Pazarlamada 4P'den SAVE'e Geçiş Süreci

Bir pazarlamacının ilk öğrendiği kavramdır belki de 4P. İlk kez 1960′larda, Amerika’da, Profesör Jerry McCarthy tarafından ortaya atılan bu kavram; Product (Ürün), Price (Fiyat), Place (Yer) ve Promotion (Tutundurma) terimlerinden oluşur.

McCarthy’e göre; şirket tarafından belirlenen ürün, yine şirket yetkililerinin belirleyeceği satış fiyatıyla,  belirlenen dağıtım koşulları ve tutundurma faaliyetleri ile piyasaya sokulmalıdır. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda birincil kavram “şirket” ve “şirketin kararları” olmaktadır. Anlaşılan o yıllarda şirketin devamlılığının, müşterilerin insiyatifinde olduğu gözden kaçırılmış.

Bu sebepten de hemen alışmaya başladığımız 4C kavramı ortaya çıktı. Customer Value (Müşteri Değeri), Customer Cost ( Müşteri Maliyeti) , Customer Convenionce (Müşteriye Kolaylık) ve Customer Communication (Müşteri İletişimi) terimlerinden oluşan 4C ‘ye göre de işin gerçek patronu, müşteridir. Global pazarlamaya geçiş sürecinde açıklanan nedenler ve müşterinin ön plana çıkması ile birlikte pazarlama, bir ürünü üretip satmak anlayışından bir değeri yaratıp onun gelişimini sağlama noktasına gelmiştir.

Ancak 4C kuralı da dijital çağın ihtiyaçlarına yeteri kadar karşılık vermeyince “S.A.V.E.” kavramı literatüre girmeye hak kazandı. S.A.V.E. kavramına göre üründen ziyade Solution (Çözüm), mekandan ziyade Access (Erişim), fiyattan ziyade Value (Değer)  ve tutundurmadan ziyade Education (Bilgi) olmalıdır.

Online ve “fast shop” un ön planda olduğu bu dönemde, haliyle müşterinin temel ihtiyaçları ön planda olmalıdır. İnsanlar bir ürünü satın aldıktan sonra onunla alakalı sorunu hızlı bir şekilde çözümlendirmek istiyor. Özellikle de teknolojik ürünler için kullanım kılavuzundan bir arıza durumunda ne yapılması gerektiğine kadar pek çok sorunla karşılaşılıyor. YouTube, Vimeo gibi kanallar aracılığıyla yüklenen videolar müşterinin sorununa çözüm olabiliyor. Ayrıca şubeler için harcanacak olan maliyetler, internet reklamlarına ve bilişim yatırımına yöneltilirse; hem hedef kitlemizin tamamı bize ulaşmış olacak, hem de aradıkları bilgiyi her türlü sosyal mecra ve bloglardan temin edebilecekler.

Sonuçta her müşteri kendisiyle birebir iletişim kurulmasını, “en özel müşteri” alakasında hizmet almayı ve aldığı üründen tatmin olmayı bekler. Kuşkusuz 10 yıl öncesinde altın çağını yaşayan Nokia’nın, Apple karşısında mağlup olması tüm bu seçenekleri öngöremediğindendir.

Kaynak: https://www.helpscout.net/blog/new-4ps-of-marketing/

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir