Algida ile kalpten kalbe 35 yıllık mutluluk

Algida Türkiye Ev İçi, Yerinde Tüketim Pazarlama Direktörü ve Medya Lideri Nazlı Eda Kırali ile Algida & Carte d’Or Marka Müdürü Burcu Reyhan Ok, Algida’nın 35 yıllık yolculuğunu, kampanya stratejilerini ve nesiller arası bağ kurma yaklaşımını konuştuk.

Algida, Türkiye’deki 35 yıllık yolculuğu boyunca yalnızca dondurma değil, nesillerin ortak yaz anılarına eşlik eden güçlü bir duygusal bağ yarattı. Yolculuğun 35. yılında; markanın bu kalıcı etkisini mümkün kılan stratejilerini, kuşaklar arası bağlılık yaklaşımını, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik adımlarını ve çok konuşulan 35. yıl kampanyasının ardındaki hikâyeyi, Algida Türkiye Ev İçi, Yerinde Tüketim Pazarlama Direktörü ve Medya Lideri Nazlı Eda Kırali ile Algida & Carte d’Or Marka Müdürü Burcu Reyhan Ok ile konuştuk.

Algida, Türkiye’deki 35 yıllık yolculuğunda milyonların yaz hafızasında iz bırakan bir marka haline geldi. Bu başarıyı sizce hangi temel değerler ve stratejiler şekillendirdi?

Nazlı Eda Kırali: Bu başarıyı tek bir şeye bağlamak zor ama şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, hiçbir zaman işimizi sadece bir ürün satmak olarak görmedik. Algida’nın kalbinde hep “mutluluk dağıtmak” fikri vardı ve biz de yıllardır bu fikrin peşinden gitmeye çalışıyoruz. Başarının arkasında tesadüf değil, çok net bir yol haritası ve istikrarlı bir strateji var.

Bunu yaparken de hep uzun vadeli düşünmeyi önemsedik. Güçlü temeller atabilmek için ekipçe aynı hedefe odaklanmak, birlikte üretmek ve hep birlikte büyümek bizim yolumuz oldu.

Türkiye’nin dört bir yanında erişilebilir olmak da en başından beri öncelikli hedeflerimizden biriydi. Çünkü mutluluk, sınırları olan bir şey değil; büyük, küçük her yaştan insanın Algida’ya ulaşabilmesini istiyoruz.

Zaman içinde gördük ki yenilik ve farklılaşma da bu yolculuğun ayrılmaz bir parçası. Ürün geliştirme ve iletişim tarafında hep kendimize şu soruyu sorduk: “Bir adım daha nasıl ileri gidebiliriz?” Bunun yanında, tüketicimizi iyi tanımak ve onların ihtiyacına göre hareket etmek bizim için çok kıymetli. Hangi ürünümüzün, hangi ihtiyaca karşılık geldiğini, o ihtiyacın nerede ve nasıl karşılanacağını anlamaya çalışıyoruz. Doğru ürünü, doğru kanalda, doğru kişiyle buluşturmak da işimizin en önemli parçalarından biri diyebilirim.

Bir diğer önemli nokta ise kalite konusu, bizim için her zaman öncelikli oldu. Ürünlerimizin lezzeti, güvenilirliği ve standardı konusunda hep çok özenli davrandık. Çünkü biliyoruz ki, tüketiciyle uzun vadeli ve sürdürülebilir bir bağ kurmanın yolu önce o güveni hissettirmekten geçiyor.

İletişim tarafında da sadece ürün anlatmanın ötesine geçmeye çalışıyoruz. Kampanyalarımızda insanların duygularına dokunmak, onları mutlu eden anlara eşlik edebilmek bizim için çok değerli. Zamanla şunu da gördük ki; bu sayede Algida sadece bir marka değil, birçok insan için anılarla, mutlulukla özdeşleşen bir isim haline geldi.

Bence tüm bu yolculuğun özeti, işimizi büyük bir ekip ruhuyla, her zaman öğrenerek ve yenilikleri takip ederek yapmamız. Bu anlayış da bizi bugünlere taşıyan en önemli etkenlerden biri oldu.

Geçmişe baktığınızda, Algida’nın Türkiye pazarındaki gelişiminde sizce en kritik dönüm noktaları nelerdi?

NEK: İlk adımımız 1990’dı. O yıl sadece bir üretim başlatmadık; aslında Türkiye’de dondurmanın hafızalara kazınacak bir simgeye dönüşmesinin temelini attık. Ardından 1993’te Carte d’Or ile ev tipi dondurma kategorisini Türkiye’ye getirdik, 1994 yılında ise Magnum ile “haz” odaklı yeni bir segment yarattık ve Türkiye genelinde hızlıca yayıldık.

Algida’nın Türkiye pazarındaki gelişimindeki kritik dönüm noktalarından biri ise 1990 yılında faaliyete geçen Çorlu fabrikamız oldu. Bu tesis, sadece Algida için değil, Türkiye dondurma sektörü için de önemli bir adım oldu.

Avrupa’nın en modern dondurma üretim merkezlerinden biri olarak kabul edilen Çorlu fabrikası, “Health Mark” sertifikası alan ilk ve tek dondurma tesisi olmasıyla kalite ve hijyen standartlarını en üst seviyeye taşıdı. Bir diğer önemli dönüm noktası ise 2013 yılında hizmete açtığımız Konya fabrikamızdı. Algida’nın ikinci büyük üretim yatırımı olan bu tesis, özellikle Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu bölgelerine hizmet verirken, Orta Doğu ülkelerine yapılacak ihracatın da merkez üssü olma misyonunu üstlendi. Konya fabrikası, çevre dostu ve sürdürülebilir üretim anlayışıyla dünyanın ilk LEED Sertifikalı dondurma fabrikası olma özelliğini taşıyor. Bu tesis, sadece Türkiye için değil, küresel anlamda da Algida fabrikaları için rol model niteliğinde.

Tüm bu dönüm noktaları aynı zamanda istihdam, verimlilik ve sürdürülebilirlik açısından da ciddi bir atılımdı.

Zamanla değişen tüketici alışkanlıklarına uyum sağlamak markalar için büyük bir sınav. Algida bu dönüşümde nasıl bir yol izledi?

NEK: Tüketiciler değiştikçe, biz de onlarla birlikte adım adım ilerliyoruz. Ama bu değişimi sadece takip etmiyoruz, tüketicimizin ihtiyaçlarına kulak vermeyi önceliklendiriyor, değişen alışkanlıklara uyum sağlamaya ve onlara değer katacak çözümler sunmaya gayret ediyoruz. Örneğin, dondurmanın sadece yaz aylarında tüketileceği algısını kır mak bizim için çok önemliydi. “Algida 365” stratejimizle her güne bir Algida diyoruz ve yılın her dönemine uygun ürünler, kampanyalar geliştiriyoruz.

Dijital dünyadaki gelişmeleri her zaman yakından takip ederek güncel kalmaya özen gösteriyoruz. Yeni nesil artık daha bilinçli ve dijital dünyayla çok daha bağlantılı. Onlarla bağ kurabilmek için içerikten sosyal medyaya, müzik projelerinden deneyim bazlı kampanyalara kadar geniş bir alanda varlık gösteriyoruz. Bu süreci daha sistematik ve yaratıcı bir zemine oturtmak için M-Lab adını verdiğimiz bir organizasyon modeli kurduk. M-Lab’i, dijital kültürün bir parçası olmak ve yalnızca tüketiciye konuşan değil, tüketiciyle birlikte konuşan kampanyalara imza atmak için, social-first bir anlayışla hayata geçirdik. M-Lab çatısı altında ajanslarımızla birlikte, sosyal medyanın dinamiklerinden ve yapay zeka başta olmak üzere teknolojinin sunduğu tüm olanaklardan faydalanarak daha etkili, güncel ve etkileşimi yüksek projeler üretmeye çalışıyoruz.

Dijitalleşen dünyada e-ticaret kanalları, dijital platformlar ve online yemek servisleri aracılığıyla tüketicilerimize istedikleri anda, istedikleri yerde ürünlerimizi ulaştırıyoruz. Yılların klasik hediye dondurma promosyonunu da Algida ile Kazan uygulamamızla dijitalleştirerek, hem dondurma hem de dijital hediyeler kazanabilecekleri modern bir platform yarattık. Özellikle sosyal medyadan doğan, komünitenin gücüyle viral olan ve hızla yayılan projeler geliştirmeye özen gösteriyoruz.

Tüketicilerimizin beklentilerini ve değişen ihtiyaçlarını yakından takip ederek, biz de kendimizi sürekli yenilemeye çalışıyoruz.

Sürdürülebilirlik, sosyal etki ve toplumsal fayda konuları artık markaların ajandasında daha üst sıralarda. Algida bu alanlarda nasıl bir misyon üstleniyor?

NEK: Topluma, çevreye ve geleceğe karşı da sorumluluklarımız olduğuna inanıyoruz ve Algida olarak bu işi kâr odaklı yapmanın yanı sıra, hayatlara anlam ve mutluluk katacak projeler üretmeye önem veriyoruz. Bir örnek verecek olursam, Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV) ile 2021’den beri sürdürdüğümüz Kalpten Kalbe Mutluluk Sınıfı Projesi, bu yaklaşımın en güzel örneklerinden biri. Proje kapsamında Türkiye’nin 76 ilinde 8.689 öğretmene mutluluk eğitimleri verdik. Bu öğretmenler aracılığıyla yaklaşık 700 bin öğrenci ve veliye ulaşıp kolektif bir mutluluk bilinci oluşturduk. Özenle hazırlanan etkinliklerle mutluluğu çocuklardan ailelere, oradan da tüm topluma taşıyoruz.

Ayrıca, mutluluğun öğrenilebilir olduğunu somut deneyimlerle göstermek amacıyla Türkiye’nin ilk Algida Mutluluk Müzesi’ni açtık. Mutluluk kavramını bilimsel temellerle, interaktif deneyimlerle ve eğlenceli içeriklerle ziyaretçilere sunduk.

Sürdürülebilirlik bizim için sadece çevresel değil, aynı zamanda insana ve topluma duyduğumuz sorumluluk anlamına geliyor. Eşitlik, adalet, kapsayıcılık gibi kavramlar masa başında konuşulsun diye değil; sahada, gerçek hayatta yaşatılsın diye benimsediğimiz ilkeler.

35 yıldır nesillerin bir parçası olmuş bir marka olarak, geleceğe karşı da büyük bir sorumluluğumuz olduğunu biliyor ve bu bilinçle hareket ediyoruz.

Marka sadakati yaratmak günümüzde her zamankinden daha zor. Algida, kuşaklar arası bağlılık yaratmayı nasıl başarıyor?

Burcu Reyhan Ok: Bu bence bizim en gurur duyduğumuz noktalardan biri. Algida tek bir kuşağın değil, anne-babaların, çocukların ve bugün onların çocuklarının da ortak noktası olmuş bir marka. İlk dondurmasını Algida’dan alan bir çocuğun, o anki heyecanı unutması mümkün mü? İşte o duygu, bizi özel kılıyor. Biz hep o duygunun peşinden gittik. Yeni nesillerle dijitalde bağ kurarken, büyükler için nostaljik bir sadakat yaratıyoruz. Sadakati ise 7’den 70’e herkese hitap eden geniş ürün çeşitliliğimiz ve samimi iletişimimizle sağlıyoruz. Bir çocuğun elinde, bir yetişkinin anısında aynı anda var olmak, nesilden nesile uzanan gerçek bir bağlılığın en güzel göstergesi ve biz bunu 35 yıldır sürdürüyoruz.

35. Yıl reklam filminiz ve kampanyanız çok beğenildi. Bu kampanya sizin için ne ifade ediyor biraz bahsedebilir misiniz?

Burcu Reyhan Ok: 35.yıl kampanya süreci tüm ekip için olduğu gibi benim için de çok özel bir süreçti. Ekipçe büyük bir heyecan ve özveriyle üzerine çalıştık, her aşamasında birlikte emek verdik.

Herkesin kendi hayatından, kendi anılarından birer parça bulduğu bir reklam filmi ortaya çıktı, bu da kampanyayı en güzel kılan şeylerden biri oldu. Ortaya çıkan işin bu kadar güzel ve anlamlı olması hepimizi tabii ki çok mutlu etti. Çünkü Algida, sadece bir marka değil, hepimizin hayatında yer eden anıların ve mutluluğun bir sembolü.

Bu kampanya, bize bir kez daha gösterdi ki, nesiller boyunca süren bu bağ, aslında büyük bir ailenin hikâyesi. Bu yıl, 35. yılımızı kutlarken, önümüzdeki yıllar için de aynı bağlılık ve heyecanla ilerlemeye devam edeceğiz. 35.Yılımız kutlu olsun!

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir