Doğada beden ve zihin sürekli aktif kalıyor

Yemeksepeti Market Genel Müdürü Bülent Dölek için doğada olmak ve kamp yapmak beden ve zihin için en arındırıcı aktivitelerin başında geliyor. Doğada olmayı bana hayattaki yerimi hatırlattığı için seviyorum diyen Dölek, “Her türlü konfor düşünülmüş dev plazalarımızdan çıkıp, yerdeki kaya parçasına yenildiğinde anlıyorsun gerçekte kim daha büyük ve kudretli.” diyor.

İnsanoğlu doğadaki tüm kaynaklara hükmeden ve her yerde doğayı kendine adapte edecek şekilde değiştiren ve maalesef dönüştüren bir hal aldı. Bitki örtüsüne hükmediyoruz ve yeni yerleşim alanları yaratıyoruz, hayvanlara hükmediyoruz, yeri geliyor güneşe hükmediyoruz olmadık yerleri bile klimatize edebiliyoruz. Ben insanın bu gücünün ve ihtirasının kontrol altına alınması gerektiğini düşünenlerdenim.

Doğada olmak, kamp ve doğa yürüyüşü yapmak bence insanın bu konudaki duygularını yerli yerine oturtan aktiviteler. Her türlü konfor düşünülmüş dev plazalarımızdan çıkıp da ormanın orta yerinde matını sermek istediğin yerdeki kaya parçasına yenildiğinde anlıyorsun gerçekte kim daha büyük ve kudretli. Öğlen sıcağında güneş sana merhamet göstermezken ağaçlar sana gölgelerini sunduğunda fark ediyorsun onlara hükmetmek yerine minnet duyman gerektiğini. Özetle, doğada olmak bana hayattaki yerimi hatırlattığı için seviyorum.

Kamp yapma isteği az veya çok herkeste var

Her çocuk evdeki sandalyelerin üstüne battaniye atarak kendine bir çadır hazırlamıştır diye tahmin ediyorum. Veya herkes bir filmdeki veya dizideki kamp ateşi etrafında sohbet eden insanlara özenmiştir. Bence kamp yapmak isteği herkeste az veya çok var; herkes bu deneyimi merak ediyor. Bu nedenle ilk kez kamp yapacakların deneyimi çok kritik. Ben şanslıydım, ilk kamplarımda benden tecrübeli arkadaşlarımın sayesinde gezdiğimiz gördüğümüz yerler de, yediklerimiz içtiklerimiz de harikaydı. Şimdi ben de aynısını yapmaya çalışıyorum: Kimlerle gideceğiz, çocuk geliyor mu, gelenlerin deneyimleri ne seviyede, herkesin ekipmanı tam mı, kimin neye ihtiyacı var, gideceğimiz yerdeki yürüyüş rotalarının zorluğu ekibin deneyimine ve fiziksel kondisyonuna uygun mu, rotamızda ve konaklayacağımız yerde öngörmemiz gereken riskler ne, normal öğünlerde neler yiyeceğiz ve kendimizi şımartmak için ne gibi sürprizler hazırlayabiliriz gibisinden tüm detayları planlamaya gelen birlikte kamp yaptığım herkes için güzel bir deneyim olmasına gayret ediyorum.  

Elbette en çok zorlayan faktör hava şartları oluyor. Yanlış anlaşılmasın; binlerce metre yükseklikte, sıfırdan altında derecelerdeki soğuklarda veya karlar üzerinde kamp yapmak mümkün. Mühim olan gidilecek yeri iyi çalışmak, hava tahminlerini doğru değerlendirmek ve gerekli ekipmanı hazır etmek. Bir Ağustos ayında İstanbul cayır cayır yanarken bir yaylaya kampa gittiğimizi hatırlıyorum. İlk yayla tecrübesi olan arkadaşlarımızın yaylada serin serin uyuruz diye düşünüp uyku tulumu getirmediğini, gece soğuğa karşı önlem almadıklarını ve hasta olmaktan ucuz kurtulduklarını hatırlıyorum. O gündür herkesin ekipmanının durumunu mutlaka soruyoruz. Bunun haricinde incinme, burkulma veya ufak tefek yaralanmalar olabiliyor. Gruptaki en az bir kişide çoğu ihtiyacımızı karşılayabilecek bir ilk yardım çantası olmasını mutlaka sağlıyoruz. Hatta son seferde herkes işin ciddiyetini anlasın diye “Herkesin tetanoz aşısı tam mı?” diye sormaya karar verdik. Tedbirli olmak iyidir.  

Doğada hem beden hem de zihin çalışıyor

Kampta hiçbirşey ayağınıza gelmediği için bedensel olarak yoğun bir efor sarf etmek gerekiyor. En yakın su kaynağına yürümek, oradan su taşımak lazım. Kamp ateşi için malzeme toplamak lazım. Neredeyse beden hiç durmuyor. Aynı şekilde beyin de sürekli bir problem çözme modunda aktif kalıyor. Hele ki iletişimi yüksek, uyumlu bir ekipseniz orası mı burası mı, öyle mi böyle mi, şu mu bu mu tartışmaları hiç bitmiyor. Dolayısıyla hem zihin hem beden sürekli olarak çalışsa da gündelik şehir hayatında kullanmadığımız kısımlarını çalıştırıyor olmamızdan olsa gerek değişik bir arınmışlık, dinlenmişlik hali oluyor.

Kendimize "Yeni Likyalılar" diyoruz
Kamp için sevdiğim rotalar, planlaması ve ulaşımı çok daha kolay olduğu için Trakya, Kocaeli ve Yalova taraflarında, İstanbul çevresinde kampa gitmeyi daha çok tercih ediyordum. Ama şimdilerde, kendimize “Yeni Likyalılar” ismini verdiğimiz arkadaş gubumla çoluk çocuk Likya Yolu rotalarını yürümeye sarmış durumdayız. Her ne kadar basit bir kamp organizasyonun ötesinde İstanbul’dan Dalaman’a uçmak gibi ekstra yükleri olsa da buna kesinlikle değiyor. O yollarda sayısız turisti gördükçe bizlere sonsuz imkânlar sunan harika bir ülkede yaşadığımızı bir kez daha anlıyor insan.

Doğa ile buluşmayı vazgeçilmez kılan 3 şey
İş hayatında da geçerli 3 şey diye düşünürsek...

  • Kimse sana uymak zorunda değil, çevrendeki her şeyi değiştiremezsin; adapte olmalısın, uyum sağlamalısın. Elindeki kaynakları israf etmemelisin, her damlasının kıymetini bilmelisin.
  • Hedefine ulaşabilmek için yola çıkmadan yapacağın plan ve ön hazırlıklar, yolda yanında tecrübeli yol arkadaşları olması, yolda alınacak çevik kararlar önemli. Her ne kadar kervan yolda düzülür diye bir atasözümüz olsa da hazırlığına güven, yola güvenme.
  • Uğruna çok yol yürünmüş, hazırlanmasından pişmesine çok emek harcanmış, ancak teneke bir kapta sunulabilmiş bir avuç yemek, beyaz masa örtüleri üzerinde önümüze gelen bir yemekten daha lezzetli gelebilir. Sadece sonuçtan değil, süreçten de zevk almaya çalışmalısın.
Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir