Bir giysi satın alırken nelere dikkat edersiniz? Meselâ sırf dikkat çekecek diye sizi gülünç duruma düşürecek bir rengi seçme ihtimaliniz var mı? Boyut açısından düşünelim, vücudunuza dar gelen bir giysi sizi komik duruma düşürmez mi? Yani eninde sonunda bir uyum yakalamak zorunda olduğunuzun bilincindesinizdir ki kendi çizginizi çevrenize doğru bir şekilde yansıtın. Gelin görün ki Netflix, kurumsal imajının kaç gömlek altında olduğunu bilemediğimiz öyle bir çalışma yayınladı ki pek çok insan “Oldu mu şimdi?” demekten kendini alamadı. Televizyon kanallarının sabah kuşağını bir dönem acımadan işgal eden ve kültürel erozyonumuza müthiş bir katkı yapan izdivaç programlarının en popüler sunucusu Esra Erol, Netflix tarafından Black Mirror için hazırlanan reklamda yer aldı.

Reklamda birbirine “talip” olan kadın ve erkek, bir masada oturup onca insanın önünde sözde birbirlerini tanımaya çalışıyorlar. Maddiyata önem verdiğini açıkça belli eden kadın ve bu tavra hiç gelemeyen erkek arasında gerilim oluşuyor ve kadın “elektrik alamadığını” söylüyor. Esra Erol bir hakem edasıyla araya giriyor ve ikilinin “kaderine” önce salondaki izleyiciler ve ardından sanal karakter Şirin Ana karar veriyor. Yani anlayacağınız, bir izdivaç programında reyting uğruna yapılabilecek bütün ucuz cambazlıklar yapılıyor. Çalışma, Black Mirror dizisinin bu sezonki bölümlerinden olan “Hang the DJ” bölümünden izler taşıyor.

[embed]https://twitter.com/netflixturkiye/status/952533352145440770[/embed]

Netflix, Stranger Things dizisinin yeni sezonu için de yerelleşme mantığında bir tanıtım filmi hazırlamış ve pek çok kesim tarafından olumlu geri bildirimler almıştı. Şu bir gerçek ki baktığınız zaman Saadettin Teksoy’un kişiliği ve gazetecilik anlayışı da öyle seçkin bir kimliğe sahip değil. Fakat kendisinin bugüne kadar hep tuhaf olayları, efsaneleri araştırması; Stranger Things dizisinin içeriğiyle son derece uyumluydu. Kaldı ki Saadettin Teksoy hakikaten de nev-î şahsına münhasır biri olduğundan, ona ilgi göstermeyenler bile sempatiyle yaklaşabiliyor, en azından onu komik buluyordu. Hâliyle ortada ilgisizlik ya da kalitesizlik de söz konusu olmadı ve film kalabalık bir kitle tarafından izlenip beğenildi.

Burada durumun öyle olmadığı öyle belli ki bu tip kriz zamanlarında en şeffaf yorumları aktaran sosyal medya, yine gözlerin çevrildiği ilk alan oldu. Ana akım medyadan ve onun ürettiği anlamsız içeriklerden bunalıp Netflix’e geçen, içerik olarak aradığını orada bulan bir kesimin Esra Erol figürüne ne kadar tahammül edebileceğini üç aşağı beş yukarı hepimiz tahmin edebiliriz. Kaldı ki evlilik programları, toplumsal erozyon yarattığı gerekçesiyle defalarca kaldırılması istenmiş bir televizyon kuşağı hâline de geldi. Öyle ki işe devlet yetkililerinin müdahalesi bile söz konusu oldu.

[caption id="attachment_71509" align="alignnone" width="800"] Günün birinde Netflix'in karşımıza bu görüntülerle çıkacağı, hangimizin aklına gelirdi ki?[/caption]

Fakat anlaşılan o ki Netflix bunu her nasıl olmuşsa hesaplayamamış ve parodi yapayım derken, odaklandığı kitleyi çileden çıkarmış görünüyor. Sayısız Twitter hesabından paylaşılan yorumlarda, “Bu işler nasip, kısmet” adlı tanıtım filminin hem içerikle ilgisiz hem de Netflix’e hiç yakışmadığı söyleniyor. Netflix gibi küresel bir yayıncının, Türkiye’deki hedef kitlesini hâlâ tanıyamamış olmasına mı, yoksa “yerel içerik”ten kastının nasıl bu olabileceğine mi yanalım, açıkçası ben de bilmiyorum.

Reklam öylesine olumsuz tepkiler aldı ki Promoqube Kurucu Ortağı Korhan Kurt’un da aralarında bulunduğu farklı kesimlerden pek çok kişi, çalışmanın oldukça kötü, anlamsız ve gereksiz olduğuna dair tweet’ler paylaştı. Abonelik için ödediği paraların Esra Erol’a gittiğinden yakınan Netflix izleyicileri, yüksek perdeden konuştu. İşte konuyla ilgili olarak Twitter'da paylaşılan bazı yorumlar:

[embed]https://twitter.com/basketci/status/952540922297962496[/embed]

[embed]https://twitter.com/ugur_ugur_ugur/status/952539430274912256[/embed]

[embed]https://twitter.com/GerdWiesler/status/952538824630038533[/embed]

[embed]https://twitter.com/Dennisinsani/status/952538287675203584[/embed]

[embed]https://twitter.com/VladimirMakar0v/status/952534598537351173[/embed]

[embed]https://twitter.com/korhankurt/status/952539676925186048[/embed]

Elbette kimse bu kötü çalışma nedeniyle Netflix aboneliğini iptal edip Black Mirror’a veda etmeyecek. Fakat sonuç olarak bir marka yaratmak, bir kitlenin ihtiyaçlarına cevap vermek ve hatta başarılıysanız onlara yeni bir kimlik vermekle eş anlamlıdır. Bu aşamaları geçmiş bir marka olarak, bir gün âniden kendi kimliğinizi yalanlayan bir içerikle ortaya çıkarsanız, insanlarda hayal kırıklığı yaratırsınız ki bu durum, küresel bir marka olsanız bile, sizin için de geçerlidir.

Umarız Netflix yaptığı hatadan döner ve izleyicilerinin gönlünü, onlara uygun yeni bir tanıtım filmiyle alır.

Kariyer
Sosyal Medyayı Kadınlar mı, Erkekler mi Daha Etkin Kullanıyor?

Geçtiğimiz günlerde onuncu yılını tamamlayan Facebook’un  bugün 1,23 milyar aylık aktif kullanıcısı mevcut. Dünya çapında 37 ofis ve 6 binden fazla da [...]

Bunlar İlginizi Çekebilir