Merhabalar, uzun bir aradan sonra yeni bir konu ile birlikteyiz; "experience economy" yani "deneyim ekonomisi". Bu kavram eski yazı dizimde bahsettiğim post-modern kavramlardan birinin bir alt başlığı gibi düşünülebilir aslında. Eskiden beri süregelen bir anlayış olmasına rağmen daha kompleks ve göze batar hale gelmesinde post-modern pazarlama dünyasının etkisi yadsınamaz derecede diyebiliriz.

Yazılardan uzak kaldığım bu uzun arada yurt dışına tatile gittim, ancak bu sadece bir tatil olmaktan ziyade bazı pazarlama örneklerini yerinde ziyaret etmek gibi ulvi bir amaca da hizmet eden bir süreç oldu benim için. Konumuz olan deneyim ekonomisi yerinde örneklerle görme şansım oldu. Örnekleri yaşamak ya da başka bir deyişle deneyimlemek önemlidir diyebilirim bir bakıma. Bu deneyimlerimden yola çıkarak daha çok akademik bir yazıdan ziyade tecrübeyle sabit olan üç haftalık bir yazı dizisi hazırladım sizler için. İlk hafta biraz daha konunun açıklamasına yer vereceğim. Kalan iki haftada ise rotamda bulunan Paris, Barcelona ve Amsterdam'da yaşama şansı bulduğum kendi deneyimlerimden bahsedeceğim. İsterseniz bu hafta konunun biraz daha derinlerine inerek örneklerden önce konuya hakim olalım.

experience-economyDeneyim ekonomisi; ilk defa bir terminoloji olarak 1998 yılında yayınlanan "The Experience Economy: Work Is Theatre & Every Business a Stage" adlı kitapta B. Joseph Pine II ve James H. Gilmore tarafından yayınlandı. Türkçe'ye "İş Hayatı Bir Tiyatro ve de Her Şirket Bir Sahne" adıyla Harvard Business School Yayınları'ndan çevrilen kitapta, iş hayatının bir tiyatro gibi algılanarak her şirketin aslında bir deneyim sunduğu üzerinde durulmuş. Kitapta artık pazarlama dünyası lugatına giren deneyim ekonomisi kavramının somutlaştırılmasının yanı sıra detaylı açıklaması da mevcut. Peki baktığımızda deneyim olarak ne gibi örnekler sunuluyor biz tüketicilere. En yaygın örneği Starbucks olarak tüm pazarlama dünyasında yankılanan bir kavram aslında bu deneyim ekonomisi. Tüketirken içinde bulunduğumuz bazen bir atmosfer olarak karşımıza çıkan, bazen bir koku ile bizi cezbeden, bazen ise göz zevkimize hitap ederek görme duyumuzu harekete geçiren, kısacası bize kendisini yaşama şansı sunan bir pazarlama kavramı bu deneyim ekonomisi. Dünyada birçok örneğini görmek mümkün; Starbucks gibi bize farklı bir kahve deneyimi sunan, Walt Disney gibi bize çocukluğumuzu yaşatan birçok marka bu kavramın en güzel örneklerini teşkil ediyor.

Evet, bu haftaki yazımda deneyim ekonomisinin ne olduğunu biraz açmaya çalıştım. Haftaya Avrupa'daki gezimde kaydettiğim deneyim ekonomisi örneklerinden bahsedeceğim. Sadece kitaplarda görülen ve tüm dünyanın dilinde olan örneklerden değil, bizzat gözlemleme şansı bulduğum örnekleri sunacağım.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir