Bazı objeler yalnızca bir eşya değildir; bir kültürün, bir geleneğin, bir hissin taşıyıcısıdır. Stella Artois için ikonik kadehi Chalice de tam olarak böyle bir sembol.
Belçika’da yüzyıllardır devam eden bir bira kültüründen doğan Chalice, yalnızca bir bardak değil; her yuduma ritüelin kendisini taşıyan özel bir deneyim aracı. İnce detayları, ölçülü tasarımı ve seremonisiyle Stella Artois’nin dünyasında ayrı bir yere sahip. Bu özel konum da Chalice’ın insanlar için bardağın ötesine geçen bir anlam taşımasına yol açtı.
Yıllar boyunca dünyanın pek çok yerinde barlardan “ödünç alınan” bir bardak vardı.
Masada bırakılan Chalice’ın sık sık ortadan kaybolması, zamanla Stella Artois'un en ilginç kültürel fenomenlerinden birine dönüştü.
Bu alışkanlıktan ilham alan marka, globalde “Steal Artois” adlı yaratıcı bir kampanya başlattı. Kampanya, Chalice çalınma hikâyesini mizahi bir dille ele alırken, beş parçalık özel bir kapsül koleksiyon da tasarlandı. Gizli bölmeleriyle dikkat çeken bu koleksiyonun amacı hırsızlığı teşvik etmek değil; Chalice’ın nasıl ikonik bir objeye dönüştüğünü yaratıcı bir şekilde hatırlatmaktı.
Kampanya yalnızca tasarımla sınırlı kalmadı. Beckham’ın rol aldığı reklam filmleri, Chalice’ın etrafında gelişen küçük anları merkezine aldı. Bir kadehin masaya bırakılışındaki ritim, köpüğün bıraktığı iz, sohbetin arasındaki sakinlik… Filmler, içeceğin kendisinden çok, onun etrafında kurulan insanlık hâllerini ön plana çıkarıyordu.
Stella Artois'un hikâyesinde Chalice her zaman özel bir yere sahipti. Tasarımın ağırlığı, elde bıraktığı denge, ritüeli tamamlayan formu…
Tüm bu unsurlar, yıllar içinde Chalice’ı bir servis objesinden kültürel bir sembole dönüştürdü.
Bugün Chalice, yalnızca bir bardak olarak değil; insanların buluşmalarına, sohbetlerine ve paylaştıkları anlara eşlik eden bir nesne olarak görülüyor.
Çalınmasıyla başlayan küçük bir alışkanlık, global kampanyalara, koleksiyonlara ve dikkat çeken reklam filmlerine uzanan çok katmanlı bir marka hikâyesine dönüştü.