Haydi Reklamcı! Dünyayı Daha İyi Bir Yer Haline Getirmek Senin Elinde

Şu an dışarı çıkıp 10 kişiye reklamcılık ve pazarlama hakkında ne düşündüğünü sorsanız tahmin ediyorum ki 7’si aşırı tüketime yönlendirdiğini söyleyecektir. Özellikle son dönemlerde pazarlamanın hayatımızın her anına girmesi hatta nöropazarlama ile birlikte kimi zaman tüketicinin pazarlama kavramının içinde yer aldığının farkında bile olmaması tüketicinin gözünde reklamcılığın anlamını bu yönde değiştirdi. Bu konuda herkesin düşüncesine saygı duysam da reklamcılığın hala çok güçlü ve yaratıcı bir iletişim aracı olduğunu düşünüyor, bir ürünü satmak dışında insanlara unuttukları bir değeri hatırlatma, yaşadıkları doğaya ve hayata karşı onları uyarma, bu hayatı paylaştıkları diğer insanlar ile iletişime geçirme amaçları ile yapıldığında gayet faydalı ve harekete geçiren bir araca dönüştüğüne inanıyorum. Vereceğim örnekler ile beni daha iyi anlayacağınızı düşündüğüm bu konuda ilk örnek; Birleşmiş Milletler’in sosyal sorumluluk projesi için geliştirilen “Food Link 2” reklam panoları. Otobüs duraklarına karşılıklı olarak yerleştirilen bu reklam panoları sayesinde ihtiyaç sahibi çocuklara yiyecek ve para yardımında bulunabiliyorsunuz. NFC teknolojisi kullanılarak hazırlanan kampanyada mobil uygulama yardımı ile bağış yapabiliyorsunuz. Bir diğer interaktif reklam panosu kullanılarak  yapılan kampanya ise kanserli çocuklar  için. Swedish Childhood Cancer Foundation tarafından yapılan çalışma interaktif reklam panoları metro istasyonlarına konulması ile gerçekleştirildi. Pano içinde yer alan kadın modelin saçlarının uçuşarak belli bir süreden sonra tamamen kaybolması ve insanların kanser hastalarına bağış yapabilecekleri mesajının çıkması ile sonlanan güzel bir kampanya. “2 Euro’luk tişörtlerle dolu otomat” kampanyası videosu sosyal medyada yayınlandığı dönemde oldukça fazla beğeni ve paylaşım almıştı.  Aranızda hala izlemeyenler olabileceğini düşünerek yazıma eklemek istedim. Berlin’de gerçekleştirilen kampanya tekstil fabrikalarında günde 16 saat çalışan kadın ve çocuk işçilere dikkat çekmek istiyor.  Fashion Revoluation tarafından hazırlanan kampanyanın herkes tarafından güzel tepki aldığından hiç şüphem yok. Yurt dışında daha birçok sivil toplum kuruluşu organizasyonlarına ve kampanyalarına yaratıcı reklam araçlarını dahil etmiş durumda. Böylece daha fazla insana ulaşabileceğinin farkında. Ülkemizden örnek verecek olursak, bu sene Darüşşafaka’nın “Olmasa da olur” sloganıyla yayınladığı kamu spotu oldukça başarılıydı. Kamu spotunun birçok insana ulaştığına ve dikkatlerini çektiğine inanıyorum. Bunlar zaten sosyal sorumluluk kuruluşları nerde bu markalar dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız ama birçok markanın sizin bu düşüncenizi duyup harekete geçtiğini söyleyebilirim. İki büyük araba markası olan Honda ve Volkswagen bu konuda başı çekenlerden. Honda “Makyaj yapma, güvenli sürüş yaşa” sloganıyla hazırladığı afişler ile sattığı arabaların özelliklerini anlatmak ya da karizmatik reklamlar çekmek yerine sürücüyü duyarlı olması yönünde uyararak markası ile tüketiciyi buluşturanlardan. deneme.002Aynı şekilde Volkswagen da “Asıl uyaran telefonunuzda değil, önünüzdeki yolda” sloganıyla direksiyon başında telefon kullananları yaratıcı ilan serisiyle uyarıyor. deneme.001 Bu yazı için en favori örneğimi biraz sonlara sakladım çünkü bu örnekte marka hazırladığı reklam kampanyası ile hem ürününü çok güzel tanıtıyor hem de günümüzün önemli sağlık sorunlarından olan Obezite kavramına değiniyor. Bir su markası olan Nestle Pure Life “Obeziteye Karşı Hareket”kampanyası kapsamında “Bir Asansör Hikayesi” ve “Bir Durak Hikayesi” adında daha önce iki kampanya hazırlamıştı. En son hazırladığı ve İstanbul’da hayata geçirdiği “Bir Deniz Hikayesi” kampanyası hem ürünü tanıtmak hem de önemli bir konuya değinerek, tüketicinin markalardan beklediği reklamlar arasında oldukça üst sıralarda yerini aldı bile. Son olarak Turkcell markasına değinmek istiyorum. Turkcell pazarlama stratejilerini ve reklam kampanyalarını oldukça güçlü ve başarılı bulduğum bir marka olmuştur her zaman. Her kampanyası için ayrı reklamlar hazırlaması, selocan’ı yaratması,  “Turkcell ile Bağlan Hayata” sloganı ile belki de tüketicide antipati oluşturmadan markasını pazarlayan nadir markalardan olmuştur.  Peki Turkcell hangi yaptığı reklam kampanyası ile bu başlığın altına girdi derseniz “Kardelen Ayşe” derim.  Aslına bakarsınız Kardelen Ayşe başlı başına Turkcell in bir sosyal sorumluluk projesi olduğu için reklam bu işte çok aktif değildi diyebilirsiniz ama Turkcell bu proje için reklam aracını kullanmasaydı inanın bu kadar kişiye ulaşmazdı. Tabi Turkcell bu projesi için İstiklal’e videoda olan panodan koysaydı bu işi daha interaktif bir hale çevirirdi. Gördüğünüz gibi istenilse reklam oldukça faydalı amaçlar ile yapılabilir. Bunun farkına varan markalar pazarlama stratejilerini bu yönde değiştirmeye başladı bile. Çünkü reklamlar böyle olunca hem tüketici tarafından hoşgörü ile karşılanıyor hem de o markanın ürününe tüketici bir şansı rahatlıkla veriyor.
Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir