1931 yılında Lawrence ve Joan Gelb tarafından kurulan Clairol, günümüzde saç bakımı ve saç boyası ürünleri konusunda akla ilk gelen markalardan. Clairol, kurulduğu ilk günden itibaren kullanıcıların saçlarını istedikleri renge boyarken doğal görünümünü korumayı amaçlıyor. Markanın bu güveni sağlamasındaki en büyük rol ise 1957 yılında başlattığı "Clairol: Does She or Doesn’t She?" kampanyasına düşüyor. Gelin, bu reklamın Clairol’ün satışlarını nasıl 4 kat artırdığına yakından bakalım.
Kampanya, toplumun tabularını yıkmayı amaçlıyordu
"Clairol: Does She or Doesn't She?" kampanyasının gazetelerde yer almaya başladığı dönemde, saçların boyalı olduğunun fark edilmesi, bazı kadınlar için toplum içinde eleştirilere ve yargılara maruz kalmalarına sebep olabiliyordu. Saç boyama konusu, genellikle kadınların güzellik standartlarına uyma çabasıyla ilişkilendiriliyor ve doğal görünümün dışına çıkmak toplumum yargılayıcı bakışlarının hedefi haline gelmenize neden olabiliyordu. Clairol'ün "Does She or Doesn't She?" kampanyası, bu tabuyu yıkmayı amaçladı. Marka, ünlü reklam kampanyasında kadınlara, saçlarını boyadıklarında doğal bir sonuç elde edebileceklerini ve bu durumun utanç verici bir şey olmadığını göstermek istedi.
1957 yılında başlattığı kampanya ile Clairol, okuyuculara çarpıcı bir soru yöneltiyordu: "Does She or Doesn't She?" (Yapıyor mu yapmıyor mu?). Bu kampanya, reklam afişlerinde yer alan kadınların saçlarının boyalı olup olmadığını tahmin etmelerini bekliyordu. Clairol, kadınların saçlarını boyadıktan sonra ne kadar doğal göründüklerini müşterilerin kendilerinin keşfetmelerini sağlamak istiyordu. Fotoğraflara bakan okuyucular ise saçların gerçekten boyalı olup olmadığını anlamakta zorlanıyordu. Clairol'ün cesur kampanyası, sadece kadınların saçlarını boyayabilecekleri değil, aynı zamanda doğal sonuçlar elde edebilecekleri mesajını iletiyordu. Clairol, kampanyayla birlikte doğal ve güvenilir saç boyama deneyimi sunabileceğini topluma kanıtladı.
"Clairol: Does She or Doesn't She?" kampanyası, güzellik endüstrisinde bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Bu kampanyanın ardından, saç boyama konusunda kadınların algıları değişmiş ve Clairol markasını saç boyası pazarında lider konuma gelmiştir. Kampanya, Clairol'ün satışlarını dört kat artırmakla kalmamış, aynı zamanda markayı bir güven sembolü haline getirmiştir. Bu kampanya, saç boyama deneyiminin kişisel bir ifade aracına dönüşmesine ve kadınların saç renklerini değiştirerek kendi tarzlarını yansıtmalarına olanak tanımıştır.