Dev Markalardan Dijital Dünyanın Tekeline İlk Tepki

Digital dünya bir harika dostum… Konvansiyonel dünyada erişemeyeceğim kadar insana, daha ulaşılabilir rakamlarla, net ölçümleme yöntemleri ve hesapverebilir bir dünyada iletişim yapmak… Her iletişimcinin hayali, markasını doğru hedef kitle ile bütçesini en verimli kullanabileceği bir ortamda bir araya getirmektir. Digital dünya, sosyal medya bize bu dünyanın kapısını sonuna kadar açtı. Digital dünya kendi değerlerini, ünlülerini de yarattı. Youtube’un youtubberları, instagram fenomenleri, bloggerlar derken, marka sözcüleri değişti, halktan, daha samimi, daha ulaşılabilir, daha inandırıcı kişiler oldu. Hayat pek güzel akıp giderken, öncelikle Blogger dünyası içerisinde yaşanan bazı çalkantılar, tüketicilerin artık Bloggerları 100% samimi bulmayışı ile iniş çıkışlar yaşamaya başladı sosyal medya. Geçen haftalarda Campaign Türkiye’de denk geldiğim değerli bir haber, digital mecraların giderek aynı sorunla yüzleşmeye başladığını gösterdi: Verizon, AT&T, J&J gibi önemli devler, reklamlarını youtube’da yayınlatmama kararı verdiler. Bunun rasyoneli ise şuydu: Kişisel görüşlerini benimsemedikleri, terör, şiddet vb. içeriklerin de yer aldığı youtube’daki videolarla, reklamlarını örtüştürmek istemiyorlardı. Yani, marka değerlerine zarar verecek, tüketiciden tepki alabilecekleri bir ortamda yer almak istemiyorlardı. Erişim iyi güzel, hoş amma velakin, doğru segmente edilmediği takdirde, ölçümlemesi olsa bile, markaya bu kakofoni zarar vermeye başlıyor. Youtube’dan elbette hamle gecikmedi: “10k lifetime views" almayan kanala ben artık reklam ödemesi yapmayacağım.” açıklaması geldi. Bu atarlanmaların elbette “tamamen duygusal” yanları da yok değildir. Konvansiyonel mecralarda satın alma yaparken sahip olunan avantajlar, indirimler, geri bildirimler, digital dünyanın tekeli içerisinde yok. Söz konusu rakamlar, her yıl büyüse de konvansiyonel mecraların rakamları ile hala arada uçurumlar var. Vezirler, şahlar, piyonlar, konvansiyonel dünyada daha net… Yine de, Youtube elbette digital mecralar içerisinde en değerli unsur. Ama şunu unutmamak lazım, hedefimize giden yolda hangi mecra olursa olsun, her yol mubah değil. Markalarımızın “var-olmalarını” istediğimiz dünya bir oyun alanı! Bu oyunda, karşılaşabileceğimiz riskleri minimumda tutmayı hepimiz istiyoruz. Bu yolda yapacağımız hamleler, atacağımız adımlar, göstereceğimiz performans için, takım arkadaşlarımızın, bizim kadar markanın dünyasına adapte olması şart. Mass haline gelen mecralarda, ölçülse bile, erişimi yüksek olsa bile, stratejisiz, segmente edilmemiş, gruplandırılması genelde kalmış her adım, markalar için uzun vadeli risk teşkil etmektedir. Her zaman ünlü kullanmak da risklidir. Yaşam tarzı, yarın öbür gün paparazzi programlarında yakalanacağı durumlar nasıl ki marka takımı tarafından iyi analiz edilip, özel anlaşmalarla hayata geçiriliyorsa, segmente edilmiş gibi gözüken mecralar için de aynı hassasiyeti göstermek lazım. Youtube bugün attığı adımla, dev markaların gönlünü fethetmiş olsa da, uzun vadede kanal açılım oranlarında düşüş de yaşayacaktır. Cazibesini, “kendini fenomen yapabilme imkanı sunmasından” alan bu kanalın, içerik sağlayıcılarını da üzmeden, daha verimli, daha marka odaklı nasıl adımlar atacağını ben de heyecanla bekliyor olacağım.   
Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir