Mom and Kids Zone Yazı Dizisi – 1. Bölüm

[embed]https://www.youtube.com/watch?v=v-ah1u4LJVA&feature=youtu.be[/embed]

“Pazarlama disiplini ve vakaları, yetişkinler tarafından, yetişkinlere yönelik olarak geliştirilmektedir. Ancak bu paylaşımlar, çocuklar ve gençler üzerinde her zaman etkili olmazlar.”

(Dr. James McNeal, “The Kids Market Myth and Realities”)

NEDEN ÖNEMLİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR KONU BU?

Türk nüfusunun %30’u 0-17 yaş arası çocuklardan oluşuyor. Avrupa’ya baktığımızda ise bu oran %19’larda kalmaktadır. Türkiye genç nüfus oranında birçok dünya ülkesine göre daha zengin olması ile dikkat çekiyor. Genç nüfus oranının yüksek olması beraberinde bebek çocuk gereçlerine olan talebi de olumlu yönde etkiliyor.

Türkiye’deki 23 milyon çocuk olmak üzere genç nüfus dağılımı; verilerde 0-4 yaş 6 milyon, 5-9 yaş 6 milyon, 10-14 yaş 6 milyon, 15-17 yaş 3 milyon ve toplam totalde 22.977 milyon olarak yer alıyor. Nüfusun en yoğun olduğu yaş aralığı 10-14 yaş arasıdır. Doğum Oranı Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında, Türkiye’nin çifte düzeyde yaklaşık olduğu görülebilir 1000 birey istatistikleri baz alındığında ülkelere göre doğum oranı; Türkiye’de 18.9, ortalama 15 Avrupa Ülkesinde 10.0, 25 Avrupa Ülkesinde 10.5, Fransa’da 12.6, İngiltere’de 11.9, İtalya’da 9.9 ve Almanya’da ise 8.4 şeklindedir.

Bir başka deyişle, ülke nüfusunun neredeyse % 26’sını 0- 14 yaş grubu çocuklar oluşturmaktadır. Toplamda 6,1 milyar olan dünya nüfusunun da % 30’unu 0 -14 yaş arası çocukların oluşturduğu belirlenmiştir. (www.prcdc.org).

Görüldüğü gibi çocuklar demografik olarak önemli bir gücü temsil etmektedir ve bu grup, dünya döndüğü sürece aktif birer tüketici olarak var olacaklar. Çocuklarını rahimlerinde ilk hissettikleri andan itibaren bu kadınlar, kendilerinden çok çocukları için bütçe ayıracaklar. Ve o çocuklar, değişen teknolojik trendler, dijital dünyanın her şeye ulaşmayı kolaylaştırması sayesinde de daha “agu” demeye başlar başlamaz, etkili birer alışveriş canavarı olacaklar.

Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de aileler bebek başına, 2 yaşına kadar aylık ortalama 60$ – 70$ , yıllık 720$ – 840$ harcama yapıyor. Bilinç düzeyinin yükselmesi anne babaları, çocuklarını da sağlıklı büyütme isteği ile yeni ürün ve hizmet arayışına itiyor. Diğer taraftan her alanda dünya ortalamasının altında seyreden bebek başına harcama tutarlarının çok yüksek potansiyel barındırması yerli ve yabancı şirketler için Türk pazarını cazip kılmaktadır. Diğer sektörlerle karşılaştırıldığında 3 – 5 kat daha hızlı büyüyen bebek – çocuk pazarı Türkiye ekonomisi içerisinde her geçen gün payını arttırmaktadır. (Kaynak: baby-kidstore.com)

HER FİRMANIN BİR ÇOCUK ÜRÜNÜ OLMAYA BAŞLADI… 

Gerçekten de çocukların ekonomideki itici gücüne paralel olarak doğrudan çocuklara yönelik üretilen ürün veya hizmet yelpazesinde ve çocukları hedefleyen pazarda gözle görülür bir artış vardır. Ülkemiz açısından ele alındığında da her yıl daha fazla sayıda kuruluşun çocuklara yönelik pazarla ilgilendiği görülmektedir.

Artan şekilde yalnızca çocuklara yönelik üretim yapan tekstil firmaları, kitap ve süreli yayınlar, oyuncak süpermarketleri, alışveriş merkezlerindeki oyun ve eğlence alanları, eğlence merkezleri, sinema endüstrisi ürünleri, temizlik ürünleri (özel diş macunları, diş fırçaları, şampuan, krem vb. ), sakız, çikolata, kahvaltılık gevrek, bisküvi, makarna, yoğurt, meyveli süt vb. gibi ürünlerin yanında hazır gıda işletmelerinin çocuk menüleri de çocukların değerli bir hedef kitle olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır.

3- 17 yaş arasındaki çocukların kişisel ihtiyaçları ve eğlence için yıllık 50 milyar dolardan daha fazla para harcadığı, aynı yaş grubunun hane harcamaları üzerindeki etkisinin ise her yıl için yaklaşık 340 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir. (www.mediafamily.org) Benzer şekilde AC Nielsen Zet firmasının ülkemizdeki çocuk ve gençlerin satın alma ve marka kararına ne ölçüde etkili olduklarını belirlemek amacıyla yaptığı araştırmada da, çocuklarıyla birlikte alışverişe çıkan ailelerin % 82'sinin tüketim miktarlarının arttığı ortaya konmaktadır. (www.hurriyet.com.tr).

Hazır giyimde en önemli tedarik ülkesi, Türkiye

Hazır giyim dünyada en iyi olduğumuz alanların başında geliyor. Veriler de gösteriyor ki, Türkiye hazır giyim konusunda dünyanın 7. Avrupa’nın 2. büyük tedarikçisidir. Bebek ve Çocuk Hazır giyimde en çok tercih edilen hammadde olan pamuk üretiminde dünyada 5.sırada yer alan Türkiye aynı zamanda organik pamuk üretiminde de yüksek kalite standartlarında son teknolojileri kullanması, kreatif dizaynlar yapması ve çalışanların bilgi birikimi, yeteneği sayesinde önemli bir rol oynuyor.

Tüm bunların yanında esnek üretim imkânı sunularak, müşteri isteklerine hızlı bir biçimde cevap veriliyor. Üreticilerin çoğu Bursa, İstanbul, Denizli ve İzmir’de kurulu olup; bebek ve çocuk giyimi üretiminin %80’i Bursa’da gerçekleştiriliyor. Verilere göre Almanya, 2012 yılında %20 pay ile en fazla ihracat yapılan ülkedir. Almanya’yı sırasıyla İngiltere, İspanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika, Rusya, İsveç, Danimarka takip ediyor. Uluslararası arenadan bakıldığında, Türkiye nüfus artış hızı bakımından önde gelen ülkelerden biridir. Bebek ve çocuk giyim sektörü, bebek ve çocuk segmentinde en büyük paya sahip ve en hızlı büyüyen alanlardan birisidir.

Ancak açık pazarların kullanımının çok yaygın olması markalaşmayı zorlaştırıyor. Daha rekabetçi bir yapı ile özgün ürünler meydana geldikçe Türkiye’den bu alanda uluslararası arenada önemli markalar çıkacaktır. Türkiye en yüksek nüfus artış oranına sahip ülkeler arasında yer alıyor.

2004-2020 yılları arasında yıllık bazda nüfus artış oranına baktığımızda Hindistan 1,3 Türkiye 1,2 İrlanda 1,2 Meksika 1,1 Brezilya 1,1 Dünya Ortalaması 1,1 Avustralya / Amerika 0,9, Kanada 0,8 Çin 0,6 Norveç 0,5, Hollanda/ Fransa/İsveç/İngiltere 0,3 olması bekleniyor. Türkiye’de bebek bezi pazarının büyüklüğü, 350-400 milyon Euro Türkiye’de bebek bezi pazarının büyüklüğü yaklaşık 350-400 milyon Euro olarak hesaplanıyor. Türkiye’de ailelerin %84 hazır bezi tercih ediyor. Tüketim oranı yüksekken Avrupa’ya kıyasla günlük bez kullanım oranı daha azdır. Avrupa’da günde 4-5 bez tüketilirken Türkiye’de 3 kez alt değiştiriliyor. Türkiye’de ortalama bez kullanım süresi 27 ay. Bu süre Avrupa’da daha uzunken en uzun bez kullanım süresi Japonya’dadır. Günlük bez kullanım sayısı yeni doğan bebeklerde günde 8 adet, büyük bebeklerde günde ortalama 4 adet. Bu sayı yine Avrupa ortalamasının altında kalıyor. Bebek bakımında bezlerin ana yardımcısı olan alt temizliği ürünleri de ciddi bir pazar oluşturuyor. Alt temizliğinin önemli araçlarından biri olan ıslak mendil, bebek cilt bakımında en çok satan ürün olmasını nedeniyle ayrı bir kategoride ele alınıyor. Islak mendillerden sonra cilt bakımlarında en güçlü kategori olarak şampuan ve saç kremleri öne çıkıyor. Türkiye’de bakım ürünleri pazarında eczane kanalının oldukça güçlü olduğu gözlenmektedir. Bebeklerin hijyen ve bakımları için her evde ıslak mendil ve şampuan mutlaka kullanılmaktadır.

Bebek araç ve gereçleri büyümesi beklenen bir pazar

Bebek pazarının ciro anlamında en küçük payını pusetten, biberona, mama koltuğundan oto koltuklarına kadar bebek araç ve gereçleri oluşturuyor. Türkiye, büyüyen ekonomisi ve artan nüfusu bakımından bebek araç gereçleri için önemli ve daha fazla gelişebilir bir pazar olarak görülüyor. Ayrıca daha önce tüketici algılaması bakımından lüks mal sınıfına giren puset ve oto koltukları, özellikle 2000’li yıllarda hem düşen fiyatlar hem de artan tüketici bilinci nedeniyle önemli bir ihtiyaç olarak görülmeye başlandı. Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde getirilen yeni yasalarla zorunlu hale gelen oto koltuğu kullanımı bu grupta büyüme potansiyeli olan en önemli ürünlerden bir tanesi olarak dikkat çekiyor. İthalatın artması ile oyuncak pazarında önemli bir ivme gözlemleniyor.

Türkiye’de oyuncağa çok az bütçe ayrılıyor.

Ülkemizde çocuk başına yıllık 20- 25 dolarlık oyuncak harcaması yapıldığı tahmin ediliyor. Bu rakam ABD’de çocuk başına 300 $, Avrupa’da 350 $ ve dünya ortalaması ise 35 $. Dünyada oyuncak pazarı için beklenen büyüme yüzde 2 ila 4 arasında iken, Türkiye’de eğitimli ve genç ebeveynlerin artmasıyla birlikte yüzde 20’lik bir artış bekleniyor. Türkiye’de oyuncak sektörünü ilgilendiren 18 milyon çocuk nüfusunun her geçen yıl artmasıyla birlikte Pazar hacminin 2015 yılı itibariyle 2 milyar doları geçmesi bekleniyor. Türkiye’deki oyuncak sektörü % 85 ithalata dayalı. İthalatın artmasıyla beraber oyuncak pazarı da önemli bir gelişme gösteriyor.

Bebek çocuk ev tekstili ciddi bir pazar

Mobilyada, sektörün ekonomik büyüklüğü 7 milyar dolara ulaşmış durumdadır. Çocuk ve Genç ürünlerinin payı ise bunda %5’lik bir yüzdeyi oluşturuyor. Ancak bu oran nüfus sayısının ve aynı zamanda milli gelirin artması ile gittikçe yükseliyor. Bu oranın sadece %20 ’sini ise bebek mobilyası oluşturmakta ve bu da ortalama 70 milyonluk bir pazar payına denk gelmektedir.

Türkiye’de bebek mobilyasının geçici olmasıyla ilgili mevcut bir algı bulunuyor. Bu nedenle de aileler, özellikle bebeklerde 0-2 yaş arasını fonksiyonel bebek mobilyası ile geçirip daha sonraki yaşlarda çocuk odasına geçişi tercih ediyor.

İlk kez bebeği olacak, ekonomik durumu daha iyi ailelerde ise durum biraz daha farklı diyebiliriz. Bu aileler, “özel bebek odaları” hazırlatıyor ve daha çok özel üretim yapan butik firmalardan alışveriş yapıyor. Özel butiklerin bebek mobilya pazarında paylarının yüzde 10’larda olduğu açıklanıyor. Uyku setleri, yatak örtüleri ve nevresim takımlarını kapsayan ev tekstili ürünleri ise bebek ve çocuk piyasasında ciddi bir pazar oluşturuyor. Ev tekstil konusunda niş, organik veya bambu gibi farklı tarzda ürünlerin üretimini yapabilen Türkiye, bu konuda dünyadaki önemli bir talebi de karşılamaktadır. İhracatta dünya 3. olan ülkemizin gelecek yıllardaki hedefleri arasında ise birinci sıraya yerleşmek yer alıyor. (Kaynak: baby-kidstore.com)

Sadece bu rakamlar bile, bu hedef kitlelerin daha detaylı analiz edilmesini gerektirmektedir.

YENİ JENERASYON ANNELER…

 

 Artık kadınlar daha geç çocuk sahibi oluyor. Değişen kültürel yapılar nedeniyle, son birkaç yılda çocuk sayısı nispeten çoğalmaya başlasa da genel olarak 1-2 çocuk sahibi daha ufak aile yapıları içerisinde yaşam devam etmektedir. Ve bu anneler, aslında dijital dünyaya doğmamış, sonradan adapte olmuş, hala sokak oyunlarını hatırlayan, zamanında ağaca tırmanıp meyve toplamış olan kadınlardır.

Oysa dijital dünyanın tam göbeğine doğmuş olan çocukları ile fark etmeseler de aralarında kültürel bir gap/boşluk vardır.

Bizler, ebeveynlerimizle yaşadığımız çatışmaların çok daha büyüklerini çocuklarımızla yaşamaktayız ve yaşayacağız. Sosyal hayatta, iş hayatında hatta eğitime bakışımızda çocuklarımızın vizyon ve beklentilerinden nispeten daha uzaktayız. Ancak, dönem ve şartlar ne olursa olsun, her annenin SES düzeyinden bağımsız olarak elinde tek bir hedefi vardır: “ Ne olursa olsun iyi bir anne olmak!".  Bu amaca ulaşmak için zamanını, parasını, sabrını vermeye hazırdır.

Ancak bu kan, ter ve gözyaşı da içeren bir yolculuktur.

Çünkü çocuklar, belli bir yaşa gelene kadar ( 8 yaş) dünyevi motivasyonlardan uzaktır. Soyut kavramları algılayamazlar. Bu da iletişimde anneyi maddi, manevi desteğe aç hale getirir. İşte bu anlar, markaların, kurumların devreye girdiği ya şah ya da şahbaz oldukları anlardır. WOM’un bu derece etkili olduğu bir dönem yaşamadık. İstikrarın ve güvenin bu derece elzem olduğu bir pazarlama ve iletişim süreci yaşamadık.

Şimdi markalar, iletişimciler, pazarlama dünyası ve kurumlar olarak masaya rasyonellerle oturmamız ve hamasi değerlerden çok, net rasyonel faydalar ve somut çıktılar üzerinden değerlendirmeler yapmamız gerekiyor. Kim bu insanlar, bizden ne bekliyorlar, markamızı onların aklında ve kalbinde somutlaştırmak için neler yapmamız lazım. Konvansiyonel yaklaşımlar dışında inovatif çözümler, farklı mecralar ve gerilla operasyonlar için daha fazla kafa patlatmamız lazım. Anlık heyecanlar ve etkiler yaratırken, ana çatımızı destekleyen, uzun vadeli adımlarımızı da gözden geçirmeliyiz.

ÖZETLE ASLINDA, BACK TO BASICS DOSTLAR!

İlk bölümü kapatmadan önce size anlık adımların etkisi ve bunun uzun vadeye yansımasına dair bir hikâyecik anlatmak ve bir de öneride bulunmak istiyorum. ( Bunu sıkça yapacağım :) )

Toyzzshop, bir annenin, haftada 1 gün ziyaret etmeden, asli görevini yerine getirmediği bir mağazadır. Bu mağazada, binlerce çeşit oyuncak bulabilirsiniz. Ve bir erkek çocuğu annesi olarak Cars serisinde yer alan yarışçı arabaların isimlerini de ilk 1 yıl içerisinde ezberlemiş olmalısınız.

Mağazanın Kozyatağı Şubesi’nde bir gün yine haftalık hac ziyaretimizi yaparken, CARS serisi arabaların büyük sepetlere konduğunu gördük. Oğlumun boyu yetişmediği için kucağıma çıkıp, kendisinde olmayan bir model var mı bakmaya başladı. Zorlu süreç, oğlan olmuş 15 kilo bende de lordoz ve skolyoz var. Can hıraş bir şekilde yeni model ararken, oğlum keşke bu arabalara daha kolay ulaşabileceği bir yerde dursalardı serzenişinde bulundu. Yanımızda başka işlerle uğraşan bir mağaza görevlisi olduğunu fark ettim ama o anda konuyu açmadım.

Bir sonraki kutsal ziyaretimizi aynı mağazaya gerçekleştirdiğimizde, muhtemelen bizim oğlanın serzenişini duyan mağaza görevlisinin, aklına sağlık, anında attığı adımla, arabaların oğlumun boyuna uygun bir rafa yerleştirildiğini gördük. Kalbimizi fetheden bu adım, oğlumun daha büyük bir hevesle mağazaya girmesini sağladı. Ekonomik anlamda beni yıkan ama bir iletişimci olarak takdirimi alan bu adım sonrasında aslında şunu düşündüm. Mağazacılık mantığı içerisinde aslında bu ilk öğretilen kuraldır. Tüketicinin göz hizasında olacaksın! Ve buradaki tüketicin neredeyse bir arpa boyu :)

ÖNERİ:

Bunun yanı sıra şunu da düşünelim. Aileler, çocuklarının erken yaşta bütçe yapmayı öğrenmesini ister. Kumbaralar bu nedenle hayatımız boyunca vazgeçilmez birer unsur olacaklardır. Aile bütçesini de kısmen rahatlatan bu eğitim, çocuğun emek vererek bir amaca ulaşmasını da öğretecektir. Ve biriken her para, illa ki oyuncakçılarda harcanacaktır. Ancak unutmayalım ki, her oyuncakçı, tekstil mağazasının kasa yüksekliği yetişkinlere göre ayarlanmıştır.

Peki, hedef kitlemiz olan bu miniklerin, markamızla daha fazla duygusal bağ kurması için onlara özel bir boyda hazırlanmış ve kumbaraları ile geldiklerinde tırmanmak zorunda kalmayacakları bir kasaları olsa… Kumbaraları ile gelen çocuklar, kendilerine özel hazırlanmış kasaların önünde paralarını çıkarsalar ve kasiyerle daha rahat iletişim kuracakları bir ortamda alışverişlerini gerçekleştirseler… Hem kendilerine olan güvenleri hem de mağaza içerisinde kendilerini daha ait hissedecekleri bir ortamı bulmazlar mı? Hatta bir fikir daha size: Belli bir rakamın üzerinde kumbarasında para biriktirmiş olan miniklere, özel günlerde mağazalar da artı bir ekleme yaparak daha yüksek meblağlı alışveriş yapma imkânı sunsalar?

Alın size hem anlık hem de istikrarlı bir biçimde şekillendirilmiş, gönüllere taht kurma ve daha fazla ciro yapma imkânı…

Gelecek bölümde görüşmek üzere… 

GELECEK BÖLÜM: ANNELER

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir