Alışılmışın ötesine geçme zamanı

Bugün tüketicilerin yüzde 80’i, kendisine özel deneyim sunan markaları seçiyor. Bu, verinin ve teknolojinin pazarlamadaki dönüştürücü gücünün en somut kanıtı. Rutinlerden çıkıp vizyoner adımlar atan markalar, yarının başarı hikayelerini bugünden yazmaya başlıyor…

Pazarlamasyon’un düzenlediği Meetup Istanbul etkinliğinin bu yılki teması, “Ya şimdi ya asla.” Oldukça net, kısa, vurucu ve harekete geçirici bir slogan. Bence bu tema sadece bu etkinliğin değil, tüm pazarlama sektörünün mottosu olmalı. Günümüz dünyasında artık rutinlere, kalıplaşmış fikirlere, bilindik yöntemlere yer yok. Teknoloji ve verinin gücünü kullanarak vizyonumuzu genişletmenin, fikirlerin ötesine geçmenin zamanı.

Bugün pazarlama yalnızca ürünleri tanıtmanın değil, toplumla kurulan ilişkinin en güçlü aracı haline geldi. Eskiden yani teknoloji hayatımızı bu kadar derinden etkilemezken pazarlama sektörünün ana yaklaşımı, tüketiciyi kategorilere ayırıp aynı mesajları iletmekti. Bu yöntem, çoğu zaman işe de yarıyordu. Oysa artık tüketici yalnızca müşteri değil; deneyimin, anlamın ve değerlerin ortak üreticisi. Bireyselleşmenin artmasıyla herkes bir değer olduğunu hissetmek, kendisine özel seçenekler görmek istiyor. Deneyimlerini geniş kitlelerle paylaşarak da markanın paydaşı haline geliyor.

Her gün cep telefonumuza, mail kutumuza alışveriş yaptığımız ya da yalnızca web sitesini ziyaret ettiğimiz şirketlerden mesajlar geliyor. Bu mesajlar, bizim önceki tercihlerimize göre şekilleniyor. Netflix’in kişiselleştirilmiş öneri algoritmalarından Nike’ın tüketiciyi üretim sürecine dahil eden “Nike By You” konseptine kadar markalar, sadakati yeniden tanımlıyor. Türkiye’de de Getir yalnızca hızlı teslimatı değil, kullanıcı deneyimini merkeze koyarak alışveriş alışkanlıklarını değiştirdi. Artık pazarlamanın geleceği, farklı düşünme cesaretinde yatıyor.

Markaları da müşteriyi de dönüştüren güç: Veri

Neredeyse her toplantıda, her etkinlikte duyduğumuz, okuduğumuz her makalede gördüğümüz bir kavram var: Big Data. Geleceğin sırrı da bu kavramda yatıyor. Günümüzde sadece bir saniyede milyonlarca veri uçuşuyor. Ancak sanal dünya yalnızca rakamlardan oluşmuyor, sınırları zorlayan bu veri akışından enerji üretmekte yatıyor işin sırrı. Çılgınlar gibi akan bir nehre baraj kurup elektrik üretmek esas mesele! Burada da işimizi çok kolaylaştıran yapay zekâ devreye giriyor. 

McKinsey’nin 2024 sonunda yayımladığı rapora göre, yalnızca pazarlama ve satış süreçlerinde üretken yapay zekânın yıllık 200 ila 340 milyar dolar ek değer yaratma potansiyeli bulunuyor. Deloitte’un araştırmasına göre de tüketicilerin yüzde 80’i kişiselleştirilmiş deneyim sunan markaları tercih ediyor.

Fintek sektörü bunun en somut örneklerinden biri. Papara, Sipay ya da Revolut gibi platformlar, kullanıcıların harcama alışkanlıklarından elde ettikleri verileri yalnızca finansal hizmetlerde değil, pazarlama stratejilerinde de etkin biçimde kullanıyor. Genç kullanıcıların ödeme tercihlerine göre hazırlanan kampanyalar, markaların hedef kitleye nokta atışı ulaşmasını sağlıyor.

Veri odaklı kültür yalnızca müşteri davranışlarını tahmin etmeye değil, aynı zamanda sürdürülebilir değerler yaratmaya da katkı sunuyor. IKEA’nın “yeşil pazarlama” stratejileri, karbon ayak izini azaltan ürün tasarımlarından, müşteriyi bilinçlendiren iletişim kampanyalarına kadar kültürü dönüştürmenin güçlü bir örneği. Patagonia ise pazarlamayı çevresel aktivizmle bütünleştirerek “tüketiciyle ortak değer üretmenin” mümkün olduğunu gösterdi. 

Tüketiciyle ‘an’da buluşmalıyız

Artık pazarlama, geçmişe kıyasla çok daha hızlı bir refleks gerektiriyor. Değişen tüketici davranışlarına uyum sağlamak için yılları beklemek yerine anında harekete geçmek gerekiyor. Çünkü tüketici artık markalardan sadece ürün değil, anlamlı bir ilişki bekliyor.

Coca-Cola’nın kişiye özel isimli şişe kampanyası, Spotify’ın “Wrapped” yılsonu özetleri, Trendyol’un kişiselleştirilmiş alışveriş deneyimleri tüketiciyle an’da buluşmanın ne kadar güçlü bir etki yarattığını kanıtladı. Starbucks, mobil uygulamasındaki “Starbucks Rewards” programı ile müşteri tercihlerini toplayarak kişiye özel kampanyalar hazırlıyor. Klasik bir kahve zincirini adeta bir veri şirketi gibi çalıştırıyor. Özellikle gençlerin bu uygulamayı kullandığını her yerde görüyorum.

Dijital çağda pazarlama; hız, esneklik ve yaratıcılıkla birlikte yürümek zorunda. Alışılmışın ötesine geçmek, veriyi toplumsal ve kültürel bir rehber gibi görmek ve “ya şimdi ya asla” diyerek harekete geçmek…

Bugün elimizdeki fırsat penceresi benzersiz. Markalar, finteklerin sunduğu esnek ödeme çözümlerinden yapay zekânın kişiselleştirilmiş analiz gücüne kadar pek çok araçla donanmış durumda. Sorulması gereken soru şu: Bu fırsatları değerlendirmek için daha neyi bekliyoruz? Çünkü yarının başarı hikâyeleri, bugünün cesur adımlarıyla yazılacak. Mesaj net: Ya şimdi, ya asla!

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]