın yapamadığını yapmak için "kuralları bir sanatçı gibi kırabiliriz." Yeni iş modelleri icat edebilir, farklı disiplinleri birleştirerek yeni alanlar yaratabilir ve en önemlisi, teknolojiyle değil, bilgelikle rekabet edebiliriz.
Bir yüzyılda belki tek bir Picasso gelir. Ancak içinde bulunduğumuz kapitalist iş ve pazarlama dünyasının acımasız üretkenlik beklentisi, artık hepimizi birer Picasso olmaya zorluyor. Bu, hem ürkütücü hem de muazzam bir meydan okuma.
Umarım başarabiliriz.