Mayıs ayı sona erip, takımlar bir sonraki sezon için hazırlıklarını yapmaya başladıklarında Avrupa futbol ekonomisinin dişlileri daha hızlı dönmeye başlıyor. Çoğunluğu bir şirket hüviyetine bürünen futbol takımları medya hakları, ticari gelirler ve maç günü gelirlerini artırmaya yönelik stratejilerini uygulamaya geçiriyor. Takımın ve takımın yer aldığı ligde bulunan müsabakaları yayınlayacak kuruluştan alınacak pay medya haklarını oluşturuyor. Ticari gelirlerin başını ise sponsorluk anlaşmaları çekiyor. Aynı zamanda yürütülen bütün pazarlama çalışmaları ticari gelirlerin artırılması için yapılıyor. Maç günü gelirleri ise kombine bilet satışı ile başlayıp, maçın oynanacağı gün takımın kasasına giren tüm gelirlerin toplamı olarak bütçeye yansıyor.
Deloitte'e göre, 2019-2020 Avrupa futbol ekonomisinin boyutu pandemi etkilerine rağmen, 28.9 milyar euro büyüklüğe ulaştı.
Avrupa'da bu 3 gelir kalemini artırmak için hem takım bazında hem de ulusal bazda çalışmalar yürütülüyor. Örneğin, bir ligde bulunan tüm takımlar "havuz sistemi" ile yayın haklarını tek bir kuruluşa ihale ile satıp, karşılığında pay elde ediyorlar. Kimin ne kadar pay alacağı ise takımların saha dışındaki rekabet alanlarından biri haline geliyor. Avrupa kupalarında hangi ülkenin kupalara kaç takım göndereceği, ortak yayın havuzundan ne kadar gelir elde edeceği, galibiyet ve beraberlik gelirleri vb. konularda yine saha dışı mücadeleler meydana geliyor. Hem takımların hem de takımların yer aldığı liglerin değeri, küreselleşen bu ekonomiden daha iyi pay alabilmek için parlatılmaya çalışılıyor.
Başarı kriteri yerine ekonomik değer kriteri
2021-2022 sezonuna girilirken, Avrupa takımlarında ve liglerinde sınırların daha belirgin olduğu bir ayrışmaya doğru gidiliyor. Avrupa'nın "en büyük" ligleri olarak görülen İngiltere, İspanya, Almanya ve İtalya, UEFA Şampiyonlar Ligi grup aşaması kotasının yüzde 50'sini elinde tutuyor. Grup aşamasında yer alacak takım sayısı 2024'ten itibaren artırılacak olmasına rağmen, "küçük" liglerin şampiyonlarının bu ligde yer alması çok daha zorlaştı. Futbolda başarı kriterinin yerini, zamanla maddi büyüklük almaya başladı ve bu anlayış kemikleşiyor. Hali hazırda UEFA Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi olarak yürütülen 2 kupalı futbol takvimine Konferans Ligi de eklendi. Konferans Ligi, her ne kadar daha çok ve farklı kulübün Avrupa'da maç yapmasına olanak sağlayacak olsa da takımları "kendi bütçelerine yakın" diğer kulüplere rekabete yönlendireceğe benziyor.
Yeni sezona girilirken göze çarpan bir başka unsur, takımların transfer bütçeleri ve harcama limitlerindeki uçurum olarak görülüyor. "Fair Play" yani adil oyun anlamına gelen ilke, ekonominin getirdiği yeni güç dengeleriyle geri plana atılmışa benziyor. Özellikle yapılan transfer harcamaları ve oluşturulan kadrolar futbolun saha içi ve dışı rekabetini etkiliyor. Örneğin bu sezon PSG'nin yaptığı 3'ü bonservis bedelsiz 5 transfer, hem ulusal liglerinde hem de uluslararası ligler arasındaki değerde bir değişim yaratacaktır. Bu takım, Milan, Real Madrid ve Barcelona'nın takım kaptanlarını tek bir transfer sezonunda kadrosuna kattı. Özellikle Messi'nin İspanya Liginden Fransa Ligine geçişinin yaratacağı ekonomik dalgalanmayı sezon içinde görebileceğiz. "Messi ve Ronaldo rekabetinden" yıllarca beslenen ve artık bu oyuncuların olmadığı İspanya La Liga için yeni strateji gerektiğini söylesek sanırım yanlış olmaz. Diğer büyük liglerde de şampiyonluk için mücadele eden takım sayısı pek değişmiyor. Saha içinde başarı elde ederek büyük takımlar arasında zirve mücadelesi yapan başka bir takım çıkarsa "peri masalı" olarak yorumlanıyor.
Araştırma şirketleri raporları, ilk paragrafta verdiğim gelir kalemlerinin toplam büyüklüğü artmayı sürdüğünü belirtiyor. Saha içindeki başarılar, bu gelirlerden daha büyük pay almak için bir araç vazifesi görmeye başladı. Yapılan transferler, borsa ve kripto para piyasasında gelir getiriyor. Avrupa'da oynanan futbol, Asya başta olmak üzere farklı kıtalardan ilgiyle takip ediliyor ve büyüyen yeni pazarlar oluşturuyor. Avrupa futbol ekonomisini değiştirecek bu boyutlar ise başlı başına bir inceleme konusu olmayı hak ediyor.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.