Pandemi hepimizin hayatında çeşitli değişikliklere sebep olurken, hem ülkemiz hem de dünya ekonomisi zorlu bir süreç ve dönüşümden geçti. Birçok insanın evden çalışır hale gelmesi ve toplantıların online olarak yapılması ile iş dünyası farklı bir yöne doğru yol almaya başladı. Alışverişlerin e-ticaret siteleri üzerinden yapılması nedeniyle finansal faaliyetlerin büyük bir çoğunluğu da dijital platformlara taşındı. E-ticaret’in yanında e-öğrenme ve online eğitimler de hayatımızda yerini alırken, artan rekabet ortamı şirketlerin hizmetlerini yeniden şekillendirmesine sebep oldu.
Pandemi, bu süreçte tüketicinin tercihlerini ve davranışlarını da oldukça etkiledi. Bu dönemde, tüketicinin değişen beklentileri ile sorunlarına uygun çözüm ve iş modeli yaratabilen markaların bu süreci daha kolay atlattığını gözlemledik. Markaların müşterileri ile iletişimi nasıl sürdüreceğini ve onlara nasıl ulaşabileceğini kavraması, bu süreçte yarattıkları pazarlama stratejileri sayesinde sarsılmadan ayakta kalabilmelerini sağladı.
Hedef kitle ile etkileşim halinde olmak yeni normalin bir parçası
Geçtiğimiz 1,5 senelik süreçte FinTech pazarlama stratejilerinde de birçok değişiklik meydana geldi. Bu değişikliği ateşleyen unsurlardan biri de sosyal medyanın doğru kullanımıydı. Evde kaldığımız ve dijitalleşmenin hız kazandığı zamanlarda sosyal medya dostu adımlar atmanın etkisi eski döneme kıyasla gözle görülecek bir şekilde arttı. Hedef kitle ile etkileşim halinde olmak, marka bilinirliğini artırmak ve potansiyel müşteriyi tanımak bence artık yeni normalin bir parçası haline geldi.
Müşterileri finansal konularda bilgilendirmek ve finansal faaliyetlerini nasıl yürütecekleri konusunda onları yönlendirmek, pazarlama piyasasında fark yaratmak demektir. Bizim de hedef kitlemize ulaşmak için kullandığımız etkili yöntemlerden biri olan içerik pazarlaması (Content Marketing) bu noktada iyi bir strateji olarak karşımıza çıkıyor. İşletmelerin web sitelerinin daha fazla kullanılır hale gelmesi; potansiyel müşteriye ulaşmalarına, markanın hedeflerinin belirlenmesine ve daha planlı stratejik adımlar atılmasına aracılık ediyor.
Pandeminin yarattığı etki ile dijital bankacılıktaki müşteri sayısında eski döneme kıyasla 12 milyonluk bir artış gözlemlendi. Bu büyüme finansal teknoloji alanındaki girişimler için oldukça fazla kullanıcı ve pazar alanı sundu. Dijital bankacılıkta yaşanan bu artış FinTech sektörünü de oldukça etkiledi. 2020’nin ilk yarısında küresel FinTech yatırımlarında bir düşüş yaşanırken, ilk 6 aydan sonra ise bu alandaki girişimlerde hızlı bir artış gözlemlendi. Ülkemizde girişimlerin en çok yatırım kazandığı yılı geride bıraktıktan sonra 2021 yılının ilk çeyreğinde küresel yatırımların çeyreklik dilimlerinde rekor seviyeye ulaşıldı. Mart 2021’den sonra kurulan 400 küsür şirketin yüzde 80’inden fazlası varlığını hâlâ sürdürüyor. Bu anlamda, içinde bulunduğumuz yılda gidişatın FinTech girişimleri için iyi olduğunu söyleyebilirim.
Diğer tüm şirketler gibi KOBİ’lerin de bu dönemde dijitale olan ihtiyacı arttı. Bu süreçte dijital dönüşümünü gerçekleştiremeyen KOBİ’lerin ticari hayatlarına devam etmekte zorlandıkları görüldü. Bu noktada FinTech’ler KOBİ’lere birçok yönden katkı sağlıyor. KOBİ’lerin dijitalleşme ve büyüme sürecinde ilerlemesi için FinTech’ler ile işbirliğini sürdürmesi ise bu konuda büyük önem taşıyor.
Dijital dönüşüm pek çok sektör için kilit nokta haline geldi
COVID-19 salgını ile birlikte teknolojinin aslında hayatımızı ne kadar kolaylaştırdığını bir kez daha görmüş olduk. Dijital dönüşümün pek çok sektör için kilit nokta haline geldiği de bir gerçek. Son iki yılda artış gösteren dijital ödeme hacminin 2023 senesinin sonuna kadar 6,7 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Hem ülkemizde hem de dünyada giderek artan dijitalleşme ekonomik açıdan büyümeyi oldukça destekliyor. Bu sene FinTech şirketleri arasındaki konsolidasyonda dünya genelinde bir artış olması beklenen bir gelişmeydi. 2021’in FinTech’lerin yılı olduğu görüşündeyim. Gözlemlerimiz sonraki yıllarda da bu büyümenin ve yatırımların artarak devam edeceği yönünde.